Operasyonun arkasında kim var?
İktidar, siyaset, devlet ya da tüm Türkiye; bir şeyler çöküyor…
İlk olarak, siyasetle devlet adamlığını birbirine karıştıran, popüler olacağım diye sokak diliyle konuşan, yargı önüne çıkması gereken bir şüpheliye kişisel hasmı gibi yaklaşan İçişleri Bakanının itibarı çöktü.
Milyonlar devletin bakanının açıklamalarına değil Sedat Peker’inkine itibar ediyor.
Çünkü Bakan tarafsızlığını yitirmiştir. Mafya da olsa Peker ona oy vererek seçen yurttaşlardan biridir. Suç işlemesi onu düşman haline getirmez. Yargılanır aklanır ya da cezaevinde bedelini öder. O yine de bu ülkenin vatandaşıdır.
İkincisi, iktidarda bir felç olma durumu göze çarpıyor. AK Partiden hiç kimse topa girmiyor. Çünkü her olay iki ucu pis değnek gibi görünüyor.
“Türk tipi başkanlık sistemi” iktidar partisini hareketsiz kıldığı için tavır geliştiremiyor. AKP’de herkesin gözü Erdoğan’da. Kimse onunla çelişkiye düşmek istemiyor.
Biden’i ayrı Putin’i ayrı; Erdoğan’ın o kadar büyük dertleri var ki, bu Peker konusuna düşünmek için beş dakika bile ayıracak vakti olduğunu sanmıyorum.
Hatta belki beni yadırgayacaksınız ama tüm kirlenmişliğine karşın iktidar partisinin bu mafyatik yapılarla organik ilişkisi olduğunu düşünmüyorum.
Fakat bu onun sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Zira bu çeteler iktidara destek verdiklerinde onlara daha rahat hareket alanı sağlandığı için bugün AKP’yi sarsacak konuma geldiler.
İktidarın hareketsiz kalmasındaki bir başka neden de “Susurluk” sürecinde yaşananlar.
Hatırlayın Susurluk kazası ile başlayan süreç 28 Şubat’la sonlanmıştı.
Çiller’in paramiliter kuvvetler oluşturmasını sessizce izleyen ordu onu bahane ederek dümeni ele aldı.
Fakat ne Çiller, ne Ağar, ne de diğer Susurlukçular doğru düzgün yargılandılar.
Demokrasi ve şeffaflık için pencerelerden çalınan tencerelerin, yanıp sönen ışıkların tek sonucu Refah Partisinin içinde bulunduğu koalisyonun çökmesiydi.
Kabak Milli Görüşçülerin başına patlamıştı.
Şimdi başa döndük.
Son dönemde Erdoğan’ın, Batı Bloğuna yaklaşma çabalarının, kabaca “Ergenekoncu” diye adlandırılan gruplarda, rahatsızlık yarattığının herkes farkında.
Peker’in “milliyetçi-sol” diline, üslubuna ve retoriğine baktığımda o günlerde Susurluk’u masaya servis edenlerle büyük benzerlikler görüyorum.
Geçen yazımda “ozturkler.com” ve Veli Küçük üzerinden Perinçek bağlantısına dikkat çekmiştim. Peker’in “Kızıl Elma” projesinin bir parçası olduğunu not etmiştim.
Peker’in para, çıkar ilişkileri hep değişti ama “devletle” ilişkileri hiç değişmedi. Hep aynı ekibin kontrolündeydi.
Korunduğunu, kollandığını sanıyordu. Ama aslında onu “aranır” duruma da çok güvendiği “ağabeyleri” getirdi.
Sadece ona değil, 2017’den bu yana birçok kişiye aynı tuzağı kurdular. Bu biçimde herkesi iktidara düşman ederken kendilerini “dost” gösterdiler.
Ağar’ın bu işleri başına açtığını Peker’in kulağına üfleyenler de aynı “ağabeyler”di.
Ağar, Türkiye’de 15-20 yılda bir sergilenen eski bir oyunun parçası. Bu sistemin en zayıf halkası. Çünkü her işinde “kara para” var.
Bence Peker halen tuzağa düşürüldüğünün farkında değil. Ya da anladı ama Ağar gibi o da oyunu kuralına göre oynuyor.
Her halükarda oyunun sonunda iktidar değişecek.
Asıl soru şu: AKP ya da Erdoğan giderken kendisine ve Peker’e tuzak kuran bu ekipten Türkiye’yi kurtaracak mı?
Bunu önümüzdeki günlerde iktidarın hamlelerinden anlayacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.