Kılıçdaroğlu ve " Harab Olabilecek Basra"
Son günlerde ülkemizde ana günden maddesini organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in videolarında ortaya döktüğü ilişkiler ağı belirlese de, bu son derece önemli ve vahim iddiaların üzerine giderek iktidarı zorlamaktan çok uzak, 3-5 Tweet ile adeta “Günü kurtarmaya” çalışan muhalefette ilginç gelişmeler yaşanmakta.
Bu gelişmelerin en önemlisi ise hiç şüphesiz CHP’de yaşanan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı için artık iyiden iyiye “Aday olacağını” belli etmeyen tavrı.
“İlginç” diyoruz zira Kılıçdaroğlu kısa süre öncesine kadar kendi adaylığı için bu kadar net sinyaller vermiyordu. Ancak son katıldığı televizyon programında diğer Millet İttifakı partilerinin liderlerine “Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı” pozisyonunu uygun gören ve “Seçime böyle gidilmeli” diyen ve dün katıldığı Twitch yayınında gençler ile buluşmasında “Ben seçilirsem…” diye başlayan cümleyi kurması ile anlıyoruz ki Sn.Kılıçdaroğlu için son 1-2 ayda oldukça önemli değişimler yaşanmış bu konuda.
Bakacak olursak bas bas “Ben bir PR çalışmasıyım” diye bağıran popüler YouTube kanalı 140 Journos’a çektirilen “Sipariş” belgesel bu adaylık sürecinin bir işaret fişeğiyken bir anda medyada da CHP’ye yakın medya organlarında da Sn.Kılıçdaroğlu için eş zamanlı bir “Parlatma” çalışması başladı.
Baktığınız zaman Tuncay Özkan ne diyordu perde arkasında sahibi olduğu KRT ekranlarında: “Sayın Kılıçdaroğlu en doğru adaydır, bu ülkenin ilacıdır. Aday olmalıdır, olursa mutlaka kazanır ve ben kanımla canımla sonuna kadar destek veririm”
10 Aralık ekibi kontrolündeki FOX TV -FOX TV Türkiye temsilcisinin Erdoğan Toprak’ın eşi Ece Güner ve babası olduğunu da Türkiye’de belgeleri ile ilk kez bu satırların yazarım kamuoyu ile paylaşmıştı- bir başka “Kılıçdaroğlu güzellemesi” yapan mecra halinde son günlerde.
Peki CHP içerisinde Kemal Kılıçdaroğlu’na verilen bu cansiperane, göz yaşartıcı (!) destek kendisine hayranlık beslemelerinden, Erdoğan ile karşılaşacağı bir seçimde Erdoğan’ı yenebilecek tek adayın Kemal Bey olduğuna inanmaları mıdır?
Bu soruyu aklınızda tutun zira geri döneceğiz ama isterseniz önce bazı başka noktalarda somut tespitler yapalım…
Son 1 yıldır Türkiye’de “Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan karşısında muhalefetin hangi adayına oy verirsiniz?” şeklinde sorular anketlerde düzenli olarak sorulmakta.
Ve yine son 1 yılda bu anketlerde Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısında kazandığını gösteren tek bir anket bulunmuyor.
Buna karşın özellikle son 7 aydır anketlerde muhalefetin Ekrem İmamoğlu yahut Mansur Yavaş ismi ile ciddi bir şansı olduğuna dair sayısız veri açıklandı, son 3 aydır yapılan anketlerde ise İmamoğlu ve Yavaş isimleri anketlerde Erdoğan’ın hep önünde çıktı.
Hatta MetroPollm Araştırma Şirketi’nin bu ayki son anketinde İmamoğlu ve Yavaş’ın dışında Akşener’in de muhalefetin adayı olması halinde Erdoğan’ı az farkla da olsa geçtiği görülmekte.
Hatta yine bu ankete göre muhalefette sadece Kılıçdaroğlu aday olursa Erdoğan kazanabiliyor! Yani diğer tüm isimlerin tersine Kılıçdaroğlu aday olduğu takdirde muhalefet kaybediyor.
Tekrar hatırlatmak isterim ki bu durum benim şahsi yorumum değil son 1 senedir yapılan anketlerden çıkan sonuçların önümüze koyduğu “Somut tespitler”…
Öncelikle “Birilerinin” hoşuna gitmese de şu gerçeğin kabul edilmesi gerekmekte; ülkede AKP’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın oy kaybediyor oluşunda muhalefetin hemen hemen hiçbir etkisi yok. Zaten ortada gerçek bir muhalefet de yok.
Salıdan salıya grup toplantısı yapan ve bu toplantılarda da çoğu zaman AKP’nin belirlediği ülke gündemini tartışan muhalefet AKP’nin en berbat,en sıkışmış, her yönü ile en “Bitik” döneminde bile tek tek parti bazında bakıldığında AKP’den en az 8-10 puan geride…
Ancak AKP artık o kadar batağa batmış, ekonomiden dış politikaya, eğitimden sağlığa o kadar “Bitmiş” ve insanlar AKP’den o kadar bezmiş durumda ki AKP’nin oy kaybı bu şartlar altında doğal hale geliyor.
İşte yine tam da bu oluşan ama oluşmasında muhalefetin hiçbir katkısı olmayan doğal “Toplumsal muhalefet” sebebi ve “AKP-Erdoğan karşıtlığı” sebebi ile beceriksiz muhalefet ilk kez AKP ve Erdoğan karşısında “Seçim kazanabilecek” bir pozisyona geldi.
Ve Kemal Bey işte kendisinin hiçbir payı olmadan oluşan bu toplumsal muhalefet ve “Yeter Ki AKP gitsin” havasını görünce “Şartlar artık uygun” deyip adaylık sinyalini yaktı.
Yoksa kimse bunu “Kemal Bey’in büyük meydan okuması, cesareti” gibi ambalajlar ile sunmaya kalkmasın yoksa adama “O cesaret, o meydan okuma 2014’te Ekmeleddin’i, 2018’de son dakikaya kadar Abdullah Gül’ü demeyip örgüt baskısı ile Muharrem İnce’yi aday gösterirken neredeydi? O zaman niye cesaret edip aday olmadı?” diye sorarlar.
Kemal Bey kendince siyaseten doğru olanı yapmış ve her zaman Erdoğan için söylenen “Kaybedeceği seçime girmez” lafını kendisine uygulamıştır. Kemal Kılıçdaroğlu 2014’te de, 2018’de de kendisi aday olmamıştır çünkü Erdoğan’ı yenemeyeceğini, seçimi kaybedeceğini görmüştür.
Şimdi adaylığa “Isınması” ise artık -Kendisi oluşturmasa da- Erdoğan’ın “Yenilebileceği” şartların kendiliğinden oluşmuş olmasıdır. Yani Kılıçdaroğlu kaybedeceği seçimlere başkalarını aday gösterip girmemiş ve bir yerde faturayı da “Kaybedenlere” ödetmiştir, iş “Kazanılabilir” bir seçim olduğu zaman şimdi “Türkiye’nin kurtarıcısı” rolüne soyunmaya hazırlanmaktadır.
Kemal Bey buna hazırlanmaktadır hazırlanmasına ama az önce belirttiğimiz üzere tek bir anket dahi Kemal Bey’in Erdoğan karşısında seçimi kazandığını göstermemektedir. Kaldı ki ciddi oranda olan kararsız seçmeni Erdoğan’ın sahaya indiği anda yeniden kendi etrafında konsolide etmesi en kolay karşısında Kılıçdaroğlu adayken mümkündür.
Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısında aday olduğu bir seçimde 2. Tura kalan seçimde “Kararsız” muhafazakar seçmen Kılıçdaroğlu’nun seçilmesindense kendileri açısından “Ehven-i şer” olarak gördükleri Erdoğan etrafında birleşecektir.
Öte yandan Kılıçdaroğlu gerek HDP ile kurduğu yakınlık, gerekse parti içerisinde gerçekleştirdiği Atatürkçü-Kemalist, sol ideolojiye bağlı kadroların tasfiye operasyonu nedeni ile kendi tabanındaki Kemalist-Atatürkçü ve soldaki seçmeninin bir bölümünden dahi oy alamayacak durumdadır.
Bunca handikapa 10 yıldır Kılıçdaroğlu’nun halen “Umut olamayışını”, kendi partisine tepkili AKP seçmeninin son kertede “Oyunuz kime?” dendiğinde “Yine Reis’e vereceğiz,başka alternatif mi var? Ülkeyi Kılıçdaroğlu mu yönetecek?” algısını kıramamış olmasını eklediğiniz zaman CHP açısından Kılıçdaroğlu’nun şartlar bu kadar Erdoğan ve AKP’yi sandığa gömme fırsatını yaratmışken en yanlış aday olduğu gayet açıktır…
Peki bunu “Kendisi aday olursa kesin kazanır, Türkiye’nin ilacı olur” diyen ve canla başla destek vereceğini açıklayan Tuncay Özkan yahut 10 Aralık ekibi görmüyor mu?
Tabii ki görüyor…
Ama gerek Tuncay Özkan’ın gerek 10 Aralık ekibinin CHP’nin başına geçmekle ilgili “Planları” var.
İşte şimdi tam da bu nedenle can siperane şekilde Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için uğraşıyorlar… Kılıçdaroğlu aday olup kaybederse siyaseten de tasfiye olacağı için “Parti bize kalır” planı içindeler.
Yani CHP’yi yönetenler ülkeyi değil çoktan kendi siyasi ikballerini düşünmeye ve planlamaya başladılar bile.
Birilerinin Kılıçdaroğlu’nun uyarması ve Türkiye için belki de “Son çıkış” olacak bu seçimleri kendi adaylığı ile heba etmemesi konusunda uyarması, doğru bir aday ile Erdoğan ve AKP’den kurtulma şansı yakalanmışken kişisel egolara bu tarihi fırsatın kurban edilememesine kendisini ikna etmesi gerekmektedir.
Yoksa Kılıçdaroğlu belki aday olur ama büyük ihtimalle d “Basra da harab olur”…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.