Orhan KAŞIKÇI

Orhan KAŞIKÇI

MUHSİN YAZICIOĞLU ÖLDÜ MÜ? ÖLDÜRÜLDÜ MÜ?

MUHSİN YAZICIOĞLU ÖLDÜ MÜ? ÖLDÜRÜLDÜ MÜ?

Ben sonsuzluğu düşünüyorum,

Ey bu sonsuzluğun sahibi,

Sana ulaşmak istiyorum.

Durun kapanmayın pencerelerim,

Güneşimi kapatmayın.

Beton çok soğuk ÜŞÜYORUM.         

 

Muhsin YAZICIOĞLU

 

Muhsin YAZICIOĞLU; sadece bir vatan evladı değildi. Vatanı için canını seve seve veren bir Anadolu çocuğuydu. Bu bayrak onun için öyle bir bayraktır ki; içinde “vatan” vardır, dökülen “kan” vardır, iki “cihan” vardır, “din” vardır, “iman” vardır. Diyen bir Anadolu beyefendisi. 

Kimdir Muhsin YAZICIOĞLU, 1954 Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğdu. Türk Siyasetçisi, Veteriner Hekim, Ülkücü lider, Ülkü Ocakları Genel başkanı ve 19,20,23 dönem Sivas Milletvekili. Büyük Birlik Partisi’nin kurucusu veilk  Genel Başkanı olan Muhsin YAZICIOĞLU 25 Mart 2009’da şüpheli bir helikopter kazasıyla vefat etmiştir. 

Şüpheli bir helikopter kazası diyoruz ama neden şüpheli bunun cevabını bir türlü kamuoyuna açıklayamıyoruz. Sokakta 100 kişiye bu kazayı sorsanız ben dahil SUİKAST derim. Neden Muhsin YAZICIOĞLU’ da başkası değil. Ben şimdi Muhsin YAZICIOĞLU’nu o öldürdü bu suikast yaptırdı, helikopter düştüğünde müdahale gecikti, yer tespiti suiistimal edilerek geciktirildi, yanına gidildiğinde ölmemişti ama orada öldürüldü gibi açıklamalara girmeyeceğim. Derdim de bunlar değil. Bir vatan uğruna şehit edilen bir liderden bahsetmek istiyorum. Vatanı için her zaman ölümle beraber yaşayan bir gönül adamından bahsetmek istiyorum. Türkiye sevdalısı, sokakta tek başına rahatça gezebilen bir kahramandan bahsetmek istiyorum. O Tük kelimesini tüm bedeniyle yaşayan ve tüm ruhuyla mücadelesini veren bir babayiğitti.

Mamak’ta uzunca yıllar işkence gördü, tırnakları çekildi, aç susuz bırakıldı. Şiirler yazdı bağırarak ÜŞÜYORUM dedi ama çok sevdiği Vatanına ve Türk Milletine dil uzatmadı. Uzatanı da hem içerde hem de dışarda susturmasını bildi. Yükselen değerdi Türk Milleti adına. Bozguncu olmadı hiçbir zaman. Ama hakkını bir türkü alamayan siyasetçiler arasında yer aldı. Gerçek değerini gönüllerde yaşattı, Türk Milletine yaşatamadı. Korkmadı, yürekli oldu, susmadı ama bir hanin planla SUSTURULDU. 

2009’a kısaca bir gidelim. Ne yaşanmış o zamanda bir bakalım. Flaş haber olarak duyurulan uçak kazası herkesi televizyonlara bağladı. İyi haber gelecek diye eller açıldı dualar edildi. Keş dağı bir anda Türkiye’mizin gündemine oturdu. İHA muhabiri İsmail GÜMÜŞ’ün kazadan sonra 112 acil servisi araması ve yardım istemesi bile bir ışık olmuştu Türk Milletine. Ancak bu muhabirde kazadan 5 gün sonra 600 metre uzaklıkta bulunabildi. İhmalin hat safhada olduğu günler, saatler ve dakikalarda Muhsin Başkan ve ekibine yetmemişti. O soğukta yıllar önce Mamak cezaevinde yazdığı satırlar sanki bu günün habercisi gibiydi. Herkesin dilinde “ BETON ÇOK SOĞUK ÜŞÜYORUM” şiiri vardı.

Türk Milleti, Türk Milliyetçileri hep bir ağızdan haykırıyordu dön Muhsin Başkan diye. Ama o güzel haber her gün geciktikçe umutlarda birer birer tükeniyordu. O haber iyi haber değildi artık. Acı haber birkaç kendini bilmez kişiler tarafından üzülmüş nidalarla dile getirildi. Muhsin Başkan ve beraberindeki heyetten kurtulan olmadı. Hepsi şehit oldu diye açıklamalar geldi. 700 bine aşkın kişi Başkanın cenazesine fiili, milyonlarca kişide manevi katılarak son yolculuğuna uğurlandı. Sevilen bir o kadarda sayılan bir bürokrat olan Muhsin Başkan artık yoktu. Birileri inanamıyordu belki ama Anneciği zaten az gördüğü Muhsin’inin yolunu gözler gibi baktı na’şına ve gözleri yaşlandı…

Bir Türk aşığı liderden bahsediyorum. Kanlı bir suikaste kurban gitti. Hangi anne çocuğunu kaybetmek ister? Hangi baba yürek acısıyla kalan ömrünü devam ettirir? Hangi millet umut bağladığı, yolunu gözlediği, idealleri doğrultusunda liderim dediği birini kaybetmek ister. Ama bir ideal uğruna kıyılan bu cana ne demeli? Neymiş efendim Muhsin Bey tehlikeliymiş birilerinin işlerinin önünü kesiyor muş? Doğrudur ama yolu bu değildir. İnsan canına kıyarak, onu derdest ederek mi  olacaktı? 

Türk Milleti adına çok büyük bir değer kaybolmuş gitmiştir. Şimdi birileri derler ki yok kaybolmadı biz onun ilkelerini yaşatıyoruz. Yaşatamazsınız? Sürdüremezsiniz? Bakın onun kurduğu ve önderliğini yaptığı ilkelerinin üstesinden gelebildi mi arkasında kalanlar. Yoksa mirasından faydalanıp bir yere mi ulaştılar. Kısacası yazık oldu Muhsin Başkan’ıma. 

“Milletine namlusunu çevirmiş TANKI asla selamlamayız” diyen bir liderinin suikaste uğraması kadar doğal ne olabilir ki? Aslında hep bildiği ve tehlikenin geldiği yeri tespit ettiği için uyarılıştı Başkan. Bakın o Tankın namlusu ne zaman milletimizin üstüne çevrildi? Hep bir ağızdan 15 Temmuz dediğinizi duyar gibiyim ama çok geç kaldık çok geç. Muhsin Başkan ve arkadaşlarının şehit edilmesinden 6 yıl gibi bir zaman sonra bu tankın namlusu bu milletin üzerine doğrulmadı mı? 251 şehit ve yüzlerce gazi vermedik mi? 

Daha neyi sorguluyoruz ki acaba Muhsin Başkan’a suikast mı yapıldı diye? Hesap ortada iken bizi başka senaryolar ile oyalamanın gereği de kalmamıştır. Ne güzel demiş atalarımız “Ağlarsa Anam Ağlar Gerisi Pleybek yapar” diye.  Allah yattığı yeri cennet eylesin Muhsin Başkan’ın. Elimizden sadece dua etmek geliyor. Sizden de ricam bir Fatiha okumanız.  Allah yar ve yardımcısı olsun...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan KAŞIKÇI Arşivi