Çelişki ya da savaşmadan kazanılan zaferler
Günümüzde karmaşık, çok boyutlu ve birden fazla amaca hizmet eden olguların çözümlenebilmesi için klasik mantık dışında bir akıl yürütmeye ihtiyaç vardır. Çelişkiler çoğu zaman düz mantık sahiplerini yanıltır. Çoğu zaman günümüzde normal olaylar bile normal olmayan anlamlarla yüklü olabilmektedir. Onun için bu tür olguları düz mantıkla muhakeme ederek kavramak mümkün olmaz. Çelişkili görünen olgular gerçekte kendi içinde tutarlı olabilirler. Hiçbir eylem dışarıdan göründüğü kadar mantıklı, ürettiği sonuçlar bakımından da mantıksız değildir.
Düşmana yardım etmek bir çelişki gibi görülebilir. Ancak her zaman düşmana ya da rakibe yapılan yardım mantıksız değildir. “Sizin uçak üretmenize gerek yoktur. Biz çok daha ucuza size daha iyi uçaklar verelim!” diyenler sonuçta size ucuz uçakta verebilirler. Bunun sonucunda da sizin uzun vadede ciddi bir rakip olarak ortaya çıkmanızı engellemiş olurlar. Eğer yardım düşmanı tüketici, asalak, dilenci ve bağımlı yapıyorsa ona savaşın vermeyeceği zararı yapılan yardım verebilir. Nihayetinde yardımı kesildiğinde düşman diz üstü çökertilebilir. Rakibi ya da düşmanı yenmenin yolu her zaman silahtan ve savaşmaktan geçmez. Snu Tzu “En büyük zafer savaşmadan kazanılandır” derken bunu kasteder.
Yardım almak bazıları için –belki- iyidir ama bağımlılık yarattığı ve el avuç açmaya alıştırdığı için de kötüdür. Yükseklerde olmak, arzu edilen bir statüdür ama oradan düşüldüğünde uğranılan hasar da çok büyük olur. Büyük zaferler çoğu zaman küçük oyuncuların eseridir. “Dünya ekonomisi büyüdükçe en küçük oyuncularının gücü artıyor” John Naisbitt’in “Global Paradoks” adlı ünlü kitabının konusudur. Çelişkili veya saçma görünen birçok anlayış aslında büyük incelikler içermektedir. Örneğin mimaride bu mesleğe çok yararlı olmuş ünlü bir paradoks vardır: “Az olan çoktur”. Bu paradoks, bir binanın ne kadar az süse sahip olursa o kadar zarif ve büyük bir mimari eser olacağı anlamına geliyor.
Olaylara tek yönlü bakışa göre doğru olması sorunun doğru algılanmasını sağlamayabilir. Birçok doğru olarak kabul edilen ya da sanılan unsurların tam tersi de doğru olabilir. Sumacher “Küçük Güzeldir” diye bir kitap yazmıştır. Küçüğün güzel olması doğru olabilir. Ancak küçük çirkin de olabilir. Hatta tam tersi “Büyüğün çok daha güven verdiği durumlar söz konusu olduğu için büyük daha güzeldir” denilirse herhalde daha doğru bir söz edilmiş olur. İşte bu ve benzer durumların gösterdiği gibi soruna çok farklı bir biçimde birbirine zıt yönleriyle bakabilme yeteneğinin geliştirilmesi gerekir.
TAO PARADOKSU DA BUNU ANLATIR!
“Faydalı olabilecekken, işe yaramaz”, “Uzaktayken yakınmış gibi”, “Kızgın olduklarında, itaatkâr”, “Gururlu olduklarında alçak gönüllüymüş gibi” gözükmek bir Tao stratejisidir. Bu stratejiye göre yıkarken yapıyormuş, dağıtırken toparlıyormuş, tahrip ediyorken tamir ediyormuş, zayıflatırken de güçlendiriyormuş gibi davranmak esastır. Türkiye’den toprak kopartarak ayrı bir devlet kurmak için kanlı terör eylemleri gerçekleştiren terör örgütü amacını Türkiye’yi “demokratik cumhuriyet”e dönüştürmek olarak ilan etmesi böyle bir stratejidir.
Bu yaklaşımın amacı, siyasi ve askeri anlamda düşmanı, rakibi ya da tehdit kaynaklarını yanıltarak kontrolü elde tutmaktır. Karşınızdakileri davranışlarınız hususunda yanıltırsanız, size karşı alınacak tedbirleri başında engellemiş olursunuz. Yanlış yere yığınak yapan, yanlış yöntemle hareket eden ya da zamanı belirlemede yanılan bir yönetimin başarılı olma şansları yoktur. Tao’n paradoksuna göre asıl olan sonuç almaktır. Yöntemi de doğrudan ve açık bir saldırıya geçmek yerine dolaylı ve yanıltıcı müdahalelerde bulunarak hedefi yanıltmaktır. Aynı senaryoyu rakibin uygulayacağını bilmek uygun ve isabetli tedbir alma sonucunu doğuracağından, kaynakların gereksiz mahvolmasını bu yolla engellemek mümkün olabilir. Rekabet, mücadele ve savaş her zaman hile üzerine bina edilir. Hile de bir çeşit oyundur. Oyunu her zaman iyi oynayanlar değil kuralını koyanlar kazanır.
Günümüz dünyasında paradoksu algılayamayan yönetimler sürekli olarak “nerede hata yapmıştık” sorusunu kendi kendilerine sormak zorunda kalmaktadır. Çünkü onlar görüntüye bakarak dostu düşman; zehri ilaç, riski fırsat; fırsatı tehdit olarak görme yanlışına düşerler. Başarı ancak çelişkiyi kavramak ve olgunun paradoks boyutunu hesaba katmakla elde edilebilir. Sosyal hayatta çeşitli biçimlerde karşımıza çıkan paradokslardan birkaç örnek verelim. HACKMAN/ SILVA, Gelecek 500, adlı eserlerinde bu örnekler şöyle sıralanır.
*Daha az kontrol, daha fazla kontrol demektir. Bu düşünceye göre yakından olan, baskıcı ve devamlı tedirginlik yaratan güç kontrolünün yaratıcılığı ortadan kaldıracağı yönde olduğudur.
*Güvenli yol bazen en tehlikeli olanı haline gelebilir. Bu cümlenin amaçladığı düşünce, risk faktörünün olmadığı bir yolun devam eden bir başarı elde etmede bizlere faydalı olamayacağıdır.
*Basitliği araştırın ve sonra bulduğunuz basitliğe her zaman güvenmeyin, tedbirli olun. Bu ideal bir basitlik olsa bile bazen kötü yönlendirici özellik taşıyabilir.
*Başlarında yönetici olmayan işçiler çok yakınından kontrol unsuru olarak bulunan ustabaşısı olanlardan daha fazla üretken olabilirler.
Wriston paradokslar listesine şunları da eklemiştir.
1.Bilgi kararsızlığı ortadan kaldırır, fakat yine bilgi kültüre çevrilmedikçe güvensizlik hissi yaratır.
2.Bizler bildiklerimizle sınırlandırılmışızdır. Bizim bilmediklerimiz konusunda kafamızda bir şeyler oluşturmamız çok zordur.
3.Ekonomik gelişmenin detayları oldukça karmaşık bir hal alabilirken, temel ekonomik prensipler çok basit ve kolay bir şekilde gelmiştir.
4.Ekonomik bağımsızlık, milli bağımsızlığı çok daha önemli kılar.
Egzistansiyalist Kierkegaard “Paradoks bir düşünürün tutku kaynağıdır, paradoksu olmayan bir düşünür duygusuz bir sevgili gibidir; önemsiz ve bayağıdır” der. Bu sözü aşırı bulmak mümkün, ancak önemli bir gerçeğe de vurgu yaptığı ortadadır.
Uluslararası ilişkilerin hemen hemen her boyutu çelişki (paradoks) içerir. ABD’nin Türkiye ile “stratejik müttefik” olduğunu ilan etmesine karşın Senatosundan Türkiye aleyhtarı tasarılar geçirmesi bir paradokstur. Ancak güçlü bir de mantığı vardır. Hatta “Ortak Düşmanımız PKK” söylemine karşın el altından PKK’yı korumasının da… “Ya Türkiye ya PKK” ya da “Ya Yunanistan ya Türkiye” söylemleri paradoksu algılama yeteneği zayıf olanların düşüncesidir. ABD’nin bölgedeki stratejisinin bir Türk deyimiyle açıklamak mümkündür: “Tavşana kaç tazıya tut”. Bu stratejiyle ABD her iki yanı da aynı anda kullanmak imkânına sahip olmaktadır. O halde ABD için en iyi strateji oyunu ikili oynama stratejisidir.
Paradoks yaklaşımında ideolojik veya monolotik bakışın yerini; çok boyutlu mantık, kuantum felsefesi ve diyalektik bakış alır. Bu bakış açısında “ya bu ya da şu”, “A’ya evet demek B’ye hayır demek” anlamı çıkmaz. Her alternatifin olumlu yönlerinin sentezi yoluyla ancak soruna yön verilebilir. Paradokslar, hayatın karmaşık poroblemlerine basit cevaplar vermeye alışmış olanların korkulu rüyasıdır. Düz yolda yürümeye alışmış olanlar hiç yolun olmadığı ya da birçok yolun bulunduğu bir yerde istikamet tayininde güçlük çekerler. Yönetimler paradokslardan kaçınarak, onları yok sayarak ya da düşündükleri biçimi vererek onlardan sıyrılmaya kalkabilirler. Bu tutumlar sorunları ortadan kaldıramadığı gibi içinden çıkılamaz boyutlara ulaştırır.
LÜTFEN BU LİNKİMİZİ TIKLAYARAK YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN
siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.