Azerbaycan’da otuz yıllık önce uyut sonra unut stratejisi
Azerbaycan’ın Kelbecer kenti işgal edildiğinde BMGK aldığı 822nolu kararla “Ermenistan ordusundan işgale son verilmesini” ister.
Ermenistan işgale son vermek bir yana işgale aynen devam eder. Bu defa da Azerbaycan’ın Ağdam kentini işgal eder. BMGK bunun üzerine 853nolu kararı alır ve Ermenistan güçlerinin Ağdam dâhil tüm işgal altında tuttuğu bölgelerden çekilmesini ister.
Azerbaycan çok zayıf bir anında yakalanmıştır. Doğrudan Rus kuvvetleri Ermeni birlikleriyle beraber hareket eder.
Fuzuli, Cebrail ve Gubadlı illeri Ermeni işgali altına düşer. Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisi Ermeni işgali altındadır. Bu işgalin ardından BMGK 874Nolu kararla taraflara ateş ve barış çağrısı yapılır.
Ardından Zengilan’ın işgali üzerine BMGK aldığı 884Nolu kararla Ermenistan güçlerinin işgal altındaki tüm topraklardan kayıtsız şartsız çekilmesi ve daha önce alınan kararların hayata geçirilmesi Ermenistan’dan istenir.
BMGK bir yandan karar alırken diğer yandan Ermeni güçleri Dağlık Karabağ’da etnik temizlik faaliyetine başlar.
Ermeni güçleri 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubat'ta bağlayan gecede bölgedeki 366. Alayın da desteği ile önce giriş ve çıkışını kapadığı Hocalı kasabasında, resmî kaynaklara göre, 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 kişi öldürülmüş, toplam 487 kişi de ağır yaralanmıştır.
1275 kişi ise rehin alınmış 150 kişi kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da maruz kaldığı tespit edilmiştir.
28 yıldır yurdun, toprağından sürülmüş bir buçuk milyonu aşkın kaçkın/göçmen Azerbaycan Türkü, Bakü’nün ya da işgal altında olmayan diğer kentlerin varoşlarındaki derme çatma korunaklarda barınmaya çalışıyorlardı.
Ne Hocalı’da soykırıma uğrayan Türkler ne de öz yurdundan sürülen milyonlarca Azeri Türk’ü, ABD/Rusya/Fransa’nın umurunda bile değildi.
Bu ülkeler Ermenilerin yaptığı kanıtlı/belgeli/görüntülü güncel soykırım ve katliamları görmezlikten gelirken 1915 yılında tebaası olduğu devlete hıyanet edenlerin tehcir edilmesini “soykırım” olarak niteleyen yasaları parlamentolarından geçirmekle meşgul olmuşlardır.
ABD/Fransa/Rusya gibi ülkelerin kendi kendilerine meydana getirdikleri Minsk gurubu Ermeni işgalini sona erdirecek, BMGK’nın kararlarının gereğini yapacak, Hocalı katliamının hesabını soracak, kaçkınları topraklarına döndürecek yerde Ermeni işgalini iltihaka çevirmekle meşgul olmuşlardır.
Bu Minsk gurubu Azerbaycan Türklerine karşı özellikle Karabağ’da önce uyut sonra da unut stratejisini devreye sokmuşlardır.
Bu stratejinin gereği olarak emperyalist güçler 2 milyonluk Ermenistan’ı on milyonluk Azerbaycan Türküne tahakküm eder hale getirmeye çalışmışlardır.
Ermenistan’ı yönetenler emperyalist ülkelerden aldığı bu güçle Azerbaycan toprakları üzerinde mülkiyet hakkı iddia etmeye başlamışlardır.
2019 yılında Ermeni Savunma Bakanı David Tonayan açıkça “Barış için toprak” formülünü reddederken “Yeni toprak için yeni savaşlara hazırlıklı” olacaklarını söylemiştir.
Rusya’yı, Fransa’yı, İran’ı ve ABD’yi arkasına alan Ermenistan kendisini İsrail gibi görmeye başlamıştır.
Azerbaycan’ın savunma reflekslerini test etmek için her fırsatta işgal altında tuttuğu topraklardan Azeri Türk kuvvetlerine sürekli saldırıda bulunmuştur. Türkiye ve Azerbaycan silahlı kuvvetleri bir önceki Ermeni saldırısı üzerine birlikte Azerbaycan’da tatbikat yaparak Ermenistan’a güçlü bir mesaj vermişti. Ancak Ermenistan bu mesajı da almamıştır.
En sonunda Azerbaycan Türk Ordusu harekete geçmiştir. Bu ordu şu saatlerde Azerbaycan’daki Ermeni mukavemetini kırıyor. Birkaç gün içinde Azerbaycan kara kuvvetlerinin harekete geçmesiyle Ermeni işgali bütünüyle tarihin çöplüğünde yerini alacaktır.
Diğer yandan Azerbaycan Türk kuvvetleri işgalci Ermeni güçlerine karşı harekete geçer geçmez, başta BM olmak üzere, Rusya, Fransa, ABD vb. ülkeler ateşkes çağrısında bulunarak, sorunu görüşmelerle barışçıl yollardan çözülmesini istemişlerdir.
Ancak şunu unutmamak gerekir ki uluslararası ilişkilerde BM’nin, uluslararası hukukun, hakkın, adaletin ne dediği değil uluslararası gücün nasıl işlediği önemlidir. Nitekim George Soros bu gerçekle ilgili olarak “uluslararası ilişkiler hukukun değil, gücün ilişkisidir.
Güç hükmeder ve hukuk hükmedeni meşru kılar” der. Dahası gücünüzün gölgesi diplomasi masasına düşmedikten sonra o masada konuşulanlar lakırdıdan öteye gidemezler.
Bu nedenle Azerbaycan silahlı kuvvetleri ilk önce sahadaki işini bitirmeli ardından masayı düşünmelidir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.