Anti emperyalist palyaçolar
Politik ticarette kuraldır; Amerikan karşıtlığı iyi satar. Sağcı, solcu, dinci hatta zengin ve ünlü ne olursanız olun ABD’nin kötülükleri üzerine söylediğiniz her kelimenin sayısız alıcısı vardır. Üstelik bunun için uzun uzadıya çalışmaya, dirsek çürütmeye de gerek yok. Onun emperyalist suçları ve emelleri hakkında Google’da milyonlarca sayfa bulabilirsiniz.
İlginçtir bu kural yalnızca bizim gibi ülkelerde değil batılı merkezlerde de çok iyi işlemektedir. Birkaç yıl önce Avrupa’daki bir toplantı için İsviçreli genç tarihçi Daniele Ganser’i davet etmek istemiştik. Amerikan karşıtı görüşleriyle tanınan Ganser konferans için saatine 6 bin avro istemişti. Üstelik o sıralar şimdi olduğu kadar popüler değildi. Ganser’in 2020’de yayınlanan son kitabı “Amerikan İmparatorluğu” (Imperium USA: Die skrupellose Weltmacht) ülkesinde en çok satanlar listesinde. ABD karşıtı olan bu kitap başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde “Best Seller” olmuş durumda. Kitap ne ideolojik ne de teorik bir yaklaşıma sahip. ABD-Naziler ilişkisi, yerli katliamı ve kölecilik, CIA operasyonları, Che’nin öldürülüşü vb internette tıklayarak bulunacak bilgileri içeriyor. Ama işte iyi satıyor.
Görünüşe bakılırsa zengin ve Atlantik Bloğunun üyesi olan Avrupa ülkelerinin halkı bile Amerikan karşıtıdır. 2019’da Gallup’un yaptığı araştırmaya göre Alman halkı ABD’yi küresel barışı tehdit eden bir numaralı güç olarak görüyor. Buraya kadar her şey güzel. Fakat Almanlara göre barışı tehdit eden diğer ülkeler ise Kuzey Kore, Türkiye ve Rusya biçiminde sıralanmaktadır. Yani herkes Amerikan imparatorluğuna karşı kendisininkini destekliyor.
Benzer bir durum ABD’deki siyah isyanında da göze çarpıyor. ABD nüfusunun %13’ü oluşturan siyahların çok azı sisteme karşı. Siyahlar ABD’nin başka ülkeleri istila etmesine de itiraz etmiyor. Muhammet Ali, Vietnam’da savaşmayı açıkça reddedip hapse girmeyi göze almıştı. Artık bugün Trump ya da siyahi soydaşları Obama Venezuela’yı tehdit ettiğinde, Muhammet Ali gibi karşı duran bir siyahi lider yok. Malcom X ya da Martin Luther King gibi köklerine sadık devrimci liderlere de sahip değiller.
Trump kendisine oy vermeyen bu %13’ü karşısına almaktan çekinmiyor. Çünkü siyahlar geleneksel olarak Demokrat Parti’ye oy veriyor. Fakat bu onların solcu olduklarını göstermiyor. Çünkü Demokratların solu olan Bernie Sanders’i değil sağcı Joe Biden’i destekliyorlar. Daha geçen gün olaylar sürerken Demokratların başkan adayı Joe Biden bazı siyahi liderlerle yaptığı toplantıda eğer başkan seçilirse polisin artık göğüse değil bacaklara ateş edeceğini söyledi. Yani siyahların polis tarafından kolayca vurulmalarına bile karşı değil. Pandemi yoksul siyahları kırıp geçerken destekledikleri adayın onların sosyal durumunu iyileştirecek bir önerisi dahi yok.
Bu olayların ABD’yi toplumsal bir isyan yahut sosyal bir devrimin kapısına taşıyacağı söyleniyor. Fakat siyahlar ABD’deki toplumsal kastta en altta yer alan Latin Amerikalıları aşağılamaktan geri durmuyor. Şimdi George Floyd’un acımasızca öldürülmesiyle ortaya çıkan tepkilerin haklılığı tartışılmaz. Ancak Avrupa’daki gösterilere bakınca olayın bir tür modaya dönüştüğü anlaşılıyor. Bu ülkelerdeki yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı maskelemek için siyah ırka yönelik bir ilgi geliştiriliyor. Sarışın bir Avrupalının Afrika kökenli biriyle birlikteliği sempatiyle karşılanırken örneğin esmer bir Türk aynı toleransı göremiyor. Avrupa’nın en fazla yabancı barındıran ülkesi Almanya’da Bulgar, Romen ya da Arnavut’un sosyal statüsü Afrikalılardan daha düşük. ABD’deki en aşağılanan kesim Orta Amerikalı Latinlerse Avrupa’da da Balkan ve Orta Doğu kökenliler.
Böylece ırkçılık karşıtlığı(anti racism) anti emperyalizm gibi politik ticaretin en çok satanları arasına girdi. Dün yıllarca Afrika’da en zor koşullarda çocuklar için çalışmış bir Alman arkadaşım George Floyd gösterilerine katılmayınca hakkında dedikodu ve dışlama kampanyası yapıldığını anlattı. Türkiye’de de durum farklı değil. Rus ve Çin yandaşlığını perdelemek için üretilen samimiyetsiz anti Amerikancı tezleri desteklemeyenler de aynı muameleye maruz kalıyor.
Sistem içindeki ayrıcalıklarından vazgeçemeyenler asla gerçekten “anti racist” olamazlar. Kendilerine başka ayrıcalıklar ve büyük ortaklar arayanlar ise anti emperyalist değil ancak sistemin palyaçosu olabilirler. Televizyonlar da zaten en çok onlara yer verir. Çünkü sistemin daima halkı oyalayacak palyaçolara ihtiyacı vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.