Veysel BOĞATEPE

Veysel BOĞATEPE

Suriye Dosyası- 4

Suriye Dosyası- 4

ABD, öncülüğünde ki koalisyon güçleriyle Irak işgali tamamladıktan hemen sonra doğrudan Esad’a “bırak git” çağrısı yapmıştı. AKP’nin de destek verdiği çağrının temel üç nedeni vardı. Birincisi; savaş bütçesi oluşturmadan teslim almak. İkincisi; Vietnam bataklığına girerek yaptıkları hatayı Suriye konusunda da tekrar etmemek ve üçüncüsü de Suriye’yi işgal edebilecek Irak gibi nükleer silah bahanelerinin olmamasıdır.

Çünkü Suriye’de Vietnam gibi bir bataklıktı ve çıkmaları kolay olmayacaktı. Bu sebeplerle Esad’a sessiz sedasız bırakması için çağrılarını tekrarlarken diğer yandan da maşa olarak kullandıkları radikal dinci gruplar ile terör örgütlerini finanse ederek Esad’a karşı kışkırttılar. Tüm bunlara rağmen Esad’ın mücadele kararlılığı, savaş bütçesi oluşturmadan teslim almayı planlayan ABD’yi, terör örgütleri için bütçe oluşturmak zorunda bırakmakla kalmadı, Irak’ın işgalinden beridir kendisini devirmeye çalışan emperyalistlerle 22 yıl tek başına savaştı, mücadele etti. Bugün Esad’ın yönetimi bırakıp gitmesinin temel nedeni de Ortadoğu coğrafyasında yalnız bırakılmış olmasıdır. AKP’nin de dâhil olduğu yalnızlaştırma politikası, zayıflatarak yıkma veya teslim alma planının bir parçasıdır. Öncelikle Suriye’nin İran’dan uzaklaştırmasını sağlamak için İsrail tehdidi devreye sokuldu.

Ardından İran ve Türkiye’den uzaklaştırdıkları Suriye’yi Rusya’dan da uzaklaştırmak için de Ukrayna’yı kullandılar. Böylece Ukrayna ile savaşmak zorunda kalan Rusya’nın Suriye desteği tam olarak kesilmese de zayıflatılmış olacaktı. Birkaç seneden beridir Ukrayna ile çatışma içinde olan Rusya, Suriye’ye yeterli desteği veremedi ve böylece bölgede yalnız bırakma planı da hedefine ulaşmış oldu. Türkiye ayağı “Kürt Açılımı” ile birlikte BOP’un bir süre askıya alınmasının nedeni de Esad’ın direnişinin yanı sıra Celal Talabani ile Mesut Barzani’nin PKK’nın silahsızlandırılması konusunda ayak sürümesiydi. Ancak Irak’ın işgali sonrasında Kuzey Irak’ta “Bölgesel Kürdistan Yönetimi” adıyla kukla, özerk bir bölge ve yönetim oluşturarak projenin önemli bir adımını tamamlamış oldu.

Suriye’de de benzer şekilde bir işbirlikçi kukla yönetim oluşturarak projeyi bir adım daha ileri götürecektir. Suriye’den sonra ise Türkiye’nin güneydoğusunda özerk bölge ve kukla yönetim oluşturmak için de AKP’nin eline PKK aparatını tutuşturmuştur. Türkiye ayağı da hedefine ulaştığında düşünülen BOP’un ana çizgisi de çizilmiş olacaktır. Esad’ın reformlarını engelleme girişimleri 2 ABD’nin Türkiye’yi Suriye’den uzaklaştırmak ve hatta ilişkilerini sabote etmek için yoğun çaba harcamasına rağmen Sezer’in bu defa bizzat Suriye’yi ziyaret ederek ağırlığını daha da hissettirmesi, ABD’yi son derece rahatsız ediyor. Sezer’in, Türkiye / Suriye ilişkilerinin iyileştirilmesi konusundaki diplomatik girişimleri ABD’yi telaşlandırıyor ve önlemek için de Türk Dışişleri ile irtibata geçiyorlar. ABD’nin Ankara maslahatgüzarı Nancy McEldowney’in, 14 Temmuz 2005’te merkeze gönderdiği “Kişiye Özel” ibareli telgrafta bu konuya ilişkin önemli ayrıntılara yer veriliyor. Suriye’nin sakıncalı davranışlarının sürdüğü ve hatta giderek arttığı bir zamanda Cumhurbaşkanı Sezer’in, kamuoyunun önünde gerçekleştirdiği üst düzey temaslarda sakıncalı olarak değerlendiriliyor. Hatta bu tavırdan duydukları rahatsızlığı dışişlerine iletmekle kalmıyor, uyarıda da bulunuyorlar. Bu konudaki tüm uyarılarına rağmen Türkiye’nin, Suriye ile olumlu ilişkilerini sürdürmekteki kararlığı karşısında yaşadıkları hayal kırıklığı kriptoya şu şekilde yansıyor:

“(…) İtirazlarımıza rağmen Türkiye, Esad ile ilişki kurmayı sürdürecektir. Türk Dışişleri Bakanlığında ve AKP hükümetinde Esad’ın, Türkiye’nin destek vermesi gereken müstakbel bir reformcu olduğu yönünde yaygın bir görüş birliği var.”

Sözü edilen ve ABD’ye göre sakıncalı görülen davranışın ne olduğunu kısaca özetlemekte yarar var. Başta ABD olmak üzere batı, Esad’ı “yönetimi bırak git” diyerek doğrudan tehdit etmiş, Esad ise ABD güdümlü emperyalizme rest çekerek beklemedikleri bir tavır sergilemişti. İşte sakıncalı davranışlardan kasıtları budur. Ayrıca dikkat edilecek olursa Sezer’in devreye girmesinden ve aktif rol almasından hemen sonra ABD’li diplomatların uyarıları, telkinleri işe yaramamış ve Sezer sayesinde Türkiye / Suriye ilişkileri kararlı bir şekilde yürütülmüştür. ABD rahatsızlığının altında yatan asıl neden, Esad’ın iç meselelerini ve sorunlarını reformlarla çözmesi durumunda Ortadoğu planının darbe alacağı korkusudur.

O yüzden Türkiye’nin, Suriye ile dostane ilişkiler kurmasını engellemek ve sabote etmek için yoğun çaba harcıyorlar. Sezer’in öncülüğünde Suriye ilişkilerini iyileştirme çabasının yanı sıra AKP’nin de bu çabayı desteklediği yönünde yapılan nabız yoklamalarının ve elde edilen istihbarat bilgilerinin ABD’li diplomatlara taşınmasında aktif rol oynayanın, Dışişleri Bakanlığı olduğuna önceki bölümlerde kısaca değinmiştik. Tüm telkin ve uyarılarına rağmen Türkiye’nin bu konuda ki kararlılığı ABD’yi öylesine endişelendiriyor ki diplomasi üst seviyelere çıkartılarak Dışişlerinin tepesindeki ismi, dönemin dışişleri bakanı Abdullah Gül’ü devreye sokuyorlar. Dışişleri, ABD’ye istihbarat bilgileri taşıyor 3 ABD’nin Ankara Maslahatgüzarı Nancy McEldowney, yukarıda yer verdiğimiz önceki telgrafından sadece 18 gün sonra Suriye Dışişleri Bakanı Vekili Velid el-Muallim ile Abdullah Gül’ün, 22 Temmuz 2005’teki görüşmesinin ayrıntılarını içeren ikinci bir telgraf daha yazarak Washington’a gönderiyor. Tabii burada akla gelen ilk soru da şu oluyor; böylesine üst düzeyde gerçekleştirilen görüşmenin ayrıntılarını, ABD’nin Ankara Büyükelçiliğine kim veya kimler, hangi kanallardan ulaştırdı? Bu kritik sorunun yanıtını kısmen de olsa aynı telgrafta buluyoruz. İkili arasındaki görüşmeyi ABD’li diplomatlara ulaştıran bir değil birkaç kişidir. Bilgi akışı sağlayan bu kişilerden, Abdullah Gül’ün Dışişleri yardımcısı Ali Tuygan ile Dışişleri sözcüsü Namık Tan dışındakilerin unvanları ve adları nedense gizli tutuluyor. Ancak parantez içinde hemen belirtmek isterim ki, Abdullah Gül’ün haberi olmadan bu kişilerin toplantıya ilişkin ayrıntıları, ABD’li diplomatlara ulaştırması mümkün olmadığına göre toplantı notlarının bizzat Abdullah Gül’ün bu kişiler aracılığıyla ve güven kazanmak maksadıyla ABD Büyükelçiliğine ulaştırdığı daha makul ve mantıklı görünüyor.

Burada Namık Tan hakkında kısa bir hatırlatma yapmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Hatırlanacağı üzere mavi marmara hadisesine “mavi masal” dediği için özellikle de AKP çevresinin eleştirilerine maruz kalmıştı. Ancak bizim burada yanıtını aradığımız soru şudur; ABD’nin casus ofisi gibi çalışan ve başında da Abdullah Gül’ün bulunduğu dışişlerinde görev yapan Namık Tan ile Ünal Çeviköz’ün neden CHP’de olduğudur? ABD’nin istihbarat ağında ki bu iki kişinin CHP içinden de ABD’ye istihbarat bilgileri taşıma olasılığı varken parti içinde önemli görevlere getirilme sebebi nedir? Bu kritik soruların yanıtını okurlara bırakıyorum. Bu iki ismin dışında yine dışişleri yetkilisi olduğu anlaşılan fakat adı açıklanmayan kişilerden birisi, Gül / Muallim görüşmesinden sonuç çıkmadığı bilgisini ABD’li diplomatlara aktarırken Ali Tuygan’da aslında pek farklı bir şey söylemiyor. Gül’ün, Irak konusunda olumsuz ve güçlü mesajlar verdiği, toplantı sonrasında Suriyelilerin Türkleri kullanma biçimine öfkelendiği ve Esad’ın Ankara ziyaretini geri çevirmek için de dolaylı yollardan arayış içinde olduğu bilgisini aktarıyor. Toplantıda konuşulan konuların ayrıntılarından da anlaşılacağı üzere Gül, ABD ile aynı çizgide olduğunu teyit ederken Esad ile olan randevusunu iptal etmek istediğini söyleyerek ABD’ye olan sarsılmaz bağlılığını da teyit etmiş oluyor.

Gül ayrıca Türkiye / Suriye ilişkilerinin yeniden iyileştirilmeye başladığı dönemde Suriye’nin, Türkleri kullandığı yönünde tutarsız bir iddiayı ileri sürerek ilişkiyi baltalamayı amaçlıyor ve aynı zamanda da ABD’lilere “Sizin Suriye politikanızı savunuyorum” mesajını veriyor. Dışişleri sözcüsü Namık Tan’ın aktardığına göre Abdullah 4 Gül, Velid el-Muallim’e “Amerikalıların size söylediklerini dinleyin. Suriye’nin böyle yapmaması halinde bunun ciddi sonuçları olur.” uyarısında bulunurken, Velid el-Muallim ise bu uyarıya karşılık Suriye’nin, sınırı denetlemek için elinden geleni yaptığını söyleyerek Gül’ün uyarısına karşı çıkıyor. Tan ile Gül’ün bir araya geldiği toplantının ayrıntıları, McEldowney’in anlatımıyla telgrafa şu şekilde yansıyor:

“(…) Tan, Gül’ün toplantıdan sonra üzgün göründüğünü anlattı. Tan’a, kızgın olduğunu söylemiş. Suriyelilerin, Türkiye’yi kullandığını birkaç kez ifade etmiş. Tan, maslahatgüzara (kendisini kastediyor) Gül’ün, ziyaretinin iptal edilmesini istediğini ama kendini köşeye sıkışmış hissettiğini ve bunu da doğrudan söyleyemediğini bildirdi. Tan, Türklerin Suriyelilerin kabul etmeyeceklerine inandıkları düzenlemeler önermeyi deneyeceklerini öne sürüyor.”

Yukarıda da değindiğimiz üzere toplantının ayrıntılarını dışişlerindeki aracılar vasıtasıyla ABD’li diplomatlara ulaştıranın bizzat Abdullah Gül olduğu, bu ifadeyle netlik kazanmış oluyor. Tan’ın aktardığı bilgiden de anlaşılacağı gibi Gül, ABD çıkarlarını savunmak için kıyasıya mücadele ederken diğer yandan ABD’ye “Sizin çıkarlarınıza hizmet ettiğim için Suriye ziyaretim, sizin politikanıza ters düşmektedir. Konumum ve parti politikası gereği Suriye ziyareti, inisiyatifim dışında gelişen bir programdır. Sizler bir bahane bulup, bu ziyaretin iptal edilmesine yardımcı olun.” şeklinde yorumlanacak mesajını yine Namık Tan aracılığıyla ABD konsolosluğuna gönderiyor.

Kaynak: https://www.dr.com.tr/kitap/kemalist-devletle-hesaplasma-emperyalizmin-evrak- cantasindaki-kurt-meselesi/arastirma-tarih/politika-arastirma/turk- politika/urunno=0002143392001?srsltid=AfmBOorihWNxYQbbFpBesQmv7GrMrAr0j0J7M Sv4HkAWQKhHND4zwAp5

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysel BOĞATEPE Arşivi