Veysel BOĞATEPE

Veysel BOĞATEPE

Hayvan Hakları Yasasının Perde Arkası

Hayvan Hakları Yasasının Perde Arkası

Önceki makaleyi okuyanlar hatırlayacaklardır. Hayvan haklarıyla ilgili yapılan yasa değişikliğinin uyutma adı altında katliam yasası olduğunu, sözde örnek aldıkları veya inceledikleri ülkelerde böylesine toplu itilafı meşrulaştıran bir yasa olmadığını ayrıntılarıyla açıklamıştım. Fazla değil, bir aylık olaylar silsilesini önünüze koyup bir neden-sonuç ilişkisi kurduğunuzda sözde hayvan hakları yasası olan ama hayvanlara yaşama hakkı tanımayan yasanın değiştirilme nedenlerinin siyaset gündeminde ki olaylarla doğrudan olmasa bile dolaylı bağlantısının olduğu görülecektir.

Dolayısıyla bu konu sadece kedi-köpek meselesi denilecek kadar sığ bir konu değildir. Şiddetten beslenen güç erki, toplumsal tepkiye neden olacak hadiseleri köpürterek gündemde tutarken, önceliği olan mesele ne ise onu perde arkasında halleder. Yani asıl meseleyi toplumun dikkatinden kaçırmak için insanların vicdanlarını sorgulayacak meseleler üzerinde ısrarcı bir tutum sergileyerek dikkatleri bunun üzerine çeker. Diğerleriyle ilişkinin daha iyi anlaşılması için biraz daha detaylandırmak gerekiyor.

Konu ne ise meclise gelmeden evvel öncelikle taslak bir metin hazırlayarak toplumu doğrudan ilgilendiren ayrıntılar basın yoluyla gündeme alınır ve etki-tepki sonuçlarına bakılır. Alınan sonuçlar üzerinden söz konusu yasa taslağı ne ise tadilata gidilir ama bu tadilat kendi amaçlarından sapmayacak şekilde yapılır. Eğer bekleyen daha önemli bir mesele var ise tıpkı hayvan hakları yasası değişikliğinde olduğu gibi ihtiyaç olmadığı halde gündeme alınarak toplumun dikkati dağıtılır, başka yöne çekilir. Etkili olmadığı durumlarda tepkiyi ve öfkeyi körükleyecek değişiklikler yapılır. Örneğin; söz konusu yasa taslağında geçen uyutmanın kaldırılarak “ötenazi” ile değiştirilmesi gibi.

Uyutmaya nazaran ötenazi, insan zihninde doğrudan öldürmeyi çağrıştırdığı ve doğal sonucu olarak da toplumsal tepkiyi büyüteceği bilindiği halde tercih edilmesinin altında yatan birçok nedenler vardır ki yazı içeriğinde bunlara da değineceğim. Bunca sorun varken hayvan haklarıyla mı uğraşacağım gibi benzer gerekçelerle sözde yasaya muhalefet edenlerin kavrayamadığı nokta da burasıdır. Bu sebeple söz konusu yasa değişikliği yalnızca sokak hayvanlarıyla ilgili değil, hepimizi doğrudan ilgilendiren hadiselerin üzerine atılmak istenen örtüdür. Görmek için de öncelikle örtüyü kaldırmak gerekiyor.

Katliam üzerinden tasarruf

Fazla değil üç yıl önce (2021) 11 maddesi değiştirilen, bir maddesi de tamamen kaldırılan yasayı tekrar değiştirmesini nasıl okumak gerekiyor acaba? Başta ekonomi olmak üzere önünde yığınla sorun varken ve bunları çözüm yolları araması gerekirken arasına neden hayvanları tıkıştırdılar? Bir de şöyle soralım; tüm sorunları çözdüler de bir tek hayvan hakları mı kaldı? Bu soru bile tek başına perdeyi aralamaya yetiyor ki o da tasarruf planıdır. AB örtüsü altında ülkeyi tamamen dışa bağımlı hale getiren, zam ile vergi üzerinden soygun düzeni kuran zihniyet, bu yasa ile sokaktaki hayvanların sorumluluğunu ilk başlarda yerel yönetimler ile vatandaşın sırtına yükleyecektir. Sonrasında ise yasa yeniden değiştirilecek, yeniden sahiplendirilemeyen hayvanlar topluca katledilecek ve böylece sokak hayvanları için belediyelere aktarılan 3 ile 5 oranında ki kaynak kasalarında kalacaktır. Sokak hayvanların sorumluluğunu üstlenen vicdanlı insanların yapacağı harcamalar yetmiyormuş gibi hayvan besleyenlere özel bir vergilendirme sistemi getirilerek beslediği hayvan sayısına ve türüne göre vergi alınarak yeni bir vergi kaynağı oluşturulacak.

Bir yandan tasarruf edilirken diğer yandan da gelir kaynağı oluşturulacaktır. Söz konusu 17 maddeden oluşan yasada; belediyelerin bütçelerinden binde 3 ile 5 oranında kaynak ayıracağı, kaynağı kullanmayan belediye yetkililerine hapis ile para cezası verileceği, sahipli hayvanları sokağa atanlara ceza verileceği gibi ayrıntılar, amaç ve hedefi perdelemek için başta hayvan severler olmak üzere vicdanlı vatandaşları manipüle edecek, duygularını okşayacak ayrıntılardır. Bunların hepsi de pratikte uygulanmayacak, kâğıt üzerinde kalan ağdalı vaatlerdir. Örneğin; işkence ederek öldürenlere, zarar verenlere değişiklikten önceki yasa da zaten cezai yaptırımlar vardı ama hayvanları yakarak, sopa bile döverek işkence edenlere, tecavüz edenlere bu yasa uygulanmadı. Toplumsal tepkiyi kırmak için mahkemeye çıkarttılar, arka kapıdan serbest bıraktılar.

Kötü, bayat bir yemeğin üzerine bol baharatlı sos dökerek nasıl lezzetli hale getiriliyorsa bu da ona benziyor. Çünkü sözde hayvan hakları başlığı ile sunulan yasanın içeriğini analiz ettiğinizde bunun aslında “Yaşam Hakkını Gasp Etmek” olduğu görülecektir. Çünkü bu yasa değişikliği ile belediyelere, yerel yönetimlere doğrudan öldürme yetkisi veriliyor. Bulaşıcı hastalığı olan, saldırgan, tedavi edilemeyen, sahiplenilmesi yasak olan hayvanların yanı sıra tehlike oluşturan, su kaynaklarına zarar veren hayvanlar da öldürülecek. İzahı yapılmayan tehlike nedir?

Hangi hayvan veya türü su kaynaklarına zarar vermiştir? Bunun ne izahı olur, ne de mizahı. Katletmek, toplu kıyım yapmak öylesine kararlılar ki üremeyi önlemek için sağlıklı, zararsız gebe hayvanları bile kısırlaştırıp yaşatmak yerine yabancı madde (zehir) ile karnında ki yavrularıyla birlikte öldürmeyi de yasal hale getiriyorlar. İşte sözde caydırıcı ceza ile perdelemeye çalıştıkları gerçekler bunlardır ve sokak köpekleriyle de sınırlı kalmayacaktır.

Köpek işaretleyen Kanlı Havritacılar

Hatırlayacağınız üzere Osmanlı İl Başkanı Esat Demirtaş, 2023’te Erdoğan’ın kazanması için 200 bin kişilik sosyal medya ordusu kurduklarını, AKP iktidarını ayakta tutmak, ümmetçilik düzeni kurmak ve bunun yanı sıra sosyal medya savaşı da verdiklerini itiraf etmişti. Bizim vergilerimizle beslenen bu besleme ordusunun görevi gerçekleri çarpıtmak, yalan ve iftira üreterek kara propaganda yapmaktır. Süleyman Soylu’nun da itiraf ettiği bu trol ordusu, bu konuda da iktidarın elini sağlamlaştırmak için yine sosyal medya üzerinden kirli, kara propagandalar yapmaya başladılar. Bu konuda kamuoyuna açıklama yapan İstanbul ile Ankara “Hayvan Hakları Platformu” üyeleri, sokak hayvanlarına ilişkin toplu katliamı yasalaştırma çabalarının perde arkasındaki gerçeklere dikkat çekerken diğer yandan arka planda bizzat iktidar eliyle yürütüldüğüne dair somut örnekler veriyorlar. Sosyal medya üzerinden, özellikle de Twitter (X) sohbet odalarında yaptıkları konuşmaların deşifre edilmesiyle gerçeklerin nasıl çarpıtıldığı, hangi yalanlar üzerinden propaganda yapılacağı, bu işi kendilerine kimlerin havale ettiği gibi pek çok gerçek ortalığa dökülüyor. Deşifre edilen sohbet odasında ki konuşmalardan bazı örnekler vererek bu işin arka planının nasıl yürütüldüğünü somut hale getirelim.

Örneğin; 2023’te Urfa’da köpeği tarafından ısırılan Lütfü Seray’a kuduz teşhisi konulmuş. Bu haber, troller tarafından “sokak köpeği ısırdı” şeklinde, Esenyurt’ta sarhoş olduğu için yayaların arasına giren Berat Kaya haberi, “sokak köpeğine çarpmamak için direksiyonu kırdı” şeklinde çarpıtılmış. Karşıya geçerken Tır’ın altında kalan kız çocuğuna ilişkin kamera kayıtlarıyla teyit edilmiş haber, “köpek saldırısından kaçarken” şeklinde çarpıtılarak servis edilmiş. Öyle ki yabancı ülkelerdeki haberleri dahi Türkiye’de olmuş gibi çarpıtarak servis ediyorlar. Çarpık ve sapkın zihniyetin çarpıttığı gerçeklerle ilgili pek çok habere makale sonundaki linkten ulaşabilirsiniz. Peki, kendi aralarında neler konuşuyorlar, hangi yalanları üretiyorlar ve dahası kimlerden bu cesareti alıyorlar?

Bu organizasyonun başında “Kanlı Havrita” adında bir site kurarak köpekleri işaretleyip hedef gösteren Av. Devrim Koçak, Dezenformasyon Başkanlığı ile Fahrettin Altun var. Devrim Koçak, açıkça arkamızda devlet var derken, Fahrettin Altun’a da emekleri için teşekkür ediyor. Hatice isimli X kullanıcı ise “Bizden rica edenler var. Bize şunu, bunu yapın diyorlar. Arkamızda devlet var, biz sadece vitrindeyiz” diyerek kimlerden güç aldıklarına işaret ediyor. Kartvizit profu Nilifer Sabuncu ise kimyasal ilaçların en ekonomik yöntem olacağını söyleyerek tasarruflu cinayetin hesabını yapacak kadar familyası tanımlanamayan bir varlığa dönüşüyor. Elif Arıkan, köpekleri silahla vurun tavsiyesinde bulunurken Dr. Yüksel Hoş ise sularına zehir koymalarını, hamile olanları da aç bırakmaları tavsiyesinde bulunuyor.

Ve yine katliamın kara propagandacısı Devrim Koçak “Hepimiz ısırılıyoruz, çok zor durumdayız. Kuduz oluyoruz, aşı olamıyoruz” şeklinde Cimer’e şikâyet etmeleri önerisinde bulunuyor. Sahte isim kullanan bir başkası, uysal bir hayvanı hırçın hale getirmek için “uyuyan köpeği dürtün” şeklinde tavsiye de bulunarak bastırılmış katliamcı alt kimliğini açığa vuruyor. Organize olmuş bu vahşi kişilik topluluğu, katliamı meşrulaştırmak için yalan üretirken aynı zamanda hayvan severleri de ölümle tehdit edecek kadar sınırı aşıyorlar. Bu katliamcı grup ile aynı zihniyete sahip, uyuşturucu bağımlısı Yıldız Tilbe, düzen adamları Cüneyt Özdemir, Sevilay Yılman, vitrin bozması Demet Akalın, besleme medyadan Fuat Uğur, iktidar cenahından İbrahim Uslu vb. isimler de katliam yasasının sözcülüğü yapıyorlar. Bu gezegenin yalnızca insana ait olduğu hezeyanı içindeki bu güruhu aynı paydada buluşturan şey diğer canlılara yaşam hakkı tanımayacak kadar ben merkeziyetçi olmalarıdır. Oysa vicdanlı, uygar, insani değerlerini yitirmemiş insanlar bu canlıları korumak, beslemek için zaten olanaklarını zorlamaktadır. Tek beklentileri, devletin kendilerine destek olmalarıdır.

Trol ajansın itirafları: https://5199operasyonu.wixsite.com/kiminprojesi/about-5


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysel BOĞATEPE Arşivi