Volkan AYDEMİR

Volkan AYDEMİR

Ümmeti Eğitim Bakanlığı

Ümmeti Eğitim Bakanlığı

Her sabah olduğu neşesi yoktu yüzünde, bir bıkkınlık vardı. Oysa akşamdan bütün istekleri yerine getirilip, ideal ilkokul çocuğu kıvamında uyumaya gönderilmişti.

-Ne oldu, neyin var?

-Bugün çok gıcık dersler var.

Dokuz yaşında ilkokul dördüncü sınıfa giden Asya derslerden şikayetleniyordu.

Yuvarlak gözlüklerinin arkasındaki koca gözlerini açarak.

-Hele bir tanesi.

-Hangi dersmiş gıcık olan?

-Türkçe!

-Türkçe mi?

-Evet. Türkçe çok sıkıcı, sürekli metin okuyoruz. İmla bilgisi dersi de cabası.

-Türkçe bizim ana dilimiz, dersi ne kadar sıkıcı olabilir ki?

-Sıkılıyoruz baba, hiç cazibesi yok.

-Dünyadaki birçok halk ana dilini öğrenmek veya korumak için türlü zahmete katlanıyor. Sürgün hayatı yaşayan insanlar, manda veya dominyon olan ülkelerin milletleri kendi dillerinden uzaklaştırılırken senin anadilimizi öğreten derse yaklaşımını doğru bulmadım.

-Ama baba (üzüldüğümü anlamış olacak ki biraz da şirinlik yaparak)! Öğretmenimiz sürekli metin okutup, yazı yazdırıyor.

Aslında sorun 1960’lardan bu yana yap-boz tahtasına çevrilen eğitim sistemi! Göreve başlayan her bakan, dünyaca ünlü sistem operatörüymüş veya çok önemli bilimsel buluşlara imza atmış otorite bilim insanları gibi sistemi değiştiriyor. Kendi gelişim ekollerine göre sistemde yeniden yapılandırma veya müfredat değişimine gidiyor.
Hafta sonu yönetmen ve yapımcılığını bir arkadaşımın yaptığı, arşiv belge ve filmler ayrıca mezunlarla yapılan röportajların yer aldığı Köy Enstitüleri ile alakalı “Son Enstitülüler” isimli belgesel filmin gösterimindeydim.

Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim alanında dünyada ses getirmiş bir sistemin nasıl ortaya çıktığı, başarıları ve Yurtdışı ekonomik yardımlar karşılığı siyasi vesayet eliyle değişime uğratılarak veya tahrip edilerek bitirilmesinin hikâyesine tanıklık ettim. Ülkemizin yetiştirdiği en iyi Kalp damar cerrahı Prof. Dr.Bingür Sönmez ve Sosyolog Prof. Dr. Firdevs Gümüşoğlu gösterim sonrası konuyla ilgili münazara tarzında konuşma yaptılar. İzlemediyseniz mutlaka tavsiye ederim.

Bizim milli eğitim yıllar içinde bir devlet politikası olmaktan çok siyasi iktidarların fikirlerine göre şekil değiştiren ucube olarak günümüzde karşımıza çıkmaya başladı. Seksenli yıllarda temel aldığı bilim esaslı eğitim yerini, farazi fikirler veya hayal ürünü hikâyeler ile donatılmış zombi bir eğitime bıraktı. Ve otuz yılın sonunda toplumda ahlaki bir çürümüşlük olarak karşımıza çıktı. Ülkeye bir bakıyorsunuz güvenlik gücü üniforması giymiş şahıslar can ve mal güvenliğini koruması gereken milletin üzerine milletin silahını sıkar duruma gelecek kadar çürümüş. İşi suçluları yakalamak olanların içinde yasadışı çetelerle iş tutanlar var. Sağlık sistemini saymıyorum. Geçenlerde bir dostum geldi yanıma.

-Abi SABİM’e Kocaeli’nin bir ilçesinde diplomasız, belki ilkokul mezunu ehliyetsiz ve sağlıksız tıbbi işlem yapan bir işletmeyi bildirdim, Yazdırmış olduğum ihbar şekli, sağlık ilçe müdürlüğü yetkililerine sistem üzerinden iletildiği gün işletmenin haberi oldu. Kim yaptı diye sorgulamaya gerek yok.

Ahlaki çürümüşlük toplumun her bölgesine sirayet etmiş durumda. Oto sanayiye arka tampondan ses geldiği için giden arkadaşa “motor indiririz abi” diyen ustaya şahit olduk. Ülkemizde Ulusumuza hizmet bilincinin kutsallığı ve sorumluluk bilinciyle devlet terbiyesi kaidesi ve iş ve meslek ahlaki kuralları içinde hizmet veren yurttaşlarımızın hakkını teslim etmem gerekir.

Şimdi gelelim Milli Eğitim Bakanlığı ismiyle Ümmeti eğitim bakanlığı yapmaya özenen ve bilim esaslı eğitim modeli yerine dedikodu veya masal esaslı eğitim modelini referans alan Sayın Bakan beye. Geçenlerde bir açıklama yaptı ülkemizde bir milyon altmış dört bin sığınmacı öğrencimiz var dedi. Yetkilileri buradan sormak istiyorum.

-Bu çocukların ailelerinin statüleri nedir?

-Bu sayının içinde ümmetten olupta vatandaşlık alanlar var mıdır?

-Avrupa devletleri göçmen politikalarını değiştiriyor, önümüzdeki zamanlarda bu sayıya Afro-Türk çocuklarda eklenecek mi?

-Paki, Suri, Afgani derken Afrika’nın kara kavruk uşaklarını ülkemize hangi güzergâhtan sokmayı düşünüyorsunuz?

Malum arada Akdeniz var Mavi-Vatanı bunun için kullanacaksanız Hafter güçleri çok bozulurlar bilesiniz. General Hafter’de Kaddafi gibi Afrika’nın liderliğine soyunuyor. Tuareg aşireti her ne kadar Anadolu’yu yurt edinmeye çalışsa da Hafter’in engeliyle karşılaşabilir.

Sayın Yusuf Tekin, Sayın Bakan! Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim için protokol imzaladığı sivil toplum kuruluşlarının isimlerini ve bu kuruluşların eğitim için okullara göndermiş olduğu kişilerin pedagojik yeterlilik, adli ve psikolojik yeterlilik belgelerini de kamuoyuyla paylaşabilecek misiniz? Benimde aklıma gelmişti ama bu sorunun gerçek sahibi Özkan abi. Hani Tv’lerde ballandıra ballandıra yaptığınız açıklamalar gibi bu sorumuzu da aynı heyecanla anlatırsanız seviniriz.

Şimdi muhalefet partisiymiş gibi davranmaya çalışıp büyük laflar eden, yüzde sıfır buçukluk partinin genel başkanı, stratejinin derin kişisi.Ülkemizde Dışişleri Bakanı olmadan önce bizler Türk Ulusu bileşenleri olarak aramızda ufak tefek sorunlar yaşasakta, İstiklal caddesine çıktığımızda elimiz arkamızda gezmiyorduk hiç yoktan. Arada bir İrlandalı turist esnafımızı su bahanesiyle yola sokuyordu veya en büyük endişemiz yılbaşı kutlamalarında Taksimde yankesiciye cüzdan kaptırmamaktı. Şimdi evden büyük risk altında ve türlü kaygılarla sokağa çıkıyoruz.

Bir de Sayın Bakan! Eliniz değmişken, özellikle kadın öğretmen düşmanı olan okul idarecilerine kadınların sosyal ve beşeri hayatımızın vazgeçilmezleri olduğunu andropotik dönemlerinin dışavurumlarını spor veya sanatla tatmin etmelerini tavsiye ederim.

Böyle vakalar çoktur ama İstanbul Avcılar İmam Hatip Lisesi ve Kocaeli Derince Zehra Emine Öçgüder okullarındaki bazı olaylar konuşulduğunda tanık olduğum için örnek olarak vereyim. İdareci arkadaşlar devletin koltuğunda oturup insanlara mobing yapmanın suç olduğu konusunda daha bilinçli olurlar en azından.

Sayın Bakan gelmiş olduğunuz cemaat veya tarikat kültürü bunu kabul etmeyebilir ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ulus devleti olduğu kadar bilimsel esaslar üzerine kurulmuş bir devlettir.

Hatırlamak ve hatırlamakta fayda var. Geçici misafirlerimizi biran önce ülkelerine gönderip kendi çocuklarımızın eğitim şekliyle ilgilenmenizde fayda görüyorum. Aksi halde Türkçe dersine girecek kimseyi bulamayacaksınız.
Bizim zamanımızda derslere giriş konuları dönem başında dikkatli bir şekilde ayrı işlenirdi. Dersi öğrenmenin amacı anlatılırsa ve istenirse en azından bundan on beş sene sonraki nesil kurtarılır.

KALIN SAĞLICAKLA!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Volkan AYDEMİR Arşivi