Bir Türkiye kaç Danimarka eder?
Gözümüz aydın hem de hepimizin sol-sağ, ulusalcı, neoliberal, kapitalist ayrımı yapmadan bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının gözü aydın olsun. Şimdi ne oldu diyeceksiniz?
Hemen başlayayım.
Eski Bir Millî Savunma Bakanlığı da yapmış olan eski bir Genelkurmay Başkanı ve şimdinin milletvekili “2. Dünya Savaşı’nda Danimarka’nın işgali 6 saatte gerçekleşti.
İsrail bize koca bir tehdit” diye açıklama yapmış. Danimarka 5 bilemedin 6 milyon nüfusu olan, -herkes Konya’yı ölçü alıyor, ben eksik kalmayayım- 42.952 km²’lik yüz ölçümüyle Konya’dan hallice bir ülke. Şimdi açıklama yapanın geçmiş görevlerine mi şaşırırsınız, yoksa hala parlamentoda görev aldığına mı yanarsınız bilmem. Paşa bizi küçültüp Danimarka gibi derebeylikten geçme bir ülkeye eş etmiş. O zaman sorgulamamız gereken şu. Yıllarca savunma sanayiine yaptığımız yatırımların, NATO üyeliğimizin, iyi ilişkiler kurabildiğimiz ve imtiyazlar verdiğimiz komşu devletlerle yaptığımız “saldırmazlık” ve savunma sanayii ortaklıklarının hepsi çöp müydü? Paşa ya bizimle eğleniyor ya da 15 Temmuz gecesi kendisini esir alan hainler boğazını sıkarak nefes almasını engellemiş ve biran oksijeni kesilen beynindeki nöronların mesajları hala snapslarda askıda bekliyor olmalı. Ben yine de bizimle eğlendiğini düşünüyorum.
Şimdi adama sormazlar mı?
22.072 km²’lik İsrail 10 milyonluk nüfusu ile, yaklaşık 85 milyon nüfuslu (Sığınmacıları saymıyorum, savaş anında biz buralı değiliz diye giderler) Türkiye’yi. Hadi bölünmecileri ve onların yumuşak karınlı destekçilerini de 20 milyon diyelim. 65 Milyon nüfuslu Türkiye’yi nasıl işgal edecek?
Olmaz ya böyle bir tehlike vardıysa görev süren boyunca sen ne yaptın? Diye sormazlar mı adama.
Paşa kamuoyu seni Ergenekon sürecinden çok iyi bilir, onun için çok fazla yazmaya gerek yok.
Yıllardır apse haline gelmiş söylentilerle Tunceli meselesi kaşınıp duruyor. Her taraftan oy simsarlığı yapmak isteyen politikacılar, bölge halkının yıllardır süregelen yanlış bilgilerinin üzerine bir tane daha çivi çakıyor. Temeli 1921’de patlak veren Koçgiri isyanına dayanan ve bölgedeki devlet vaadiyle kandırılan İngiliz beslemelerinin çıkarmış olduğu huzursuzluk 1924 yılında, Seyit Rıza ve silahlı eli kanlı teröristlerinin Hozat’ı işgal ederek ve onlarca ailenin toprağına el konularak devlete isyanla başlamıştır. 1937 yılında bastırılan isyanda bölge huzura kavuşturulup devletin silahlı kuvvetleri görevine başlamıştır.
1920-1923 Tunceli Milletvekili Diyap Yıldırım. Namı diğer DİYAP Ağa Türk Ulusu için bir kahramandır.
Sakarya Meydan Muharebesi sırasında Yunan ordusunun Ankara yakınlarına kadar gelmesi üzerine meclisin Kayseri'ye taşınması söz konusu olmuş, tartışmalar sırasında söz alan Diyap Ağa, "Buraya savaşmaya mı yoksa kaçmaya mı geldik!" diyerek Millî Mücadele'ye verdiği destek ve cesareti ile takdir toplamıştır.
Hozat’ı basan eşkıya Seyit Rıza ve çetesi aşiretinden onlarca kişiyi katledip, Diyap ağanın henüz çocuk yaşta olan kızını, zorla Seyit Rıza denen terörist yavşağı kendisine nikahlamıştır. Yaşı küçültülerek idam edildi diyenlere sormak isterim. Yaşı büyükse neden bir çocuğu ailesinin elinden alarak zorla kendisine nikahladı?
Sırf oy uğruna bölgedeki cahil ve etnik mikro milliyetçilik yapan halka şirin görünmeğe çalışan popülist politikacılar, seyit Rıza ve şeyh Sait denen anarşistleri kahraman göstermeğe çalışsa da Kendi insanlarını katlettikleri gerçeğini inkâr edemezler.
Demli Tunceli Belediye Başkanı Birsen Orhan’ın terörle bağlantılı suçlamalar nedeniyle koltuğunu kaptırdığı için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne 1938 yılında işgal ettiği dediği Tunceli ili toprakları Misak-ı Milli sınırları içindedir.
Neo-Liberal solcular ve tatlı su aydınları şimdi mağdur edebiyatı yaparak Devlet karşıtlığı yapan bu vatansızı savunacaklardır. Siyasi iktidarın birçok icraatını bende beğenmiyor, hatta muhalif vatandaş olarak görüşümü belirtip, oyumu o yönde kullanıyorum.
Ama.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet’inin bölünmez bütünlüğünü tartışmaya müsaade etmemek veya bölünmesini desteklemek başka bir konu.
Birçok muhalif dostum yazdıklarıma KAYYIM uygulamasını kılavuz alarak katılmayabilir, haklılarda. Kayyım uygulamasına bende karşıyım, Belediye meclis üyeleri arasından yeni bir başkan pekâlâ seçilebilir. Fakat! Tunceli eski Belediye Başkanı’nın terörle ilişki kurmasını, Tunceli hakkında “sözde işgal” cümlesini kullanmasını kabul edilebilir saymaz. Açıkça niyetini belli ediyor ve bölünme yanlısı halkını isyana çağırıyor.
Yazımızın başında ve sonunda söz ettiğimiz politikacıları Platon “Bilge insanlar konuşurlar, çünkü söyleyecek bir şeyleri vardır. Boşboğaz insanlar konuşurlar, çünkü bir şeyler söylemek zorundadırlar.” Diye tarif eder.
KALIN SAĞLICAKLA!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.