Barzani Ve Batı'nın Ortak Türkiye Planı
Geçtiğimiz hafta dünyanın en etkili ülkesi olan Amerika’da seçim yarışı sonuçlandı.
Cumhuriyetçiler dört yıl aradan sonra 295 sandalye ile tekrar iktidar koltuğuna oturdu. Baydın direnaj torbasını da alıp emekliye ayrıldı. Amerikan bankerleri Kamala Harris için çok uğraşmış olsalarda paranın gücü seçime yetmedi. Yerel seçimlerde Iğdır’da olduğu gibi. Cumhuriyetçi senatörlerin dayı, emmi, halaoğullarının koltuk kapma yarışı başlamış oldu. Eskiden olsa senatörler sadece çocuklarına torpil yapardı derdim ama dünya değişiyor hep biz onlardan öğrenmiyoruz, onlardan bizden öğreniyorlardır.
Amerika’da başına İngiliz şapkası takarak George Washington ve Abraham Lincoln karşıtlığıyla bilinen Kirk POPCORN adındaki yeni türeyen bir sosyal medya içerik üreticisi İngiliz arşivlerinden uydurduğu belgeler ile 4 Temmuz 1776 tarihi aleyhinde asılsız yayınlar ve konuşmalar yaparak kraliçeye taraftar toplamaya başladı. Kendisine ülkemizden de -başta kılıçlı bir memur olmak üzere- çok rağbet edildiği iddia ediliyor. İşin latifesi bir yana, ülkemizden de yakınen takip edilen seçimlerde ABD’de değişen koltuğun bizlere olumlu yönde yansımayacağını umutsuzca yazmak isterim.
1 Ocak’ta göreve başlayacak olan Başkan Trump, ABD’nin Ortadoğu’da açmayı planladığı enerji koridorunun paravanı olan Büyük İsrail projesinin bir neferi. Bir başka deyişle Amerika’daki erk sahiplerinin B planı aslında. Türkiye için çok bir şey değişmeyecek, ekonomik olarak zor dönem başlangıcımız olan 2017 yılında görevdeydi. Türkiye’yi Ortadoğu’daki projelerinin paydaşı olarak görmedikleri gibi bölgedeki varlıklarını sürdürebilmek için bütün tuşlara basıp kendilerine karşı olabilecek İslam ülkelerini değiştiriyorlar. Yoğun göç politikaları, bölgede insan seyreltme çalışmaları ve kendilerine karşı olabilecek Ulus devletleri değiştirme çabaları bu yüzden.
Batı blokunda, BRICS’in iki ana devleti olan Çin ve Rusya’nın; Mackinder’in teorisine göre dünyanın Heartland’ından geçecek bir enerji koridoru sayesinde daha etkin güç olacağından endişe ediliyor. Buna karşın Skypman’ın Kenar Kuşak yani Rimland’ından yeni bir koridor oluşturmak batı bloğunun asıl hedefi. Tarihten örnek verecek olursak bu konu İstanbul’un fethini de içine alarak daha geriye gidiyor. Mackinder teorisiyle karasal hakimiyetlerin etkinliğini savunurken, Skypman dünyanın kalpgahında daha geniş hilaller çizerek deniz hakimiyetini ön plana çıkarıyor. 20. Yüzyılın başlarında gökyüzü ile tanışan insanoğlu için “İstikbal Göklerdedir” veciz sözüyle Mustafa Kemal Atatürk gökyüzünü de katmıştır işin içine, her ne kadar siyasi coğrafyacı olmasa da.
Dünya savaşları meraklıları 3. Dünya Savaşı’nı ve yeni komplo teorilerini bekleye dursunlar, Doğu Avrupa’nın daha doğusuna veya Kafkasya’nın en batısında dengeler değişti. Batı bloku Rusya’ya karşı Gürcistan’da etkisini kaybetti. Zurabişvili eksenli politika üreten Fransa, Gürcü Rüyası partisi ile Kafkasya politikasını Rusya’nın müsaadesine bağladı.
Ukrayna ile yenişemeyen Rusya’yı küçümseyenler için şöyle bir not düşeyim. Ukrayna harbi, Rusya’yı oldukça güçlendirip geliştirdi. Putin soğuk savaş sonrası muamma olan, batının elindeki konvansiyonel ve diğer sınıftaki harp mühimmatlarını ve bu mühimmatların türlerini, etki derecesini öğrenmiş oldu. Bu arada ordusunun cephe deneyimini geliştirip yeni stratejiler üretti bile.
Trump veya Harris fark etmez. ABD derin devletinin Ortadoğu politikaları, kürt kartı kullanılarak enerji koridoru açma hedefi, büyük İsrail hayali değişmeyecek! Neçirvan Barzani’nin son açıklaması “Erbil ve Duhok’un Türkiye’nin bir parçası olarak gösterilmesinden gurur duyuyoruz” cümlesi Türkiye için kötü bir planın başlangıcı gibi. Bu cümleden sonra Kızıl Elmayı Amasya elmasıyla karıştıran bıyık, parmak milliyetçileri sevinç naraları atmaya başlamış olsa bile açıklamanın görünmeyen yüzü aslında çok tehlikeli. Batılı stratejistler Türkiye’den toprak koparılamayacağını anlamış olmalılar ki, planlarını Kuzey Irak şehirlerini Türkiye’nin hakimiyetine bırakarak başlatmak istiyor olmalılar. Sonrasında bölgede federal bir yönetim isteyip, Güneydoğu bölgesini de katarak yeni bir devlet kurulsun diye daha yoğun katılımlı kitleler halinde olay çıkaracaklar.
90’lı yıllarda sınırları açarak peşmergeleri vatandaş yapmamızın sonuçlarını hep birlikte görüyoruz. Türkiye’nin kurucu paydaşları arasında yer alan Türk Ulus’unun asli paydaşı olan, yüzlerce yıl birlikte yaşadığımız vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti Devleti hassasiyetini çok iyi bilenlerdenim. ABD’nin jeopolitik- Jeostratejik mantığını çözümleyebilmek için Amerikalı stratejistlerin yazdıklarının analizlerinde gizlidir aslında eğer okumak isterseniz size Bernard Lewis ve Brzezinski gibi ABD yönetiminde danışmanlık olmak üzere üst düzey görev almış akademisyenleri tavsiye edebilirim. Bildiğiniz gibi bunların en ünlüsü soğuk savaş yıllarında ABD’nin baş stratejisti olmuş, ülkemizde de çok iyi tanınan ve mehum başbakanımız Bülent Ecevit’in eğitimini yarım bıraktığı Harward Üniversitesi’nde “öğrencisi olmaktan onur duyuyorum” dediği, ABD eski dışişleri bakanı Prof. Dr. Henry Kissinger’dir
Geçtiğimiz haftalarda terörizmle ilişik suçu sabit olan seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum uygulaması devam ediyor. Kayyum uygulamasının işleyiş şekline karşıyım. Madem belediye başkanı suçlu alırsın görevden yerine belediye meclis üyelerinin arasından bir başkan seçilmesinin yolunu açarsınız! Türkiye’nin en büyük ve en şanssız ilçesi Esenyurt mutlaka. Bir başkanı uçkur davası, sonrakini bölücülüğe ve terörizme meyilli olması bitirdi. Sosyal medyada yayılan Esenyurt yer işaretli videolar ise korku ve şiddet içeriyor. Çok yazık, iktidar ve muhalefetin popülist politikaları sonucu ülke hem ekonomik hem sosyal bir kaosun içindeyken, kültürel yozlaşma ve ahlaki çöküntü almış başını gidiyor. Eğitimli insanların bile ahlaki bozukluğa meyilli olduğunu bir önceki yazımdan anlayabilirsiniz.
Ağzını açan millet kavramını bir diğerine turnosol kağıdı olarak kullanıyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık esası ulus milliyetçiliğine dayanıyor olmasına rağmen, bizlere şiddetle bir ULUS olduğumuzu unutturmaya çalışıyorlar. Milliyetçiliği ise ırkçılık temelinde bir ayıraç olarak farklılaşmak için kullanıyorlar. Oysa Ziya Gökalp bu soruna yüzyıl önce “Biz at değiliz ki ırkımız olsun” diye cevap vermiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ülke insanının siyasi mecraya eğitimli bir şekilde hazırlamak için kurmuş olduğu Cumhuriyet Halk Fırkası’nın günümüzdeki başkanı bile bu detaydan kaçınıp Anayasamızdaki eşit vatandaşlık ilkesini görmezden gelip oy uğruna, mitinglerinde doğuda ayrı batıda ayrı konuştuktan sonra Büyük Millet Meclisi’nde abilerine karşı uslu çocuk rolleri kesiyor.
Neyse…
KALIN SAĞLICAKLA!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.