SİYASET SÖYLEMİ TABANIN NİYETİ
Siyasetin aktörlerinin söylem ve tutum değiştirmelerine o kadar alıştık ki, ülkemizde bulunan farklı düşüncedeki gruplara şirin görünüp oylarını almak için, üyesi oldukları partilerin politika-amaç-hedef veya daha modern dil kullanacak olursak; politika-strateji-vizyon-misyon gibi terimlerin anlamını içeren söylemleri seçmene açıklamaya çalışırken, kendi seçmenini bırakıp “Liberal” olacağım diye, diğer tarafın seçmeninin oyuna göz dikmeğe başladı.
Hele eyleme geçiremeyecek bu söylemler öylesine marjinal noktaya geldi ki, ülkemiz sınırları içinde yabancı devletlerin taşeronluğunu yapan, yaklaşık kırk bin güvenlik kuvvetleri personelimiz ve vatandaşımızın şehit olmasına ve ölümüne neden olmuş silahlı terör örgütüne terörist diyememesine rağmen, Cumhuriyetin nimetleri, demokrasi ve Ulus Devlet yapısının kuralları gereği bu ülke vatandaşlarından son anketlere göre; %8-12 arasında oy alıp, seçmenini temsil eden bir partiye “bakanlık verilebilir” veya Kanun Hükmünde Kararname ile memuriyetten uzaklaştırılmış ve adli makamlarca da işlediği eylemlerin suç teşkil ettiğine karşı verilmiş kimselere “sizi memuriyete geri döndüreceğim” söylemi siyasi cehaletten, aşırı özgüvenden değilse, (yine Kars’ta söylendiği gibi) ya bro bro (aşırı güç sarhoşluğu) olmaktan, yada deyim yerindeyse özünü şaşırmışlıktandır ( Şımarıklıktan kendisini kaybetmişliktendir.)
Bugün yarın birisi çıkıp; “Aile bakanlığını eşcinsellere verelim” söylemi yaparsa kanıksamayacağız gibi geliyor. Bu söylem ve vaatleri duyunca, çocukken dinlediğim ve bu gibi durumlarda anlattığım bir fıkra geliyor aklıma sizlerle paylaşayım istedim:
Kars’ın bir ilçesinden kurnazlığı dillere destan, zengin birisi İstanbul’a gitmek için uçağa biner.
Uçak havalanır tabi Kars-İstanbul iki saat on beş dakika. İlk defa uçağa binen bizimki, gün içinde İstanbul’a varmanın keyfi ve uçağın konforuyla yayıldıkça yayılır. Uçak Ilgaz dağlarının üstüne geldiğinde türbülans denen hava boşluğuna düşer. Taşlı yolda ilerleyen makassız kaşka (Atın çektiği dört tekerli makassız, kasalı yük taşımak için kullanılan araba) gibi sarsılıp sallanmaya, plastik sesleri gelmeğe başlayınca, bizimkini ölüm korkusu almaya başlamış.
Açmış elini havaya:
-Allah'ım yardım et, Günahlarımı affet, men “naardım (ne yaptım?), başıma bu felaket geldi.
Uçak düşecek korkusuyla
-Ey gurban olduğum yere sağ salim ineyim, ayağım toprağa bassın sana and yemin olsun, Kars’a döneyim aç doyurup, fakir okutacağım.
Türbülans biraz uzayınca, yine korkudan.
- Allah'ım burdan kurtulayım malımın yarısını fakire fukaraya dağıtacağım.
Diye dua edip, söylenirken uçak türbülanstan çıkıp yoluna devam ederek Sabiha Gökçen’e inmiş.
Bilen bilir Kars uçakları körüğe yaklaşmaz, Kars’tan geliyorsanız Sabiha Gökçen’de taksiden sonra uçak park alanında durur oradan terminale otobüsle devam edersiniz, eğer bavulunuz varsa bir saatten önce çıkamazsınız kapıdan.
Neyse bizimki kapılar açılır açılmaz merdivenden piste inip şükür ve dua ile asfaltı öpmeğe başlar.
Neden sonra yukarıda korku anında Allaha verdiği söz aklına gelir elini havaya açıp derki:
-Ey gurban olduğum Allah'ım sen insanı nasıl yarattıysan korku anında öyle salak sözler veriyorki sanki sap yiyip saman s…yor.
Konumuza dönecek olursak siyasetçilerin söylemleri çok önemlidir. Toplum önünde sürekli uygulamaları gereken takip ettikleri bir stratejileri olmalı. Eğer amaç gerçekten memleket davasıysa, tepe yönetimde olup, tabanın talep ve isteklerini görmezden gelmemek gerekir. Ama öyle değil bizde en küçük siyasi birimde başkanlığa gelen hikmeti kendinden sayıp gerisini boşa koyuyor. Oysa bizim gibi okumayı sevmeyen toplumlarda, şeyh uçmaz müridleri uçurur gerçeğini unutmamak gerekir.
Şimdi yukarıda yazdığım sözü söyleyen beye şunu sormak gerekir, kimin oyuna talipsin veya kimin oyunu daha kolay alırsın?
% 100 içinde,
Sana hiç oy vermeyecek radikal grupların en fazla taş çatlasın %20’sini mi?
Yoksa bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü farklı fikirler, siyasi akımlar, destinasyonlar ve fraksiyonlardan savunan; % 10 oy vermiyor diyelim, %70’in oyunu mu?
Yıllardır üst siyasetin ve siyasetçilerin anlayamadığı bir durum var; Türkiye’nin yaklaşık yetmiş dokuz vilayetini (Hakkari ve Şırnak hariç) dolaşıp, insanlarla sohbet etmiş birisi olarak yazıyorum: siz ne kadar kendi ideolojinizi oturtmaya çaba sarfetseniz de farketmiyor, taban, yani seçmen sizdeki bu gayenin amacını nihayetinde çözümleyip, yine birlik içinde yaşayacağı şekilde karar veriyor. Yani Ulus olma bilinci topluma kodlanmış bir şekilde. Politik söylemleri bu yönde yapan her zaman kazanır.
Bir dostumun sürekli söylediği gibi, “Siyaset sayısal netice ve çıktı işidir.”
KALIN SAĞLICAKLA!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.