Volkan AYDEMİR

Volkan AYDEMİR

Neden 29 Ekim?

Neden 29 Ekim?

Sevgili okurlarım! NEDEN 29 Ekim sorusunun cevabının tarihsel önemi açısından tarafınızca da bilinmesi gayesiyle geçtim klavye başına.
Dünyanın en adil yönetimi olan Cumhuriyet yönetiminin yani Halkın kendi kendisini yönetmesinin, y
ani çiftçi Mehmet amcanın oğlunun da okuyup ülke yönetiminde yer alabilmesinin ilanının 98. Yılını kutlayacağız.

Büyük zorluklarla ve insanüstü bir çaba ile kazanılmış savaşlardan sonra bir ulus devleti kurup ortak bir kimlik altında uygarca yaşamak ve Anadolu'ya Türkiye (Türk+İye=Sahiplik) isminin verilmesi çok önceden yapılmış bir plan ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilan edilen özel günlerinin hepsinde bir anlam var aslında.

Sene 1894 Amerikan Temsilciler Meclisinde yapılan gizli oturumda; Osmanlı devletinin geleceği planlanır. Yalnız kongre üyelerinin ve senatörlerin unuttukları o yıl ondört yaşında olan ve okulunda “VATAN” isimli öğrenci teşkilatı kuran (B.Meachine Kurt ve pars1952) bir kişi vardı. O tarihlerde Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi’ne 1823’te kabul ettiği karışmazlık-Monroe Doktrininden vazgeçmesi konusunda kapital güçlerce baskı yapılmaya başlanmıştı.

(G.Armstron Para İmparatorluğu1944) 1. Dünya savaşı sonrasında emperyal devletler tarafından Anadolu'ya hakim olma fikri iyice benimsenmiş, hatta toprak paylaşımı bile yapılmıştı. 30 Ekim 1918 akşamı, Limni Adası  Mondros limanında Agememnon zırhlısında (özellikle bu isimli zırhlının seçildiğine inanıyorum) Osmanlı devleti adına Bahriye Nazırı Rauf bey tarafından imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması Osmanlı devleti için bir teslim olma mukavelesiydi.

Şimdi dönelim Anadolu'ya

Gazeteci-yazar Taylan Sorgun, son görgü tanıklarının ağzından, Mustafa Kemal'in 30 Ekim 1918 Mondros Teslimiyet Antlaşması sonrasında 13 Kasım 1918 günü İstanbul Haydarpaşa Garı'na gelişinde yaşanan “müthiş sahne”yi anlatıyor:

-Sayın Taylan Sorgun. Mustafa Kemal'in İstanbul'a gelişi nasıl oluyor ve o gün neler yaşanıyor? Mustafa Kemal 30 Ekim 1918 günü imzalanan Mondros Teslimiyet Antlaşmasını tanımıyor! O sırada bulunduğu Adana'da Yıldırım Orduları Grup Komutanı olarak Saray'la adeta bir “telgraf savaşı” veriyor. 5 Kasım'da Mondros'a aykırı olarak İskenderun'a gelecek İngilizlere ateş açılması talimatı verdiğini Saray'a bildiriyor. Saray ve padişah paniğe kapılıyorlar. “Sakın yapma!” diyorlar. Mustafa Kemal 8 Kasım'da Saray'a bir ültimatom daha çekiyor. “Böyle giderse İngiliz ihtiraslarının sonu gelmez. Kabineyi de onlar tayin eder. Anadolu'yu işgal ederler” diyor. Sonra da “Ben karakterime uyanı yapacağım!” diye rest çekiyor.

-Saray ne yapıyor?

-Saray bunun üzerine Mustafa Kemal'in emrindeki bütün ordu ve askeri kuvvetleri dağıtıp, kendisini derhal İstanbul'a çağırıyor. Mustafa Kemal 13 Kasım 1918 günü İstanbul'a geliyor. 

95 yıl önce trenle Haydarpaşa Garı'na geliyor. Tren cephelerden gelen askerleri ve subayları getiriyor. Haydarpaşa Garı da silme askerlerle dolu. Mustafa Kemal pırıl pırıl büyük üniforması ile trenden iniyor. Hiç yenilmiş bir hali yok! Onun indiğini gören bir çavuş “Dikkaat! Gelen Mustafa Kemal Paşa'dır. Selam duur!” diye askeri bir komut veriyor.

- Orada karşılama töreni mi var?

- Hayır, tören mören yok. Zaten işgal günleri. Ordu teşkilatı dağılmış durumda. Ama oradaki çavuş fark edince, kendiliğinden komut veriyor.  Zaten orduda Mustafa Kemal'e karşı büyük bir saygı ve sevgi var. Perondaki bütün subay ve askerler selama duruyorlar.

- Mustafa Kemal ne yapıyor?

- Çavuşun önünden geçerken soruyor: “Nerede beraberdik?” Çünkü biliyor ki, oraya gelen askerlerle mutlaka cephelerden birinde çarpışmıştır. “Çanakkale!” diyor çavuş. Mustafa Kemal çavuşa şöyle diyor: “Emir geçir. Herkes memleketine giderken silahını birlikte götürsün. Bir yolunu bulup götürsün!” Yani “Silahları vermeyin!” diyor.

“Emir geçirmek” askeri bir terim. Emrin, yüksek sesle tekrarlanmadan yavaş sesle kulaktan kulağa geçirilmesi. Çavuş emir geçiriyor. Askerler birbirlerine söylüyor. Bir süre sonra silahlı askerlerin çoğu perondan yok oluyor! Silahlarını saklayıp köylerine gidiyorlar. Mustafa Kemal Paşa emir vermiş!
Mustafa Kemal kendisini rıhtıma kadar izleyen kalabalık bir subay grubu ile birlikte Haydarpaşa'dan bir motora binip karşıya geçiyor. Onun arkasında subaylarla Haydarpaşa Garı'ndan çıkışı görkemli bir sahne. Adeta düşmanın üzerine yürüyorlar. Öyle bir heyecan var.

-Ama Mondros Antlaşması bütün silahların teslimini öngörüyor!

-Zaten mesele orada. İstanbul'a gelip trenden inince verdiği ilk emir, Mondros'u tanımadığını gösteriyor! Saray'ı ve İngilizlerin dayattığı şartları tanımıyor. Çünkü o bir ihtilalci. Kafasında 'Anadolu İhtilali'ni planlıyor yavaş yavaş. Askerlerini silahlarıyla memlekete yolluyor.

 

KÖYE SİLAHLI DÖNÜN

 

-Silah meselesi Mustafa Kemal için neden önemli?

-Mondros Antlaşması, Mustafa Kemal Suriye'de henüz savaşırken yapılıyor. O İngilizlere teslim olmayı ve silahları vermeyi hiçbir zaman düşünmüyor. Daha Adana'dan silahların önemli bir kısmını Ege'ye Teşkilatı Mahsusa şeflerinden Kuşçubaşı Eşref'in çiftliğine yolluyor. Sonra İstanbul'dan verdiği bir emirle bu silahların Ege'deki zeybeklere ve Kuvayi Milliye güçlerine dağıtılmasını sağlıyor. Adana'daki diğer bazı silahları da Urfa, Maraş, Antep'e yolluyor. Oradakilerin çeteler kurarak işgale direnmesini örgütlüyor.

Yani daha Adana'da bulunduğu sırada Anadolu'daki direnişin temellerini atıyor ve bunun silahlarını temin edip, gerekli yerlere yolluyor. Zaten Anadolu'da ilk direnişler de onun dağıttığı bu silahlarla başlıyor. Mustafa Kemal tüm hayatı cephelerde geçmiş zeki bir kurmay ve strateji uzmanı. Anadolu'da büyük bir direniş ve ihtilal planlarken hem yeni ordu kurmayı, hem milleti teşkilatlanmayı aynı anda düşünüyor. Ve bunun için gereken silahları sağlamayı, sağlamayı, daha işin başından birinci planda ele alıyor. İstanbul'daki ilk emri bunu gösteriyor. 'Silahları vermeyin. Köye silahlı dönün!' diyor. Çünkü sonra lazım olacak o silahlar!

Belirteyim:

Gazeteci yazar Taylan Sorgun'un o dönemin tanıklarını dinleyerek kaleme aldığı hepsi birbirinden değerli 5 adet belgesel eseri var: 
Mustafa Kemal için savaş sadece meydanlarda verilmiyordu, diplomaside ve tarihe kaynaklık edecek zamanlarda da büyük bir savaş ve karşılık verilmekteydi. Bunun en güzel örneklerinden birisi 13 Ekim 1921’de imzalanan Kars Antlaşması’dır. 12 Ekim 1813’te imzalanan ve Azerbaycan’ın toprağı Araz’ın bölünmesine neden olan Gülistan Antlaşmasının karşılığıdır. ( Her iki anlaşmanın sonuçlarını kaynaklardan araştırabilirsiniz.) 

Neden 29 Ekim? sorusunun cevabı ise; Türk ulusunu tutsak etmek isteyen Mondros Ateşkes antlaşmasına verilen karşılıktır.

Cumhuriyetimizin ilanının 98. Yılını kutlarken, Anadolu'yu bize yurt eden,  Türkiye Cumhuriyeti Devletini Kuran ve vatanı korumak için vatan toprağına karışan şehitlerimizle birlikte Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları olmak üzere Koruyucusu olarak Şehitlerimize, gazilerimize ve  Türk Ulusunun kahraman evlatlarına minnet ve saygılarımı sunarım.

30 Ekim Kars’ın Kurtuluşu münasebetiyle Kars resmi erkanını tebrik eder esenlikler dilerim. 

Ayrıca 28 Ekim 2001’den bu yana hayatı benimle beraber yaşayan her zaman destekçim, çocuklarım Toprak ve Asya’nın anneleri sevgili eşim Sevil’e, huzurlarınızda minnet ve şükran duygumu bildiriyorum.

CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!

 

KALIN SAĞLICAKLA!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Volkan AYDEMİR Arşivi