Zeki KILIÇ

Zeki KILIÇ

KITİPİYOZ DEMOKRASİSİ

KITİPİYOZ DEMOKRASİSİ

KITİPİYOZ DEMOKRASİSİ


Küfrün edebiyattan bir cüz olduğuna kani olanlardan değilim.
 
Zaman, mekan ve olay ayrımı yapmaksızın söylüyorum bunu.
 
Sözden saydığım vaki değildir.
 
Kalitesi yoktur çünkü.
 
Bir cinnet halinin, bir öfke patlamasının hasılasıdır.
 
Akli olmadığı gibi kalbi de değildir, kalp’tır.
 
Bütün sevgilerin kine dönmesidir.
 
Galizlerini hayvani bulurum.
 
Bizim nesil adamı için küfür, cinayet sebebidir.
 
 Ana –avrat cinsinden olanı adama it vurdurtur.
 
Bundan sebep eski adamlar; “it oğlu itin, eşşek kızının” çocuklara iltifat için kullanıldığı Anadolu coğrafyasında o türden galiz sövgülerle kirletmezlerdi ağızlarını.
 
Nesil değiştikçe bu duyarlılık da değişti.
 
Kılığı ve kalitesi hafifleyince hassasiyeti de zayıfladı insanoğlunun.
 
Odun özlü kemter ağızlara yakıştıramadığım nice küfrü, geleceğin Türk annesi, hanım efendisi olma ümidini taşıdığım kızlarımızın, ağızlarında çiklet çevirir gibi rahat dolandırıp, fezaya saldıklarını gördükçe, daha bir karamsar oluyorum gelecek adına.
 
Şimdilerde yeni bir küfür girdi sövgü lügatimize.
 
İşlevsel bir şey bir defa ve çok da ekonomik…
 
Hakaret anlamı içeriyor küfür manasının yanında. 
 
Niyete göre iftira yerine geçebiliyor.
 
Aksini ispat etmeye çalışmak da beyhude.
 
İzi kalıyor neticede.
 
Baldıran zehirinden beter mübarek…
 
Öldürmüyor, sürüm sürüm süründürüyor.
 
FETÖCÜ! dedin mi bir adama yada PARALEL!
 
Sittin sene iflah olmuyor gayrı.

Malum darbe teşebbüsünden sonra iktidarla yavru muhalefetin arasındaki münasebet “Love Story”yi kıskandıracak kadar düzelip, Balgat’ın kerameti kendinden menkul bilgesi, sarayda olmanın verdiği gevşeklikle, hiç olmadığı kadar mütebessim pozlar verirken ( şaka değil, ülkücülere bir kez bile öyle tebessüm etmemiştir bu adam) iktidar ile “al takke ver külah”ın Amerikancası olan “win win”i de pek bi içselleştirmiş ki  bütün ömrünü bu harekete adamış adamları harcar yada harcatırken hem kendisi hem de aslında ülkücülerden zerre kadar hazzetmeyen ve onların muhalefetinden çekinen iktidara kazandırıyor habire.

Bizim olmayan Balgat’ın bizi umursamayan bilgesinin bizden olmayan yöneticilerinden oluşan sözde  Disiplin Kurulu Meral Hanım’ı ihraç etmiş. Öyle diyor televizyon kanallarının haber bültenleri.
 
Sanki beklenmeyen bir şeymiş gibi. 
 
Yenikapı Meydanındaki Demokrasi Mitinginde nutuk atmakla demokrat olunmuyor demek ki.
 
Aklıma büyük ozanın – ki kendisi de sürgünler listesindedir.- iki mısraı düşüyor:
 
“Anamızı alan kadı
 
 Derdi kime anlatalım” demişti ya.
 
Cuk oturuyor bu olaya bu iki mısra.
 
Biat demokrasisi bunlarınki. 
 
Sahibi belli eli öpmek ve yalanlarına inanmak, harekete ihanetlerine, ülkücü kıyımı yapılırken o tarafa bakmadıklarına saygı duyup hak vermek, kendi seçtikleri delegeye güvenmeyip meydandan kaçmalarını haklı bulmak, bu hareketin mensuplarının iktidar olamayacağına inanan şükürsüz Şükrü’nün binlerce lira maaş karşılığında ülkücülere hakaret etmesine ses çıkarmamak, onların hakimiyetine kayıtsız şartsız itaat etmek, bu beceriksizler tayfasını kırk yıl daha sırtınızda taşımaktan mütevellit yağırlarınızdan şikayet etmemek,  yönetime talip olmamak  dışında her şeyi yapabilme özgürlüğüdür bu kıtipiyozların demokrasisi…
Bize de şaşırmış gibi yapmaktan başka bir şey düşmüyor haliyle.

Servet Avcı’yı içeri almışlar diyorlar.
 
Yavuz Selim Demirağ’ı, Adnan İslamoğulları’nı, Alper Aksoy’u, Rubil Gökdemir’i…
 
En büyük küfürle yaftalayıp hem de…
 
En az tanıdığım Rubil… Ama daha ilk gençlik yıllarından itibaren bu davanın çilesini çekmiş bir Yusufiyeli olduğunu biliyorum. Fişek gibi bir zekaya, hiç bitmeyen ülkücü imana sahip olduğunu da…
 
Alper Aksoy’u sonra…  Kutlu Töre’nin, Ümraniye İçinde Vurdular Bizi’nin yazarını. Bilenler bilir, Ülkücü romana giriş kitabıdır bunlar Sancı’yla birlikte.
 
Adnan İslamoğulları ki, son dönemde pek göremediğimiz iyi üslup ve derin tefekkürün nadir örneklerindendir. Hâle uyum sağlayamayan yalansız bir yaban olduğundan olacak Balgat ona da kapatsa da gözlerini ülkücü camianın çok okunanlar listesindedir hep.
 
Sahi, Servet abi var bir de.
 
Değil bu hareketin Türkiye’nin en iyi kalemidir bence. Kıvrak zekanın, has üslubun sahibidir. Necip Fazıl’ın tarifiyle, hem nakışı hem kütüğü olan adamdır ya Babıali yosması, sırf ülkücü olduğu için görmez onu.
 
Balgat’ın tüneyicileri de görmemiş olacak ki tık yok hazretlerde.
 
Ne bir basın açıklaması ne tek cümle röportaj…
 
Fırsattan istifade, Balgat muktedirleri ,şahsî menfaatlerini, iktidarın siyasi emelleriyle tevhit edip kendilerine biat etmeyen Ülkücüleri harap ve bitap durumda bırakmaktan imtina etmiyorlar ne yazık ki.
 
Fetöcülükle suçluyor karşıdaki.
 
Balgat’ın baykuşları bırakın çıt çıkarmayı başıyla onaylıyor yapılan hakareti.
 
Bu duruma isyan eden, itiraz eden: “İç siyasette her ne kadar rakip olsak da biz onların ülkücülüğüne kefiliz. Bırakın ülkücü arkadaşlarımızı!” diye haykıran haysiyetli bir ocak başkanı, şerefli bir yönetici arıyorum hali hazırda görevde olanlardan. Bulsam adını yazıp bu sütunda, ellerinden öpüyorum diyeceğim yaşına bakmadan.
Bulamıyorum. 
 
Sonra soruyor aklı evvel Balgat seviciler:
 
“Biz niçin bu haldeyiz?” diye.
 
Diyemiyorum, “Kahpe içerden olunca kapı kilit tutmaz.” diye.
 
Ben küfür sevmiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zeki KILIÇ Arşivi