Kim tanır Kemalpaşa Kaymakamını!
Artvin'in Kemalpaşa ilçesinin 1.5 aylık kaymakamının ziyaret ettiği bir lisede girdiği sınıfta kendisine "Hoş geldiniz" diyerek elini uzatan öğretmeni sınıftan kovduğu iddia ediliyor.
Okulda inceleme yapan ve idareciler ile görüşen Kaymakam Saygın, ders sırasında bir sınıfa girdiği ve bu sırada elini uzatıp kendisine “Hoş geldiniz” diyen öğretmene “bu ne hadsizlik” diyerek sınıftan çıkmasını, dışarıda beklemesini söyleyerek kovduğu ve sınıfta bulunan diğer öğretmen olaya müdahale etmek isteyince de kaymakam tarafından azarlandığı iddia ediliyor...
İddia bu saate kadar yalanlanmadığına göre doğruluk payı çok yüksek.
Eğer öyle ise hem kaymakamın hem o öğretmenin aldığı eğitimlere yaptıkları görevlere ve şahsiyetlerine yazıklar olsun.
Kaymakam görevini iyi bilip, kamu görevini iyi yapsaydı böyle bir hadsizliği asıl kendi yapmazdı.
Öğretmen kendi görevlerini ve sınıfın tek hakimi olduğunu iyi bilseydi kaymakamı o sınıftan çıkarma yetkisinin olduğunu, hatta o sınıfta ondan başka hiç kimsenin amir olmadığını iyi bilirdi..
Korkudan mı, beceriksizlikten mi şahsiyetine hadsizlik yüklenmesini hazmetti bilmem ama kaymakamın o tavrı bana YALOVA KAYMAKAMI hikâyesini hatırlattı…
Bir gün Yalova’ya genç, yeni mezun bir kaymakam atanmış. İlk kez göreve başlayacak olan Kaymakam, İstanbul’dan vapura binerek Yalova’ya hareket etmiş. Yalova’ya geldiğinde iskelenin tıklım tıklım insanlarla dolu olduğunu görmüş. Güverteye çıkmış, etrafa gülümseyerek bakıyormuş. Yanından geçen bir boyacıya usulca sormuş:
-’Bu kalabalık Yalova Kaymakamını bekliyor değil mi?
Boyacı, gülmüş:
-’Kim takar Yalova Kaymakamını ağabey. Halk Gazi Paşa’yı bekliyor’ demiş.
Meğer, o gün Yalova’ya Atatürk geliyormuş, kalabalık da Atatürk’ü karşılamak için toplanmış."
Bu olay günümüze aktarıla aktarıla başka anlamlara yüklenecekte anlam kazanmıştır.
En azından bir hadsizlik karşısında bizim insanımız “Kim tanır Yalova Kaymakamını” der ve işi kestirip atarlar.
Hadi kestirip atmamanızı saygıya, devlet adabına yoralım ki, bence doğru yapmışsınız.
Ama siz Cumhuriyetin nesillerini yetiştiren öğretmenlerimiz haksızlık karşısında dim dik duramazsanız, hem de öğrencilerinizin önünde o nesilden ileride ne bekleye biliriz ki?
Haksızlık karşısında dimdik durmayı, devletin kanunlarını iyi bilmeyi, kamu görevinde sorumluluk veha had sınırlarını iyi bilmeyi öğrenmiş ve öğretmiş olsaydık, bu tür olaylarla karşılaşmazdık.
-Doktor kapıdan hastayı kovmaz, hasta doktora kafa atmazdı,
-Polis suçlu haklarını iyi bilir, muamelesini öyle yapar, suçlu kanun karşısında korkmayı bilirdi,
-Milletvekili milletin hizmetçisi olduğunu iyi bilir vatandaşa fırça atamazdı, vatandaş haklarını iyi bilir vekile eyvallah demezdi,
Demem o ki, insanın kanunu ve yetkilerini iyi bilmesi hem haddini bildirir, hem had bilmesini sağlardı.
Öğrencilerinin huzurunda sınıf hakimiyetini kazanamayan o öğretmen hem kendini hem mesleğini anlamış değildir.
Anlamış olsaydı o kaymakam gibi sınırlarını aşan kamu görevlileri de ortaya çıkmazdı.
Öğretmenlik kutsaldır, bu kutsallığa en başta sahip çıkması gereken yine öğretmenlerdir.
Bana göre kaymakam sınırını aşmış fakat öğretmen arkadaşımızda sınırını deldirmiştir.
Suçlu arayacaksak mesleklerin ifşasındaki şahsiyet yoksunluğunda aramak lazım.
Ben olsam kaymakamı dışarı çıkarır, dersimi bitir ve hakkımda açılacak soruşturmaları göğsümü gere gere karşılardım.
Öğretmen sadece öğreten değil, aynı zamanda eğitendir.
Öğrencilere bilgi yüklemek yetmez, şahsiyet de yüklemek lazımdır.
Kaymakamı öğretmenden özür dilemeye, öğretmeni başta öğrencilerinden ve dahi kendinden özür dilemeye davet ediyorum.
Başlığa dönersek, Türkiye tanıyor artık ve kamu görevi boyunca yakasında takılı kalacak tavrı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.