Anormal Normalleşme
Tüm ülke günlerdir Sedat Peker’in çektiği videolarda ortaya attığı iddiaları, Mehmet Ağar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun iddialara verdikleri yanıtları konuşadursun 17 günlük “Türk usulü” “Tam kapanmanın” sonuna geldiğimizde bu kez karşımıza “Anormal” bir “Normalleşme” takvimi konuldu.
Şimdi neden “Anormal” diyecek olursanız; Sağlık Bakanlığı vaka sayılarını nasıl olduysa birden bire ve hem de her ne hikmetse tam da turizm sezonun açılmasının hemen öncesinde düşürüverdiğini gün gün bize anlatmadı mı? Anlattı…
Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk milletinin son 50 yıldaki en büyük aşağılanmasını yaşattığı “Aşılandım” videosunu çekip turistlere “Keyfinize bakın” diyerek, “Aman yeter ki Dolar-Euro getirin bakın biz ne
kadar güvenli bir ülkeyiz” mesajı vermedi mi? Verdi…
Yani bu 2 bakanlığa bakacaksak Türkiye’de CORONA tamamen kontrol altına alınmış durumda, aşılanmada hiç problem yok, vaka sayıları minimuma indirilmiş, yani ezcümle “CORONA kontrol altına alınmış” durumda…
Şimdi gelelim bu kadar muhteşem ve parlak (!) bir salgınla mücadeleye imza attığını söyleyen AKP iktidarının tam kapanma süreci sonrasında açıkladığı “Kontrollü Normalleşme” tedbirlerine…
Bu kadar muhteşem bir salgınla mücadele örneği verdiğini söyleyen AKP iktidarı, turistleri “Memleket son derece güvenli” diye ülkeye çağırıyor, ekonomi işlesin yandaş iş adamları para kazansın diye
işçinin emekçinin çalıştığı fabrikalar için hiçbir kısıtlama-önlem-tedbir paketi getirmiyor, yandaş müteahhit ve iş adamlarının devlet bankalarından pek çoğu da “Batık” olarak çektikleri ve “Görev zararı” yazılıp millete ödetilen krediler ile yaptıkları AVM’ler para kazansın diye AVM’leri açıyor ama iş
kafe-restoran-eğlence mekanları 3’lüsüne geldiği zaman birden bire “Hassaslaşıyor”, birden bire toplum sağlığı aklına geliyor ve buraları açmıyor.
Türkiye’de kafe-restoran-eğlence sektöründe faaliyet gösteren ve 1 yıldır kapısına kilit vuran, hemen hemen hiçbir destekten faydalanamayan ama kira, vergi-prim borcu, kredi borçları durmayan ve işleyen milyonlarca küçük ve orta ölçekli esnaf kepenk kapattı, ekmeğe muhtaç hale getirildi…
Bu insanlardan bazıları intihar etti, hayatına son verdi…
Ama AKP “Bıçağın kemiğe dayandığı” noktayı da artık geçmiş haldeki bu esnaflar için hala çözüm üretmek yerine bugün “Oy erezyonuna” uğradığı şu günlerde hala “Kapalı kalacaklar” kararı veriyorsa orada artık bir “Plan” aramak şart olmuştur. Zira bu “Normal” bir durum değildir, her kim bunu
“Normal canım işte sağlık için “ falan diye konuşuyorsa ancak “Hikaye” anlatıyordur…
Peki AKP neden bunu yapıyor?
Bakınız sevgili okurlar AKP tam kapanma sürecinde hiç alakası olmayan ve kimsenin anlamadığı ama çok tepki gösterilen bir icraata imza attı ve alkol satışını bu sürede yasakladı.
Yani AKP yasal bir dayanağı olmadan “Fiili bir durum” yaratarak insanların “Alkol kullanmasına” “Post modern” 4. Murat’lık yaparak yasak koydu.
Aslında olay bir “Alkol yasağı” değildi ve bu yasak AKP’nin “Seküler kesimin” hayat tarzına kendi İhvancı ideolojisi doğrultusunda bir fiili “Müdahaleydi”
Bu karar sosyal medyada 1-2 gün gündem oldu tepki geldi ama sonrasında “Balık hafızalı” ülkemiz insanı, hızla değişen gündemde bu kendi hayat tarzına yapılan müdahaleyi de unuttu gitti… Hatta pek çoğu “Ben alkol kullanmıyorum zaten kullanan düşünsün” şeklinde bir “Aymazlığa” kapıldı.
Üzerine basarak ,altını çizerek “AYMAZLIK” diyorum… Zira AKP’nin bu yasak kararı aslında toplumu “Test etme” hamlesiydi ve AKP “Direnç noktasının” ne kadar güçlü olduğunu test ediyordu.. İşte bu “AYMAZLIK” içerisindeki toplum 2. Günün sonunda konuyu unutunca AKP’ye “SARI ÖKÜZÜ”
verdiğinin farkına bile varamadı…
Ve AKP baktı ki insanların hayatına, kanuni dayanağı olmadan “Fiili durum” yaratarak, “Alkol yasağı” adı altında müdahale edebiliyor, kanunda yeri olmayan cezaları “Cumhurbaşkanı’nın basın açıklaması var” diye gerekçelendirerek keyfi şekilde kesebiliyor işte o zaman 2. bir adım daha attı…
Pek çok kişinin AKP’nin “Alkol yasağını” fiili olarak kalıcı hale getirmeyi hedefleyen o adımdan haberi bile olmadı, ruhu bile duymadı…
AKP muhtarların özlük hakları ile ilgili yapacağını açıkladığı düzenleme içerisine içki yasağını kolaylaştırıcı hükümler de ekleyerek bunu kanun taslağı haline getirdi.
Bakın bu taslağa göre neler olacak?
•İçkili yerlerin açılması sürecinde belediye/özel idare tarafından iş yeri açma ve çalışma ruhsatı verilebilmesi için kolluğun olumlu görüşünün alınması zorunlu hale getiriliyor. İçkili yer bölgesinin tespiti ile açılış kapanış saatleri vali yardımcıları ve kaymakamlar başkanlığında ilgili tarafların katılımı ile oluşturulan bir komisyon tarafından belirlenecek.
•Mevzuata aykırılığın bildiriminden itibaren 30 gün içerisinde ilgili yerel yönetim tarafından yaptırım uygulanmaması halinde Vali/Kaymakam tarafından yaptırım uygulanacak. Ruhsat almadan açılan yerler kolluk tarafından re’sen kapatılacak.
•Faaliyetten men edildiği halde mühür sökerek açılan iş yerlerine yönelik para cezaları arttırılacak. Mevzuat hükümlerine aykırı olarak ruhsatsız işletilen işyerleri ruhsat alıncaya kadar mahalli mülki amir tarafından süresiz olarak faaliyetten men edilecek. Ruhsatlı olan işyerleri ise dördüncü defa aykırı fiilleri işlediğinin tespiti halinde mahallin mülki amiri tarafından süresiz faaliyetten men edilecek.
Ama AKP’nin “Asıl niyeti” taslağın “Gerekçe” bölümünde gizli… Ne deniyor, hangi ifade geçiyor “Gerekçe” kısmında : “İçkili yerlerin tüm yerleşim alanını kapsayacak şekilde belirlenmesi ile geç saatlere kadar çalışmalarının yörenin huzurunu bozduğu…”
Öte taraftan bu taslak kanunlaşırsa ayrıca içki ruhsatı olan mekanların ruhsat yenileme yetkisi de valiliklere verilecek, e valiler de malumunuz İçişleri Bakanlığı’na bağlı…
Şimdi durun ve şöyle bir düşünün… Bu taslak kanunlaştığı anda diyelim ki pandemiden yığınla zarara girerek, borçlanarak ama bir şekilde ayakta kalarak çıkmış eğlence mekanı, alkollü restoran, bar, pub sahiplerinin ruhsatının 6 ay sonra bittiği zaman valiliğin o ruhsatı yenilememesi halinde ne olur?
Ne olacağı gayet açık, o işletme sahibi o ruhsatı yenileyemediği anda işletme 2 haftaya kalmaz kapanır… Zaten pandemiden darbe yiyen işletme sahibi borcuyla harcı ile baş başa kalır hayatı kabusa dönüşür…
Keza bu süreçte açılma izni verilmeyen pek çok kafenin sahibi artık tükenmiş vaziyette ve bu son kararla belki de bugün pek çoğu işletmesini kapatmaya karar verdi…
Bu alkol ruhsatı yenileyemeyen, pandemide ısrarla kapalı tutulan kafe-restoran-eğlence mekanı sahiplerinin pek çoğu borç batağından bir nebze kurtulabilmek için ne yapacak sizce? İşletmelerini, mekanlarını “Ölü fiyatına” satışa çıkartacak…
Peki bu mekanları “Ölü fiyatına” satın alacak para kimde var? AKP’ye yakın, yandaş yeşil sermayede…
O mekanlar tek tek el değiştirirken çok değil 2 sene sonra bir de bakacaksınız ki her zaman arkadaşlarınız ile 2 kadeh rakı içip efkar dağıttığınız restoranda size “Artık alkol satmıyoruz” denecek, oradan kalkıp her zaman müdavimi olduğunuz bara gideceksiniz o barın artık bir
nargileci olduğunu göreceksiniz, büyük ihtimalle tabelası da Arapça olacak.
“Hadi bari her zaman gittiğimiz kafeye gidelim hem de kafenin sahibi Deniz Abi ile 2 lafın belini kırar, memleket meselesi konuşuruz” diyeceksiniz ama Deniz Abi’nin kafesine gittiğinizde kafenin ismi de sahibi de değişmiş olacak ve size “Ahmet Bey burayı sattı artık sahibi Furkan Talha Bey” diyecekler…
Evet siz Sedat Peker videolarına takılıp, takım tutar gibi parti tutmaya devam edin ey güzel milletim…
Bir sabah uyandığınızda Franz Kafka’nın başyapıtı Dönüşüm’deki kahramanı Gregor Samsa’nın bir sabah “Hamamböceği” olarak uyanıp çevresi ile birlikte bu hayata nasıl alıştığını, ailesinin de bu süreçte nasıl dönüştüğünü “Bizzat kendiniz” de yaşayacaksınız bu gidişle…
Devam edin Survivor izlemeye, iyi uykular Türkiye…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.