Kaf dağının irfani nağmelerinden!
"Kim fitne, fesat bulutları arasına dalıp, günahı kendisine adet edinirse ahirette yüzü kara olarak dirilecek ve dudaklarını ateş öpecek. Susmak insan için bir rütbedir. Bir Müslüman gıybet ederse kötü kokan bataklıktır ve pis koku saçan lağım mesabesindedir. Ahirette doğrular mert, eğriler ise namert olarak tanınacaklar, bilinecekler. Benlik iddiasında bulunanları yalnızlaştırın, gıybet eden kişinin dilini kesin. Her kimin işi yalancılıksa, insanlar onun doğru sözüne de inanmaz. Gıybet eden kişinin kulağını çekin, eğer iftira atarsa adamdan saymayın. Beşer sözleri içerisinde sözleri en güzeli Hz. Muhammed'in (s.a.a) ve Ehlibeytin sözleridir. Zira onların kelamı yıkık gönülleri bayındır eder..."
"Allah adını daima dilinizde zikredin, gafil olmayın, onu daima anın. Her söze doğru diye inanmayın, herkesin her söylediğini doğru sanmayın. Halk için dininizi, imanınızı bırakmayın. Adetlerinizi İslam'a uydurun. Allah'ın emirlerini, Hz. Peygamber ve Ehlibeytinin buyruklarını öğrenin. Benlik davası güdenlerin kendilerinden ve sözlerinden iğrenin. Bu sözler üzerinde tefekkür edin, sözlerin mesajını bilerek aşk okyanusuna inin..."
"Bir faninin dün savunduğu, bugün inkar ettiği sözlerinden nasıl mutlu olabilirim. Çünkü bugün söylediklerini de yarın inkar etmeyeceği nerden bilinebilir? Halkı aldatan hep şeytan değildir. İnsanların tamamının doğru olduklarına inanacak kadar saf değiliz. Çünkü yere baş koyup secde eder ve eller öperken, daha sonra bir buzağıya tapıverir. Bir çok kimse akla ve kalbe yabancıdır; nitekim puta tapanlar da insandır. Çoğu kimse dikkatli bile olsa insanı anlayamaz. Hiç olmazsa sen bizi işit ve anlamaya gayret et. Her bir türün dünyada eşi vardır, ancak insanoğlundan daha kötü varlık yoktur. İnsanlar arasında yalanı helva gibi yiyenler de vardır. Dünyada her konuda mutlak olarak hak konuşan Hz. Peygamber ve Ehlibeytidir..."
"Ey can! Arif, akli kavramlar ile duygusal kavramları birbirinden ayırandır. Arif, hayvanların özelliği olan şehvete meyletmez, Allah'ın ona lütfettiği akla uyar. Mekansızlık aleminde düşünce ile dolaşır, bütün zorlukları kolaylaştırır. Dünyaya kadir, kıymet vermez, şaşı gibi biri iki görmez. Altın renginde olan her şeye altın değeri biçmez. Allah'dan başka hiçbir şeyin kalıcı olmadığını unutmaz. Kutsilik memleketinde tefekkür ile çok güzel işler yapar ve faydalı bir çok ilimler elde eder. Her ne kadar canı dünya alemindeyse aklı, fikri mana ve melekut alemindedir..."
"Ey can! Arif, halk içinde sırrını ifşa etmez. Ederse de şarlatan gibi davranmaz. Onu övmenden hoşlanmaz, kendisine söversen de sana sövmez. Halk içinde yaşar ama kimselerle içli dışlı olmaz. Başına gelen her şeyi Allah'tan bilir. Ona nankörlük edersen ses çıkarmaz, halk arasındayken övünüp durmaz. Kimsenin arkasından konuşmaz ve başkasının ardından konuşulanları dinlemez. Halkı araştırıp durmaz. Ancak şartlar onu mecbur bırakırsa, günde beş on söz söyler. Düşüncesi yüce yerlerde yürür. O, dünyaya bunun için geldiğini bilir. Allah'a kulluk etmek onun zatında olan bir özelliktir. Gökler onun çevresinde döner ve onu kendi dönüşlerine hakim olarak görürler. Ona kim düşmanlık ederse sonunda o düşman mağlup olur..."
"Ey can! Arif, bütün milletlerin yolunu bilir ve yetmiş iki milleti iyi tanır ama biri ile yaşar. Arif, yukarı oturana hürmet eder, aşağı oturana da hizmette bulunur. Önüne her konulanı yemez, helali yer ve şükreder. Ekşi, acı, tuzlu, tatlı gıdalardan yemediği hiç bir şey yoktur. Yememekten dolayı öfkeye kapılmaz. Zehir yese bile ona şeker olur. Taşa elini vursa o cevher olur. Allah ona hiç haram lokma yedirtmez ve ona kötü sözde söyletmez..."
"Ey can! Arife, bir şey verdiğin için seni övmez, vermeyince de seni kınamaz. O, sultan olsa adaletli olur, miskin olsa gönül sahibi olur. Arif asla başkasının ayıbına gülmez, kimsenin kaygısından da zevk almaz. Kendisine zerrece değer vermez, her gördüğünü de iyi bilir ama saf olup aldanmaz. Kendisinden başka herkese çok değer verir..."
"Ey can! Arifin ahlakı güzel, sözleri tatlıdır. Tanıdık ve yabancı kimselere karşı çok şefkatlidir. İbadete düşkünlüğü ve Allah'tan korkması çok içtendir. Halk arasında asla iki yüzlü değildir. Tek başına veya kalabalık arasında olması onun için birdir. Kilise içinde olsa bile hedefi Kabe'dir..."
"Ey can! Arifle yolda karşılaşan biri, ondan önce selâm veremez. Sözlerinde yalana yer vermez. Hiç bir durumda başkasından bir şey dilemez. Kimsenin hiç bir şeyine dokunmaz. Ona sövsen bile sana ses çıkarmaz. Durumları iyi diye kimseyi kıskanmaz, çünkü kıskançların asla mutlu olamayacaklarını bilir..."
"Ey aziz dost! Gözü görmeyenlerin asalarından başka kılavuzları olmaz. Bazı yaralar vardır ona merhem verirsin, bazı yaralar olur, onu dağlarsın. Dağlama yapacağın yaraya merhem sürme, merhem süreceğin yarayı da dağlama. Gaflet içinde uyuyanları uyandır. Gafilin nefsi yılandır. Eğer Hz. Peygamber ve Ehlibeytinin öğütlerini dinler ve bütün gösterdiklerini görürsen, biraz zahmetle çok rahata erersin. Birisi hesaba çekmezse kim hüküm verecek? O zaman mabede gidenler sarhoş gitmiş olacak..."
"Bir kimse Hz. Fatıma aleyhısselamın can verdiği değerlere hizmet etme düşüncesinde samimiyse onun üç şeyinin açık olması, üç şeyinin de bağlı olması gerekir.
Öncelikle o kimsenin güneş gibi ışık vermesi için alnının açık olması gerekir. İkinci olarak gönlünün açık olması gerekir. Onun kapısı da herkese açık olmalıdır.
Hizmet ehli olacak kimsenin dili gıybet etmemeli, başkasının arkasından konuşmamalı. Sözü tatlı olmalı, kalbi de zehir olmamalı. Bu kimsenin gözü bağlı olmalı, kimsenin ayıbını görmemeli ve kimseyi ayıplamamalı. Bağlı bulunması gerekenlerden biri ve bu altı maddenin en önemlisi şehvettir, şehvetini dizginlemeli. Bu özelliklere sahip kimse bu yola hizmete fazlasıyla layıktır. Bu özelliklerin bulunmadığı kimsenin bütün çalışmaları sonunda boşa gidecektir..."
Ey aziz can! "Kişinin gıybet etmesi ölü kardeşin etini yemek gibidir ve bunu bilmeyen Müslüman da yoktur. Ey aziz can! Yaşlılardan bir söz işit: Bir it bile gıybet eden kimseden daha üstündür. Bir kimse dininin hükümlerinin eğitimini; farz ve haramların, sünnet ve mekruhların hepsini yolu bilen ve yolu gidenden öğrenmeli. Zira nice yolu bilenler vardır ama yolu bilip yolu gidenler azdır.
"Ey aziz can! Yolu bilip yolu gitmeyenden iğrenmelisin. Yolu gidenin de yanında bir ayna olmalıdır, o ayna masumu pakların katında cilalanmalıdır. Edeple ilgili ne varsa bir kimseye yolu giden göstermeli ve Mevlasının sürurunu artırmalıdır..."
"Cahil kişi nasıl bir alimin yoldaşı olabilir? Cahilin sözleri insanı şaşkınlığa düşürür. İnsan bir cahile nasıl söz anlatabilir? Cahillik bir yara, ilim de o yaranın merhemidir. Cahil, kibir ve gururla barışık olur, Allah'ın hükmüyle kavga eder..."
"Hangi ilmi dilersen onu elde et, fakat doğruluğu asla elden bırakma. Aklına kastederek şehvete yönelme. Kimsenin arkasından konuşma. Bütün işleri ikiyüzlülükle dolu olan insanlık ve mertlik gölünü arıtmadığından dolayı kemal yolunu nereden bilebilir? Her horozun aşını yedikleri o yerde sana alim/abid diyorlarsa, yazık...!
Selam ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.