Kaf dağının esintilerinden!
"Takva ve zihitlik ile övünme; hırs atına bu kadar fazla binme. Su, yüzü yıkanmışlar için iyidir. Senin yüzün kirliyse su iste. Su üzerine yüzlerce hesap yazarsan bir anda hepsi harap olur gider. Sen timsahların bilmeden seni yiyecekleri suda hırsının peşinde yüzüyorsun..."
"Denizin dibinde olan cevherler pak, temizdir. Deniz üstünde kalan şeyler ise sürpüntüdür. Denizin dibinde yüzenler mücevher ararlar. Deniz üstünde yüzenler ise çer çöp bulur. İnsan su üstüne nakış yapmasın. Su üzerindeki köpüğe yaslananın işi yeldir, boştur..."
"Biliyorsunuz, Tebbet'i Gul Huvellah'tan yukarıya yazarlar. Hal böyleyken sen biraz yukarıya oturmakla veya ulu bir makama erişmekle kibirlenme. Bu sırra erenler, ancak makam ve mevkileri bırakanlardır. Kişi kendi nefsini öldürmeli ve sinesini hikmet ile doldurmalı. Bir insan gafil veya cahil olduktan sonra yukarılarda oturmasından ne çıkar..."
"Sen hazineye aldanma ve onun sürekli sende kalacağını zannetme. Yüz bin türlü hazineyi biriktirenler sonunda hazineyi dünyada bırakır ve kendi gider. Altını put yapıp tapan Azer gibi seni de dinden çıkaran o altındır..."
"Aziz canlarım! Nimet verenin en büyük nimeti imandır. Biz deli divaneler yanağında ben olan yari ararız. Baykuşa bu harabeler kutlu olsun. İlim erleri insanlardan hal ister. İddiacılar ise dünyadan mal ve makam ister..."
"Ey aziz! Ölmeden önce ölseydin ve padişahının mahremi olsaydın, daha sonra uzun bir hayata erişir ve onun huzurunda sonsuza dek kalırdın..."
"Dedi üstat: Bir güzel benim gönlümü kaptı ve canımı yaktı. Yüzünü gördükçe hayran kalıyor ve onu bir an görmezsem, ölüyorum. Boyu servi gibi yanağı gümüştendir. Onun yüzü sanki bağlar arasındaki bir gül bahçesidir. Onun gözlerinin ikisi de bir yay tutmakta ve kirpikleriyle her kalkana bin ok atmaktadır. Bana göre ibadet ona hizmet etmektir. Onun kapısı bana Kabe gibidir. Gökyüzüne ne kadar baktıysam, onun gibi bir ay ve güneş görmedim. Onu görünce ayın başı döner güneşin gözü kamaşır.
Üstadın cevabı: Ey gafil! Seni nice güzel yüzler aldatacak, gönlünü bulandıracaktır. Sen şehvetini aşk sanma. Dış görünüşü ve iç güzelliği birbirinden ayırt et. Canın eğer manada, hakikate sarhoş olmadıysa, nefsin seni güzellere tapan bir halete çevirir. Kargayı görmeden onu keklik sanma. Kim aşk ile Allah'ın adını anarsa, sözlerimizin tadını anlayabilir. Tatlı sözler gönlü aşka bağlatır ve işiten kimseleri ağlatır. Aşık olmayan kişinin canı yoktur. Onun kafirliği çoktur, imanı hiç yoktur.
"Aşık canından geçen ve sevdiğini görünce aklı gidendir. Her kim aşk ateşiyle yanmamışsa, onun şehvetinin ateşi sönmemiştir. Aşka erişmek için şehvetinin ateşini bırak. Yari görmek için de kendini unut. Aşk ile şehvet nasıl yan yana gelebilir. Hiç su ile ateş karışabilir mi? Hiç sarhoş biri Kabe içine girer mi? Bütün keder ve kaygılardan kurtulmak için manaya/ukbaya aşık olmalısın..."
"Alimin cahili görecek gözü yoktur, cahil de alimden nefret eder. Can tenin durumundan dolayı meşakkate düşer. Ten ise can alemini kabul etmez. Can ile tenin uyuşması çok zordur. Can nasıl balçık ile benzeşebilir! Cisim bir şeytandır, naz ve cilve onun hilesidir. İnsan candır, ten de onun şeytandır. Okumuş tabakanın "halk bir şey bilmez", avam insanlardan bazılarının da "Alimler bildiklerine amel etmezler" demeleri gibi her biri, "sadece ben varım. Bu yönden benden başka kimse yoktur," derler aslında...
"Şahsi ve kişisel bazda velayet ehli birileri bizden nefret eder olsa bile biz onları severiz. Hainlerin, habislerin dili şeker olsa bile biz onu gül ile yemeyiz. Biz şahsi ve kişisel olarak kimseye düşmanlık etmez, Ehlibeyt düşmanları dışında kimseyi de
düşman bilmeyiz. Çünkü kişiler düyada yaşarken pek bilinmezler, sadece zerreler gibi güneşte belirirler..."
"İnancın delilli olursa ve her konuyu da belgesi ile bilirsen, inancı bozuk olanlar senin inancını bozamaz, seni doğru inançtan çıkaramaz ve sende öylelerinin yazdıkları yanlış inançları beğenmezsin. Değilse, inancın taklidi olursa itikadı bozuk olanların yazdıklarını beğenirsin ve böylelikle öyleleri senin inancını bozar ve seni aldatırlar. Senin inancın delillerle olmazsa öylelerine cevap veremezsin. Ancak delillerle iman getirirsen bu delillerle itikadı bozuk olanları şaşırtırsın ve mantıkçıları susturursun..."
"Ahirete vardığın zaman sadece amellerini değil gönlünde ne varsa onları da göreceksin. Burada mahrem sandıkların orada yara olacaktır. Dost sandıkların orada düşman olacaktır. Dünyada kara olan da ahirette ak olacaktır. Burada yüce olarak düşündüğün çoklarını orada herkesten daha küçük göreceksin. Dünyada küçük sandığın bir çok kimsenin de ahirette ne kadar büyük olduklarını göreceksin. Birçok bey orada köle olacak, nice hakirlerde orada sultanlık makamına yükselecekler. Birçok sıradan kişinin aslında seçkin olduğu, birçok aliminde samimiyetsiz olduğu ahirette anlaşılacaktır. Burada "biz akıllıyız" diyenler orada akıllı ve ehil olmayacaklardır. Dünyada kendini cennetlik olarak gören pek çok kimsenin vücudu ahirette ateşte yanacaktır. Burada aşıklık iddiasında bulunanların bütün iddialarının yalan olduğu orada ortaya çıkacaktır. Birçok kişi burada "Müslümanım" deseler de Allah orada onları kâfirlerden sayacaktır. Nice şeyhler ahirette yolda kalırlar, ancak bazı müritleri orada menzile ulaşabilecektir. Bir kısım kişiler burada ikiyüzlülük yapmaktadırlar; ancak orada Allah tarafından azaba uğratılacaklardır. Allah için iş yaptıklarını söyleyen bir çok kişinin işi orada yüzlerine çarpılacaktır. Şimdi uyursan ne zaman uyanacaksın? Ancak öldükten sonra uyanacaksın!
"Bilen ve bilmeyen nasıl bir olur? Cahil ile konuşmak ıstıraptır. Alimlerin uykusu bile ibadettir. Cahillerin ibadeti bile zillettir, aşağılıktır. Alim olan kişi bilgisinin gereğini yapmalıdır. Ancak gönül sahiplerinin dini daha üstündür. İlim amel ile olmayınca, yani bilginin gereği yapılmazsa, o kitap yüklü hamalı develer bile ayıplar. Bilip amel etmediğin şey yok hükmündedir. Bildiğine amel edersen ne kadar güzeldir. Çok hırslı ve ilminde kuvvetli bir alim, bütün dünyayı bir sözüyle ele geçirebilir, zalim sultanın gönlünü fethedebilir. Dilerse doğruyu yanlışa çıkarır, yanlışa doğruluk süsü verir..."
"İlme hırs ile yönelen kimse elinde mumla gece hırsızlığa gelmiş gibidir. Hırsız evde kahya olsa neler yapar? Bir küçük yılan ejderha olsa neler eder? Hile için bilgi öğrenen kimse, sonunda hile yaparak doğruları yanlış gösterir. Dünyalık biri ona yüz döndürünce, bir pula dinini elli bin kez satar. Ondaki her yara için onlarca merhem gerekir. Alimin bir günahı dünya kadar gözükür. Deniz olduysan kavga etme, gemide herşeye konuşup laf kalabalığı yapma..."
"Adalet bir komutandır, dinin dayanağı, devletin de en önemli temelidir. Bir ülkenin abad olması ve devamlılığı adalet ile elde edilir. Zulmün hakim olduğu memleketin ayakta kalması mümkün değildir. Adaleti gözeten bir kafir, zalim bir Müslümandan üstündür. Zulüm nice memleketleri harap etmiştir..."
Selam ve dua ile
Mehdi Aksu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.