CAHİLLİK VE ZARARLARI-2
Cahillik sadece konu hakkında bilmemek değildir, insanın bildiğinin tersini yapması da cahilliktir. İnsanlara nasihat edip, birlik beraberlikten söz edip, söylemlerinin aksini yapanlar tek millet olan İslam ümmeti arasında tefrikalar yaratanlar cahilin ta kendileridir.
İslam coğrafyasında inançtan, erdemden, faziletten, ilkeden, ahlaktan, edepten ve hayâdan yoksun bir sürü cahil türedi. Bunların varlığı ile başka düşman gerekmez Müslüman'ın başına. Bazıları bir TV kanalını kapmış habire kendisinden olmayan, kendisi gibi düşünmeyip inanmayan Müslümanlara saldırıyor. Kendisinin de hak ve doğru olduğunu zannederek önüne gelene saldırıyor. Bu kişiler de cahilin ta kendisidir. Zira cahil olmasa Allah'a, Peygambere, Kuran'a, kıyamete, İslam'ın değerlerine ve Müslümanların birliğine inananlara savaş açar mı hiç? Böylelerine fırsat tanıyanlar İslam ve Müslümanların birliğine zarar verdiklerini ve Müslümanların varlığını hedef oku haline getirenlerin havuzuna su taşıdıklarını bilmelidirler. Fırsat verenler bunları bildikleri halde fırsat veriyorlarsa İslam ve Müslümanların düşmanı olduklarını amelleriyle sergilemiş olmaktadırlar. Müslümanların birlik ve beraberliğe en fazla muhtaç oldukları bu günlerde ayrıştırıcı ve tefrika üretici söylemlerden her feraset sahibi Müslüman'ın kaçınması gerekir.
Ayrıştırıcı söylemler yapanlar ve bunlara fırsat verenler Müslümanların ayrışmasına susayan ve Müslümanları sömürmek isteyenlere hizmet ettiklerini bilmelidirler. Bir insan dünyanın geçici olduğunu bilmekten öteye buna yakin etse kendisi gibi inanmayan Müslümanları kâfir ilan edebilir mi? Dünyanın geçici olduğunu biliyor bilmesine de ancak nefsini ilah edindiğinden dolayı İslam ve Kuran adına konuşmasına rağmen yapmadığı melanet kalmıyor. Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) sahih hadislerine ve Kuran ayetlerinin şahadetine göre Ehlibeyt hakikatini inkâr edenler, onları yok sayanlar ve hatta onlara karşı savaşlar bile açanlar ve günümüzde bu zümrelerin avukatlığını mesnetsiz olarak yapanlar ve Ehlibeyt gerçeğini olduğu gibi savunup anlatanlara karşı mücadele edenler cahiller zümresinin başını çekmektedirler.
İslam ümmeti böyle bir duruma nasıl geldi? Bu tür cehalet bataklıklarına nasıl düştü? Bunların mutlaka sorgulanması, incelenmesi ve araştırılması gerekiyor. Sahabelere sebbetmek kâfirliktir, zındıklıktır, dinsizliktir deyip de Şialar da sahabelere sebbettikleri için bunlardandır diyenler bu tür şeyleri söylemelerinin ilahi mahkemede hesabını vereceklerini bilmelidirler. Zira sahabe zümresi top yekun olarak böylelerinin düşündüğü ve inandığı gibi tamamı adil değillerdir. Bu sebeplerden dolayı Müslümanlardan bir zümreye kâfir, dinsiz veya sapık söyleyenlere şunu sormak gerekir; Bunlar Hz. İmam Ali'yi (aleyhisselam) sahabeden mi görmüyorlar! Hiç bir Müslüman Hz. İmam Ali'nin (aleyhisselam) sahabeden olmadığını iddia edemez. Ehli sünnetin Tirmizi gibi sahih kaynaklarına göre Ebu Sufyan oğlu Muaviye kendi zamanının emiri olan ve sahabeden birisi olan Hz. İmam Ali'ye sebbedip, sebbettirdiğinden dolayı bu tür zümreler yanında nasıl bir konuma sahiptir acaba!? Böylelerine göre sahabeye sebbetmek kafirlik, zındıklık, dinsizlik ise sahabelerden olan Hz. Ali'ye sebbeden ve sebbettiren Muaviye’nin konumu nasıl olmalıdır acaba!? Cehalet, hakkı ve hakikati görmemektir. Cehalet hakkı batıla batılı hakka karıştırmaktır.
Cehalet hakka batıl batıla hak elbisesi büründürmektir. Cehalet karanlıktır. Karanlık insanı yozlaştırır, körleştirir, ilahi ve insani değerlerden uzaklaşmasına sebep olur. Gerçekleri görmek, konuşmak için aklı başkalarına değil Kuran ve İlahi değerlere ipotek etmek gerekir.
Selam ve dua ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.