Buenos Aires’ten Gara’ya bakınca
Arjantin, Perşembe günü bir skandalla sarsıldı. İktidardaki Peronistlerle ilişkili, ünlü gazeteci Horacio Verbistky’nin COVID 19 aşısı olduğu ortaya çıktı.
Şimdi diyeceksiniz bunda ne var?
Verbistky aşı sırasını beklemeden, doğrudan Sağlık Bakanı Ginés González García’yı arayıp onun yönlendirmesiyle, ikametgâhının bile olmadığı bir bölgedeki hastanede aşı olmuş.
Malum, dünyada 130 ülkeye bir doz bile aşıya ulaşamamış. Arjantin de çok az sayıda aşıya sahip.
İktidardaki solcu hükümet pandemiyle başından itibaren ciddiyetle mücadele ediyor. İflas etmiş bir ekonomiye ve kıt kaynaklara sahip olmasına rağmen herkesin aşılanması için büyük çaba sarf ediyor.
Sağlık Bakanı da tıp alanında saygı duyulan, siyaseten samimiyeti hiç sorgulanmamış birisiydi. Fakat bu olay hem hükümetin hem de bakanın dürüstlüğüne büyük darbe vurdu. Ve Sağlık Bakanı Ginés istifasını verdi.
Verbistky ise sadece gazeteci değil. Peronist sol hareket içinde her dönem etkili olmuş bir isim. Kendisini “hareketin istihbarat şefi” olarak tanımlıyor. Bir dönem ülkenin en büyük solcu gazetesi Pagina 12’nin sahibiydi. Her dönem sansasyon yaratan gazetecilik araştırmaları yapar. Papa’dan, geçenlerde hayatını yitiren eski devlet başkanı “El Turco” lakaplı Carlos Menem’e kadar mahkemelere getirtmediği kimse kalmadı.
Ayrıca Verbsitky, Arjantin’in en önemli hukuk ve sosyal araştırmalar enstitüsü CELS’in de başkanı.
Yani adam her yönden güçlü. Bir telefon açıp hallettiremeyeceği iş yok.
Şu an da Arjantin’de sağlık çalışanları ve 80 yaşındakiler aşılanıyor. Verbistky biraz daha beklese ona da sıra gelecekti. Çünkü 79 yaşında.
Verbistky’nin aşı olduğunu bir radyo programında kendiliğinden itiraf etmesi ve yaşı bile bahane olarak kabul edilmedi. Savcı o ve bakan hakkında Cuma günü hemen bir ceza davası açtı.
İktidarda olmalarına rağmen sol kesimlerin hiçbiri ne Verbistky’yi ne de bakanı savunmaya kalktı. Başkanı olduğu hukuk kurumu CELS bile ona karşı açıklama yaptı.
Aynı sıralarda Türkiye, Gara Operasyonu’nu konuşuyordu. Kimse operasyonun siyasi sorumluluğunu almıyor; “13 kişi ölmeyle yas ilan edilmez” deniliyordu.
Arjantin’de bir aşı bakan düşürüyor ama Türkiye’de 16 şehit kimseyi koltuğundan oynatmıyor.
Askerler her türlü bedel ödüyor. Şehit oluyor, gereğinde hapse giriyor. (Hatırlayın Dağlıca’nın tabur komutanı tutuklanmıştı.)
Peki siyasiler neden sorumluluk almayı kabul etmiyorlar?
Yani biri istifa etse 16 şehidin kanı eline mi bulaşmış olacak? Hayır!
Operasyonun başarısını tartışmıyorum. Siyaset kurumunun sorumluluk almasından bahsediyorum.
Savaşta komutan değiştirmek zaaf olmuyor da bakan değiştirmek neden olsun?
Eskiden askeri vesayet vardı. O yüzden siyasetin eli kolu bağlı deniyordu; şimdi siyasi idare her şeye hakim. Peki neden siyasetin herhangi bir meseleyi çözüme kavuşturduğunu göremiyoruz? Neden Türkiye’de siyasetin eli rahatladıkça daha çok askeri çözümlere yöneliyor ve orduya sorumluluk havale etmeyi tercih ediyor?
Çünkü, Türkiye’de siyaset yalnızca samimiyetten yoksun değil aynı zamanda tembel. O yüzden biraz cesur ve çalışkan olan hemen fark yaratıyor.
İktidarın bu olayda sorumluluk almaktansa muhalefeti de ortak etme çabası ise ters tepti.
Böyle olunca da CHP yine PKK yuvası olarak suçlandı.
İyi de, bakanları Kılıçdaroğlu’na gönderirken CHP bölücü değildi de ikna olmayınca mı bölücü oldu?
Bu durumda HDP kapatılıp mı PKK’nın elindeki esir CHP kurtarılacak; yoksa HDP’den kaçanların sığınacağı CHP genel merkezine bir askeri harekat düzenlenip Kılıçdaroğlu ele geçirilince mi?
Neyse, ben belki biraz uzaktan bakıyorum.
Ama açıkça görülüyor ki Gara’ya Ankara ya da İstanbul’dan bakanlar da meseleye benden daha az yabancı değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.