Biden seçilirse ne olacak?
ABD başkan adayı Joe Biden’e alınmayalım. Obama’nın şehircilik bakanı Julian Castro bile onun ağzından çıkanı iki dakika sonra unuttuğunu söylüyor. Gerçekten de 78 yaşındaki Demokrat Parti başkan adayı hakkındaki Alzheimer iddiaları hiç de hafife alınacak gibi değil. Son zamanlarda ettiği gaflar da bu şüpheyi artırıyor.
Aslında Biden ülkesinde terbiye sahibi, saygı duyulan bir politikacı olarak tanınıyor. Bu açıdan Trump’un anti tezi olarak öne sürülüyor. Yedi ay önce verdiği röportajın küçük bir bölümünde Türkiye üzerine söylediklerini kişisel almamak lazım. Biden ABD’deki genel eğilimi dillendiriyor. Sadece söyleyiş biçimi diplomatik teamüle uygun değil.
Biden’in yaşı ve sağlık durumu sebebiyle ABD başkanlığını bir süre yürütebilse bile sonuna kadar götürebilme ihtimali düşük görülüyor. Bu nedenle yardımcılığına getirilecek aday ismine çok önem veriliyordu.
ABD gibi ülkelerde politik aktörler uzun vadeli hedeflere göre belirlenir. Bunun en iyi örneği eski ABD başkanı Barack Obama’dır.
Obama’nın başkanlığa giden yolu daha gençliğinden itibaren sistem tarafından çizilmişti. Fakat derisinin rengi ve kökeni sebebiyle beyazlardan çok önde olması gerekiyordu. Bu nedenle müthiş bir kariyer ve tertemiz bir geçmiş inşa ettiler. Örneğin çok paralar kazanacak parlak bir avukatken özel sektörde asla çalışmadı. Daima kamu avukatlığı yaptı.
Şimdi Obama projesine benzer bir süreç yeniden işliyor ama bu defa daha karmaşık bir yoldan ilerliyor. Biden’in yardımcılığını üstlenen Kamala Harris adeta Obama’nın kadın biçiminde yeniden canlanmış hali.
Kamala Harris’in annesi Hindistan, babası Jamaika kökenli. Hatırlarsanız Obama’nın babası da Kenyalıydı. İkisi de Harward mezunu avukat. Bunlar Demokrat Parti’deki siyahi kanatın elitlerini oluşturuyor. Hepsi çok iyi eğitim almış, kamuda mükemmel kariyerlere sahip, geçmişinde iz olmayan, üstelik zengin kişiler.
Kamala Harris’in kadın oluşu Amerikan geleneksel siyasetinde bir dezavantaj. Bu nedenle doğrudan başkan adayı olamıyor. Fakat sermaye ile çok güçlü bağlara sahip. 30 yaşındayken Kaliforniya Meclis Başkanı ve Demokratların siyahi lideri –o sırada 60 yaşındaki- Willie Brown’la berabermiş. Willie Brown’un Kaliforniya’daki Netflix’ten Pay Pal’a, Apple’dan Tesla’ya en önemli Amerikan şirketlerini barındıran Silikon Vadisi sermayesiyle yakın ilişkileri var.
Harris ondan ayrıldıktan sonra Hollywood’un önemli avukatlarından Douglas Emhoff’la evlendi. Zaten kampanyasına bağış yapan ana sermaye grubu da Hollywood merkezli. Kız kardeşinin eşi siyahi Tony West ise Uber ve Pepsi’nin avukatı.
Obama Grubu diye adlandırabileceğim ekibin bir parçası olan Kaliforniya eski Başsavcısı Kamala Harris hem Amerikan devleti hem de küresel sermaye içinde güvenilir bir yere sahip.
Bu ekibin en önemli özelliği de bu zaten. Üstelik entelektüel birikimleri sebebiyle medya tekelleriyle kolay ilişki geliştiriyorlar. Bunları küreselleşmenin parlak çocukları olarak tanımlamak da mümkün. Küreselleşme bir şekilde devam edecekse bu onların eliyle yürütülmek zorunda.
Sonuç olarak eğer seçilirse Biden sembolik bir başkan olacak. İşleri yardımcısı Kamala Harris yürütecek. Kamala yetkiyi devraldığında farklı bir ABD göreceğiz. Bugün kendi içinde kavgalı görünen Amerikan devleti, sermayesi, ordusu, Kongresi eski uyumunu yakalayacak.
Bu uluslararası ilişkilerde büyük güçler açısından bir rahatlama sağlayacak. ABD’nin çizgisi netleşeceği için Avrupa ve Çin onunla daha kolay ilişki yürütecek. Fakat aynı şeyi bizim gibi ülkeler için söyleyemeyeceğim. Zira Amerikan politikası Türkiye’de işleri kolaylaştırmayacak.
Bu konuyu daha çok tartışırız ama iki şey söyleyeyim: Birincisi, Amerika hiçbir zaman Orta Doğu’yu Türkiye üzerinden şekillendirme çabasına girmemiştir. Bundan sonra da girmeyecektir. Türk- Amerikan ilişkileri Türkiye’nin Orta Doğu’da Atlantik İttifakı’nın bir parçası olarak pozisyon almasıyla sınırlıdır.
ABD ile ilişkilerin düzelmesini bölgenin şekillendirilmesinde söz sahibi olma şartına bağlamak gerçekçi değildir.
İkincisi, ABD’nin Kürt Politikası Obama döneminde siyasi bir tercih haline gelmiş, Trump döneminde fiziki bir hal almıştır. Bu politika Kamala’nın koltuğa oturmasıyla Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki oluşumlar lehine daha önce hiç tanık olmadığımız oranda artacaktır.
ABD kendi emperyal oyununu oynamaya devam edecektir. Bu noktada Biden’in 7 ay önce verdiği mülakattaki “muhaliflere” destek mesajı yalnızca Türkiye’nin iç siyasal ortamındaki kırılgan yapı devam ettiği sürece anlam taşır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.