Avrasya’nın Kızılderilileri “Doğu’nun Kovboyları”na karşı
Amerika kıtasında herhangi bir antropoloji müzesine girdiğinizde sizi bir göç haritası karşılar. Amerikan yerlileri olarak bildiğimiz Kızılderililer ya da görkemli İnka, Aztek medeniyetlerini yaratan yerlilerin köklerinin Orta Asya olduğunu gösteren bir haritadır bu. Amerikan yerlileri bugün bile vücutlarında taşıdıkları Moğol lekesiyle, benzer hastalıklarla genetik olarak büyük oranda Asyalıdır. Hatta yapılan araştırmalar spesifik olarak Amerikan yerlilerinin anavatanının Ural/Altay bölgesi olduğunu göstermektedir.
Yani elimizde Kuzey Amerika’daki Kızılderililerin, Meksikalıların hatta Bolivyalıların bile Türk olduğunu iddia etmek için yeterince kanıt var.
Fakat Amerikan Kızılderililerinin Türk olduğunu bilmek mühim değil. Asıl önemli olan Avrasya’nın Kızılderililerinin Türkler olduğunu kavramaktır.
Bunu anlamak için Avrasya’da üç büyük imparatorluğu İran, Rusya ve Çin’e şöyle bir bakmanız yeter. Üçü de egemenliklerini Türk toplulukları üzerine kurarak tesis etmişler. İran’da yaşayan 25 milyon Türkün kimlikleri mezhep baskısıyla yok sayılmış. Rusya coğrafyasının belki üçte ikisi Türklerle dolu. Çin’i bir tek Moğol korkusu durdurabilmiş. İçeride 30 milyon Uygur toplama kamplarında esir.
Amerika’nın keşfinden bu yana yerliler üzerine yapılan seferlerle devletler oluşturuldu. Amerika Birleşik Devletleri Kızılderililerin üzerine yapılan seferlerle, onları yok ederek kuruldu.
Peki Avrasya’nın imparatorlukları kimi hedef almıştı?
Avrasya’nın Kızılderilileri kimdi?
Rusya bugün bile Türk cumhuriyetlerini nasıl elinde esir tutuyor? Dünyanın gözü önünde Çin Uygur Türklerine tarihte eşi benzeri görülmemiş bir toplu işkence ve kültürel imha politikasını nasıl uyguluyor? İran’da 25 milyon Türkün neden esamisi okunmuyor?
Avrasya’nın kovboyları Ruslar, Çinliler ve İranlılar; Kızılderilileri de Türklerdir.
Çin’den Balkanlara bütün bu Avrasya coğrafyası boyunca yüzyıllardır en çok ezilen, asimilasyon politikalarına tabi kılınan, yurdundan sürgün edilen en büyük halk topluluğu Türklerdir.
Coğrafyamızın gerçeği ve Türklerin kaderi budur.
Orta Asya’dan göçtük; Batının kovboylarıyla bin yıl kavga ettikten sonra kendimizi modern bir devlet kurarak dünyaya kabul ettirdik. “Doğu’nun Kovboyları” bizle baş edemeyeceklerini anladıklarından bir süre peşimizi bıraktı. Ama bu üç devlet kendi topraklarında yaşayan Türkler ile Türkiye arasında bir bağ oluşmasını engellemek için kalın duvarlar ördü. Böylece Anadolu’yu binlerce yıldır besleyen insan ve kültür kaynağından yoksun kaldık. Orta Doğu’ya bizi mahkum ettiler.
Orta Asya’nın kadın ve erkeğiyle eşitlik içinde neşeyle yaşayan, meraklı ve dünyaya açık kültüründen uzaklaştık; Orta Doğu’nun ağlak, dogmatik, kadınları sosyal hayattan dışlayan, kindar, köylü kurnazı, komplocu alışkanlıklarına teslim olduk.
Tam Batının kovboyları yoruldu, bizle uğraşmaktan bıktı, önümüz açıldı derken yine “Doğu’nun Kovboyları” etrafımızı sardı.
Çin’in İran’la yaptığı 25 yıllık stratejik işbirliği anlaşmasından haberiniz vardır. Biz 3-5 milyar dolar borç alabilmek için Uygur trajedisini görmezden gelirken Çin bu ülkeye ucuz petrol karşılığı 400 milyar dolarlık yatırım yapacak. Binlerce Çin askeri İran’a yerleşecek. İran Çin’in bir istihbarat ve güvenlik merkezi haline gelecek. Çin’de Uygurlara ve genel olarak halka yönelik uygulanan güvenlik ve denetim sistemi İran’da kurulacak. Sizce oradaki Türkler ve biz bu anlaşmadan nasıl etkileneceğiz? İran arkasına aldığı gücü bize karşı kullanmayacak mı?
Rusya ile Suriye ve Libya’da düşman saflardayız; silahlı güçlerimiz karşı karşıya. Bu da yetmezmiş gibi Doğu Akdeniz krizinde Rus Dışişleri Bakanı Lavrov Güney Kıbrıs’a gelerek açıktan Yunanistan’a destek verdi.
Hatırlayın Doğu Akdeniz’deki ilk büyük gerginlik 1997’de Rusya’nın Güney Kıbrıs’a S 300 füzeleri satmasıyla başlamıştı.
Güney Kıbrıs yıllardan beri Rus mafyasının üssü, Rus kara parasının aklandığı yerdir. Bunu küçümsemeyin: Rusya’da egemen olan sermaye türü bir kriminal burjuvazidir. Bu yüzden mafya Rus sisteminin çok önemli bir parçasıdır. Amerikan Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi DEA’nın raporuna göre küresel çapta en tehlikeli örgüt Rus mafyasıdır.
Eğer bir benzetme yapmam gerekirse Kuzey Kıbrıs hayatın 1960’larda durduğu Küba, Güney Kıbrıs ise uyuşturucu ve kara paranın merkezi olan Miami’dir. Fakat bu Miami Rus kovboylarına aittir.
Bu nedenle KKTC Başbakanı Maraş’ı açacaklarını ilan ettiğinde ilk tepki Rusya’dan geldi. Rusya Dışişleri Bakanlığı, “KKTC'nin Maraş sahillerini açma planından ciddi endişe duyuyoruz" açıklaması yaptı. Açıklamada KKTC’nin kararı 'kabul edilemez' olarak nitelendi.
Maraş’ın açılmasından Rusya neden rahatsız oluyor?
Karabağ meselesinde Rusya’nın Türkiye’ye yönelik tavrı çok mu farklı?
Önümde Rus haber ajansı Sputnik’in İspanyolca servisine ait uzun bir yazı duruyor. Bu imzasız ama Rus resmi bakışını yansıtan yazıyı merak eden Google’dan çevirtip okusun. (https://mundo.sputniknews.com/opinion/202010051093013323-turquia-persigue-su-sueno-neotomano-sin-temer-complicaciones-internacionales/ )
Yazı Karabağ’daki çatışma üzerine ama içinde ne Ermenistan var ne Azerbaycan. Sanki Türkiye Dağlık Karabağ’a saldırmış. Hatta onlara kalırsa Türkiye bu gidişle er ya da geç tekrar Viyana kapılarına dayanacaktır. Rusya’nın Suriye, Libya ve Kafkasya’da Türkiye’yi durdurmak için bulunduğunu iddia eden yazı Avrupa’yı da desteğe çağırıyor.
Son on dört yıldır Türk Dış politikasında yaşanan gel-gitler ve 24 saat televizyonlarda konuşturulan akıl hocaları sebebiyle Türkiye’nin kafası çok karıştı. Halk sürekli kim dost kim düşman diye düşünmekten yoruldu.
Artık kendimizi ve ne olduğumuzu düşünmenin zamanıdır.
Bu coğrafyanın Kızılderilileri olduğumuzu fark etmezsek onların sonunu paylaşırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.