6 Milyon seçmen, HDP ve özeleştiri
HDP’ye açılan kapatma davası sonrasında sıklıkla gündeme gelen “HDP’nin aldığı 6 milyon oy var. Kimse bu oyları yok sayamaz” şeklinde özetlenebilecek bir söylem var…
Peki acaba bu söylemin can alıcı kısmı olan “Yok sayma” fiilini bizzat işleyen HDP mi, yoksa HDP ve HDP’nin tıpkı kendisinin hakkında kapatılma davası açılmasına neden olan fiillerinden ötürü kapatılan öncüleri olan HEP, HADEP, DEHAP, BDP çizgisinin “Yönetici kadroları” mı?
Soruyu daha net soralım ve sonrasında da detaylandıralım isterseniz: “6 MİLYON KÜRT SEÇMENİNİ VE BU SEÇMENLERİN İHTİYAÇLARINI SİSTEM Mİ YOKSA BİZZAT HDP Mİ YOK SAYMAKTADIR?”
Öncelikle şu tespiti yapalım: Bugün Güneydoğu’da yaşayan Kürt kardeşlerimizin toprak ağası olmayan, aşiret reisi olmayan, aşiretin önemli isimlerinden olmayan, şeyh-şıh olmayan, bölgedeki etkili tarikatların üst düzeyinde yer almayan %90’lık kesimi Türkiye’nin sosyo-ekonomik olarak en düşük eğitim ve gelir seviyesine sahip kesimidir.
Kentlerde yaşayan büyük Kürt nüfusun çoğunluğu da eğer devletle iş yapıp ihale alan iş adamı değilse ya Türkiye’deki pek çok etnik kökenden ve sosyal katmandan gelen vatandaş gibi yoksul ve yoksun durumdadır, yoksul olmasa da ancak ve ancak “Orta sınıfa” dahil olabilmiştir.
O dillere “Pelesenk” yapılıp bir algı operasyonun parçası olarak tekerleme gibi tekrarlanan 6 milyon Kürt seçmenin “Keyfi yerinde, konforu üst düzeyde, banka hesabı kabarık” olan kesimi ise ancak 60 bin kişidir.
Şimdi bu temel tespitin ardından bazı sorular ile “FAŞİST” diye yaftalanmaktan korkan vatandaşların yahut Kürt seçmeni küstürmemek adına “Mavi boncuk” dağıtan ve “Demokrasicilik” oynayan siyasetçilerin -Ki bu siyasi parti ve siyasetçilerin derdi demokrasi falan değil Kürt seçmenin oyudur. Yoksa HDP’nin kapatılıp kapatılmaması onları zerre kadar ilgilendirmemektedir ilkesel olarak- soramadığı bazı soruları soralım:
HDP bugüne kadar bir günden birgüne çıkıp “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde toprak ağalığı sistemini bitireceğiz, ağaların düzenine son vereceğiz. Bizim iktidar olduğumuz bir Türkiye’de yapacağımız ilk icraat Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde TOPRAK REFORMU yaparak yıllardır ağaların zulmü altında ezilen kardeşlerimizi toprak sahibi yapmak olacaktır” demiş midir, diyebilmiş midir? Dememiştir, diyemez… Zira HDP’yi yöneten “HDP ELİTİ” kadroların pek çoğunun bizzat kendisi Güneydoğu’nun en büyük toprak ağalarıdır…
HDP bugüne kadar bir günden bir güne çıkıp “Bizim yönettiğimiz Türkiye’de Güneydoğu Anadolu bölgesinde feodaliteyi sona erdireceğiz ve aşiretlerin “Devlet içinde devlet” gibi davranarak oluşturdukları güç zincirini kıracağız, Kürt kardeşlerimizi aşiret ağalarının elinden kurtaracağız” demiş midir? Dememiştir, diyemez… Zira HDP’yi yöneten “HDP ELİTİ”nin önemli isimlerinden pek çoğu da bölgenin önemli aşiretlerinin ya başındadır ya o aşiretler üzerinde önemli etkisi olan isimlerdir.
HDP bir günden bir güne çıkıp “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ezilen Kürt kardeşlerimizin en önemli sorunu eğitim sorunudur… Bu nedenle bölgeye yapılan ama PKK’nın yaktığı okullardan çok daha fazlasını biz yapacağız, PKK terör örgütü de bu okulları yine yakmak isterse, bölgede görevlendiren öğretmenleri şehit etmek isterse karşısında bizi bulacak önce halkımızı bilinçlendireceğiz” demiş midir? Demez, diyemez… Zira HDP’yi yöneten “HDP ELİTLERİNİN” işine bilinçli, sorgulayan ve sorguladıkça terörden uzaklaşan vatandaş gelmez… Cahil bırakılmış kitleleri yönetmek ve yönlendirmek çok daha kolaydır çünkü HDP için…
HDP bir günden bir güne çıkıp “Güneydoğu Anadolu bölgesinde kurulmuş şeyh-Şıh-tarikat cenderesinden Kürt kardeşlerimizi kurtaracağız, bölgede tarikatların kökünü kazıyacağız” demiş midir, diyebilmiş midir? Dememiştir, diyemez… Zira HDP’yi yöneten “HDP ELİTLERİ” iyi bilirler ki bölgedeki “Muhafazakâr Kürt” oylarını alabilmek için o tarikat-şey-Şıh üçgeni ile pazarlık masasına oturup 2 şeyhi,2 şıhı, 3 tarikatı “İkna ettikleri” anda yüzbinlerce oyu ceplerine koyarlar… İşin bu kadar kolayı varken HDP işte tam da bu sebeple “Bölgede tarikatların kökünü kazıyacağız, vatandaşlarımızı bu gerici, yobaz, karanlık zihniyetin elinden” kurtaracağız diyemez, dememektedir.
HDP bir günden bir güne çıkıp “Bölgedeki sınır üzerinde yaşanan silah ve uyuşturucu başta olmak üzere tüm yasadışı faaliyetler ile etkin şekilde mücadele edeceğiz. Halkımızı bu kirli ticaretin piyonu olma zorunluluğundan kurtaracağız, bataklığı kurutacağız” demiş midir, diyebilmiş midir? Dememiştir, diyemez… Zira bizzat HDP’yi yöneten “HDP ELİTLERİNİN” en önde gelenlerinin isimleri bu yasa dışı faaliyetler ile anılmaktadır ve bu işlerde korkunç bir rant vardır. Hem sınırda kaçakçılık yaparken öldürülen Kürtlerin cenazesi üzerinden siyaset yapmak siyaseten de “Karlı” bir iştir…
HDP bir günden bir güne “Halkımızın evlerinden alınıp dağa kaçırılan tek bir çocuğumuz bile kalmayacak… O çocuklarımızı ardından ağlayan anaları ile yeniden kavuşturup dağlardan sıcak yuvalarına geri getireceğiz” demiş midir? Demez, diyemez…Zira HDP’yi yöneten “HDP ELİTLERİ” zaten o gençlerin dağa çıkışlarını organize etmek için “İrademiz” dedikleri Kandil’den talimat almakta ve ağlayan anneler de bölgedeki ezilen Kürt halkı da zerre kadar umurlarında olmamaktadır.
HDP bir günden bir güne çıkıp “HDP iktidarında en öncelikli işlerimizden birisi GAP projesinin tamamlanması ve bu projenin tamamlanması ile birlikte bölgede fakirlik içerisindeki halkın bu bölgeye açılacak fabrikalarda, sulanabilir tarım alanda istihdamını sağlayarak refah seviyesini yukarı çıkartıp Türkiye’nin kişi başına geliri en iyi durumda olan bölgelerinden birisi olmasını sağlamak olacaktır. GAP Projesi’nin tamamlanması ile birlikte bölgede oluşacak uluslararası ticari hareket ile bölgeyi sadece Türkiye’nin değil Ortadoğu’nun en önemli ticaret merkezlerinden birisi haline getireceğiz” dedi mi, diyebildi mi? Demedi, diyemez… Zira eğer bölgede GAP tamamlanarak tam kapasite ile hizmet vermeye başlarsa HDP ELİTLERİ’nin kontrol ettiği fakir halk zenginleşecek, zenginleşen halkın eğitim düzeyi yükselecek, eğitim düzeyi yükselen halk ise teröre destek vermek şöyle dursun HDP’nin karşısında yer alacaktır.
HDP’nın “Haklarını savunduğunu” iddia ettiği Kürt halkı açlık, yoksulluk, fakirlik, eğitimsizlik ile boğuşurken “HDP YÖNETİCİ ELİTLERİ” toprak ağasıdır, kentlerde yatırımları olan iş adamlarıdır, keyifleri ve konforları yerindedir, çocuklarının tek bir derdi “Kürtçe öğrenmek” değil Londra’da dil okulunda “İngilizce” öğrenip, Güneydoğu’daki köy okullarındaki zorluğu çekerek değil yurt dışındaki hangi özel okulda okuyacağı tercihini yapmaktır…
Kürt halkının öncelikli derdi aştır, fakirliktir, ağa zulmüdür, bölgede estirilen terör ve istikrarsızlıktır.
Bugün her türlü zorluğu çeken Kürt halkının birincil önceliği “Kürtçe resmi dil olsun” falan değildir. Zira kendileri zaten anadillerini kullanabilmekte ve bunda bir sıkıntı yaşamamaktadır. HDP ELİTLERİ ise hizmet ettikleri odaklar adına “ANA DİL” dayatmasını bir “HAK SAVUNUSU” olarak “AMBALAJLAMAKTADIR”.
Bu ülkenin Kürt vatandaşları bir “Azınlık” falan da değil kendisini “en safkan Türk” olarak niteleyen bir vatandaş kadar bu ülkenin asli “Kurucu ortağı” olan birinci sınıf vatandaşıdır.
Bu ülkede Kürtler Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, Bakan, Milletvekili, Genelkurmay Başkanı, müsteşar, genel müdür, emniyet müdürü olmuşlardır ve bundan doğal bir şey de yoktur zira bu bir Türk’ün ne kadar hakkı ise bir Kürt vatandaşının da en doğal hakkıdır.
Bu makamlara gelmeleri de Kürt kardeşlerimize kimsenin bir “Lütfu” falan değildir analarının hak sütü gibi helal olan, “Doğal vatandaşlık hakları” olan bir durumdur.
Ve bundan HDP ve öncülleri kendilerine pay falan da çıkartamazlar “Bizim mücadelemiz sayesinde oldu” diyerek.
Çanakkale’de benin dedem ile omuz omuza savaşıp şehit olan Kürt kardeşimin naaşları o anıt mezarlıkta yan yana yatarken HDP ELİTLERİ’nin bizi birbirimizden ayrıştırmak gibi bir hadleri de hudutları da yoktur, buna müsaade edecek vatan evladı da yoktur bu memlekette…
Bu ülkede Malatyalı Kürt İnönü ve Özal Cumhurbaşkanı, Başbakanlık yaparken, HDP ELİTLERİ daha Dünya’da değillerdi… PKK falan zaten yoktu…
Evet gerçek tam da budur…
Şimdi sorarım size: HDP ağızlara dolanan 6 milyon seçmenin yukarıda saydığımız dertlerini mi savunup çözüm üretiyor yoksa o 6 milyonun 60 binini oluşturan “PKK ile bağlantılı” “Krema” tabakasını mı temsil edip onların çıkarlarını savunuyor?
Tablo ortadadır, kimin neyi savunduğu nettir. Bu yazıda dikkat ederseniz HDP-PKK ilişkisine, HDP ve “Ayrılıkçı Kürt siyasal Hareketi” çizgisinin bölücü terör örgütü ile arasına mesafe koyamaması gibi konulara hiç değinmedim bile…
O nedenle “6 milyon Kürt seçmen” de,” Kürt halkı” da bizzat HDP’yi yöneten “HDP ELİTLERİ” tarafından yok sayılmakta ve onların önceliği olan sıkıntıları görmezden gelerek aldığı 6 milyon oyu “Suiistimal ederek” parti bölücü faaliyetlerin odağı haline getirilmektedir.
Bu bölücü eylem ve söylemlere de iyi niyetli ve kendisi ile Türkiye’de kimsenin bir sıkıntısı olmayan Kürt seçmenin kendisini temsil etsin ve sıkıntılarını çözsün diye oy verdiği ama Kürt seçmenlerin verdiği oylar “KILIF YAPILMAKTA” ve “DEMOKRASİCİLİK” oynanmaktadır.
Sorun bugünün sorunu değildir…
Eğer HEP ile başlayan, DEHAP, HADEP, BDP ile devam edilen ve “Israrla vazgeçilmeyen” ve DEVLETE VE DEVLETİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNE MEYDAN OKUYAN, terör örgütü ile kol kola, kucak kucağa bir siyasi irade ortadaysa kimse kusura bakmasın burası da DİNGO’NUN AHIRI değildir ve DEVLET gerekeni yapar, yapmalıdır. Ayrıca Dünya’nın her devleti de bu tip durumlarda “GEREĞİNİ YAPAR” ve YAPMAKTADIR...
Kimse “Romantik demokrasi” masalı anlatmamalıdır zira devlet dediğiniz organizasyon sadece Türkiye’de değil Dünya’nın her yerinde “Duygu” ile işlemez ve kendisine karşı saldırı gördüğü anda en sert biçimde refleks verir. O refleksi veremiyorsa zaten orada bir devletin varlığından da bahsetmek mümkün değildir.
O nedenle evet devletin özellikle Güneydoğu özelinde bugüne kadar çok hatalı politikaları, yanlışları, hataları olmuştur ancak bunlar HDP’nin “Bölücü çizgisini” meşru göstermez.
Bu ülkede hiç kimsenin de HDP’ye oy vermiş olan 6 milyon Kürt seçmen ile, sıradan Kürt vatandaşlar ile HDP’nin “BÖLÜCÜ”, “TERÖR ÖRGÜTÜ SEVİCİSİ” kadrolarını eş tuttuğu, 6 milyon seçmen ile bu “BÖLÜCÜLÜK” faaliyetlerini gerçekleştirenleri bir tuttuğu yoktur. Bu tamamen HDP ELİTLERİ’nin başlattığı ve destekçilerinin kendilerinin peşine takıldığı bir “ALGI OPERASYONUDUR”
O nedenle bugüne kadar bölge özelinde pek çok yanlış politikaya da imza atan “DEVLET” nasıl aynaya bakarak bununla yüzleşmeli ve bu sorunu siyasal partiler tarafından basit bir “Siyasi malzeme” olarak kullanılması gafletinden kurtarmalı ise, bugün HDP tarafından temsil edilen “Ayrılıkçı Kürt Siyasal” hareketinin de bir “ÖZELEŞTİRİ” yapma vakti gelmiştir ve bu “Çizgi” açısından bu “ÖZELEŞTİRİ” temsil ettiğini iddia ettiği halkın mı yoksa Kandil ve İmralı’nın mı sözcülüğünü yapacağı noktasında artık bir yol ayrımıdır.
Bu yol ayrımında Kandil ve İmralı yerine onları reddederek yüzünü temsil ettiğini iddia ettiği halkına dönerek onların sözcülüğünü yapan bir Kürt siyasi hareketinin Türkiye siyaseti ve Türkiye’nin geleceği için son derece önemli rol oynayacağını düşünüyorum.
Tercih kendilerinin, umarız bundan sonraki süreçte Kürt siyasi hareketi içerisinde olup entelektüel, aydın, aklı başında isimlerin sağ duyusu ağır basar…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.