Taha Can Gürlek

Taha Can Gürlek

Yeni gündemimiz mülteciler!

Yeni gündemimiz mülteciler!

Son günlerde Türkiye'yi ikiye bölen yeni bir gündemle hep birlikte mücadele ediyoruz. Ülke gündemini sürekli meşgul edebilecek konular bulunduğundan, sıra bir türlü asıl mevzulara gelmiyor. Artan işsizlik, çetin ekonomik şartlar, asgari ücret ve açlık sınırı gibi konulara bir türlü odaklanamıyoruz.

Gündem değişemediği için de artık kangren olmuş bir konuyla boğuşmak, cebelleşmekte yeni gelen kuşağa zor geliyor. Şahsen ben fikirlerimi Y Kuşağı’nın bir yansıması olarak kaleme alsam da, Z Kuşağı’nın fikir ve beklentileri benim içinde olduğum kuşaktan da farklı. Bizdeki ciddi bir kısım ve Z Kuşağı’nın tamamı maalesef materyalist değil. Ve materyalist olmadığımızı da maalesef kült düşünceye sahip yöneticilerimize anlatamıyoruz; seçim gününü de sabırsızlıkla bekliyoruz...

Yeni gündemimiz mülteciler!

Bunun edebi bir izahı olmadığı için açık ve net bir şekilde ifade edeceğim:

Türkiye'ye doğru yaşanan mülteci göçünü kim ister? Kim Türkiye'nin etnik yapısının bozulmasını arzu eder? Bu sorularının cevabının ciddi anlamda cevaplanması gerektiğine inanıyorum. Bölgede Türklerin ve haliyle Türkiye'nin ebedi düşmanları mevcut. Bunlar; Ermeniler, Rumlar, Ruslar, Araplar, Acemler olarak sıralanabilir. Bunlar kesinlikle Türkiye'nin adil, demokratik bir hukuk devleti olmasını istemezler, istemedikleri için de

Türkiye'nin şu anki yapısının bozulması için ne gerekiyorsa yapar.

Tabi bir de İsrail var;

Mülteci göçü siyonist İsrail'in işine gelir. "Arz-ı Mevud" şeklinde tabir edilen, Theodor Herzl tarafından yeşertilen vaadedilmiş topraklara dönüş fikrine yağ ve bal sürmektedir mülteci meselesi. 

Lafı uzatmadan size Roma imparatorluğunun çöküşünden bahsedeyim; bahsedeyim ki kafanızda net olarak otursun mülteci gibi masum görünen bir meselenin ne gibi sonuçlar doğuracağı…

Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasının başlangıcı 378’de Gotlarla yapılan savaşa dayanıyor. Bu savaşın sebebi ise mülteci kriziydi.

3 Ağustos 378’de günümüzde Edirne’de bulunan Adrianopolis şehrinde büyük bir savaş yaşandı.

Aziz Ambrose bu savaştan “tüm insanlığın sonu, dünyanın sonu” şeklinde bahsetmiştir.

Kısaca Valens olarak bilinen Doğu Roma imparatoru Flavius Julius Valens Augustus kendi birliklerini, Fritigern tarafından yönetilen ve Romalıların “Barbar” olarak adlandırdıkları bir Cermen topluluğu olan Gotlarla karşı karşıya getirdi. Yeğeninin, yani Batı Roma imparatoru Gratian’ın askeri yardımlarını beklemeden hareket eden Valens, 40.000 askerle savaşa girdi. Fritigern yönetimindeki Gotlar ise 100.000 kişiydi.

Sonuç tam bir katliamdı: 30.000 Romaaskeri yaşamını yitirdi ve imparatorluk yenilgiye uğradı. Bu mağlubiyeti pek çokları takip edecekti; bu savaş Batı Roma İmparatorluğu’nun 476 yılındaki çöküşünün başlangıcı olarak kabul edilir. Savaşın yapıldığı dönemde Roma İmparatorluğu toprakları 600 milyon hektarlık biralana yayılmıştı.

Nüfusu ise 55 milyonun üzerindeydi.

Adrianopolis yenilgisi, Valens’in inatçılığı, güce susamışlığı ya da rakibinin gücünü hafife alması yüzünden yaşanmamıştı. Roma İmparatorluğu tarihindeki en önemli mağlubiyet sayılabilecek bu yenilginin altında bambaşka bir sebep yatıyordu: MÜLTECİ krizi.

İki yıl önce Gotlar, sığınabilecekleri bir yer bulmak için Roma topraklarına girmişti. Got mültecilere karşı yapılan kötü davranışlar, bir olaylar zinciri başlatarak, insanlık tarihinde bilinen en büyük politik ve askeri güçlerden birinin yıkılmasına sebep oldu.

Bugün Avrupa’da yaşananlarla büyük benzerlikler taşıyan bu olaylar, tarihten ders çıkarılması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Romalı tarihçi Ammianus Marcellinus’a göre, 376’da Hunlardan kaçan Gotlar, Doğu Avrupa’daki topraklarını terkederek güneye göç etmek zorunda kaldılar. Marcellinus’un deyimiyle bu, “benzeri görülmemiş acımasızlıkta bir yarıştı.” Hunlar, “ulu dağlardan, sanki dünyanın merkezindeki gizli yerlerinden kalkmışlar gibi, bir kasırga gibi indiler ve önlerine çıkan her şeyi yağmalıyor, yakıp yıkıyorlardı.”

Korkunç bir katliam yaşandı. Gotların çoğu, tıpkı bugün savaş nedeniyle yerlerinden edilmiş Suriyeliler ve diğerleri gibi, kaçmaya karar verdi.

Trakya’ya, Tuna Nehri kıyılarına yerleşmenin en iyi çözüm olduğuna karar verdiler; buradaki topraklar verimliydi ve nehir de Hunlara karşı bir savunma sağlayacaktı.

Devamını yazmayayım… 

Bakın bence Türkiye Cumhuriyeti Devleti aynı yöntemlerle yıkıma götürülüyor. 

Geçen akşam CNN Türk ekranında Emin Pazarcı denilen pazarlamacı ve Metin Özkan, MHP Genel Başkan Başdanışmanı mülteci göçünü savundu.

Ne Emin Pazarcı'nın gazeteciliği, ne de Metin Özkan'ın “MHP GENEL BAŞKANI DANIŞMANLIĞI” kurtarmaz.

Gün sonunda bu iş ciddi bir felaketle sonuçlanır. 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Taha Can Gürlek Arşivi