'Lozan' bir Türk başarısı mı?
Lozan: İngilizlerin yüzyıldır algı operasyonlarıyla alttan alta "hezimet" olarak zihinlere kazımaya çalıştığı antlaşma; bugün 98 yaşında.
Aynı zamanda Lozan için Türklerin 1699 Karlofça antlaşmasından beri Avrupa'da yaşamakta olduğu toprak kaybını durdurarak, Anadolu'ya sıçramasını önleyen antlaşma da diyebiliriz. Yani 300 yıllık bir döngüdeki nadir bir Türk başarısı.
Lozan'ı bir çırpıda upuzunca anlatmak mümkün değil ama tane tane akıllarda yer edinmesini sağlamak mümkün.
Bakın Lozan:
Türkiye Cumhuriyeti'nin ötesinde, Lozan Anadolu ve Trakya'da bulunan Türk varlığının teminatıdır.
Bu antlaşma ile Anadolu Türkleri katledilmekten kurtarıldı. Sevr imzalanırken Lordlar Kamarasına "Türkler tıpkı Kızılderililer gibi katledilmelidir" lafları hakimdi.
Tarih varsayımla kurulmaz ama çıkarımlarda bulunmak mümkündür.
Diyelim ki kurtuluş savaşı başarısız oldu;
Lozan imzalanmadı, Osmanlı o haliyle daha ne kadar dayanabilecekti?
İngiltere'nin daha önce işgal ettiği topraklara bakarsanız İngilizler hakkında ciddi anlamda fikir sahibi olabilirsiniz.
İlk adım olarak, halkı karşısına almamak için "Monarşiye dokunmayacağız" söyleminde bulunurlar. Tarihe bakarsanız, Babür İmparatorluğu'nda, Hindistan'da bu kurnaz siyaseti nasıl ince ince işlediklerini görebilirsiniz.
Bir süre monarşi devam eder, ama tabi İngilizler tarafından atanan monarklarla. Bu süre zarfı içinde monarkın tüm uygulamaları ve kararları bir İngiliz valinin onayından geçer. İngilizler uygun ortam bulduğunda da monarkı tahtından indirerek monarşiye son verirler ve İngiltere'ye bölgeyi mutlak şekilde bağlamış olurlar. Yani orası artık mutlak bir İngiliz sömürgesidir.
Halifelik konusunda da İngilizler umduğunu bulamadılar, halifeyi siyasi bir figür olarak kurgulayıp, ülkede ciddi bir iç karışıklık arzuladılar ama bu da tutmadı.
Toplumsal manada da İngilizler her zaman korkunç bir ayrışma körükleyerek son vuruşu yaparlar. Tıpkı Hindistan örneğinde olduğu gibi, Çin gibi, Afrika gibi. Birlik ve millet bilincinin yeniden oluşumunun önüne geçmek için Anadolu Rumlar, Ermeniler, Türkler, Araplar, Kürtler özelinde etnik olarak ya da bir şekilde ayrıştırılacaktı. Müslümanlar mezhep özelinde korkunç kavgalara tutuşacak, tıpkı şu an orta doğuda yaşanan senaryo vizyona sokulacaktı. Mesela Hindistan, öyle bir parçalandı ki Pakistan ve Hindistan olarak iki düşman devlete dönüştüler adeta kanlı bıçaklı bir hale getirildiler. İngilizler o bölgede çekileli neredeyse bir asır olacak ama hala kanlı bıçaklılar.
Gelelim Kıbrıs'a, Anadolu'da da Türkler ve Rumlar asırlar boyunca bir arada yaşadılar. Kıbrıs'ta da. Ama ne zaman İngilizler idaresine girdi Kıbrıs, kan gövdeyi götürdü. Hatta öyle derin bir yara açtı ki İngilizler Kıbrıs'ta, oradan çıkan gerilim bugün Anadolu'yu bile karıştırıyor.
Antlaşma onların istediği gibi olsaydı Türkler, Batı Karadeniz ve İç Anadolu bölgesine kısılıp kalacaktı. Kısılan Türkler'e, Trakya ve Anadolu'ya yayılmış Türkler'in kolaylıkla ulaşmasına izin verilecek miydi? Burada da klasik İngiliz planı devreye sokularak, korkunç bir Türk nüfusunu azaltma planı uygulanacaktı.
Bakın bunlar İngilizler tarafından birçok kez yapıldı.
Irak Türkmenlerine bakın ne haldeler...
Girit'te Türklere yapılanlara bir bakın, hangi uygar batı ülkesi ses çıkarttı? Kim Türklerin derdine düştü? Aksine herkes Türklere yüz çevirdi, sırtını döndü.
Eğer istedikleri olsaydı, İstanbul’u kesinlikle bize bırakmazlardı. Hatta bugün bir dünya imparatorluğu olsaydı kesinlikle başkenti de İstanbul olurdu. İstanbul herkes için o kadar kıymetli. Napolyon ve I.Aleksandr arasında bile sorun olmuş bir konu İstanbul. Kimsenin kimseye bırakamayacağı en değerli ganimet...
Neyse konudan sapmayalım,
İstanbul'da yaşayan Türkler, çetelerin baskıları ve yıldırmalarıyla İstanbul'u terketmeye zorlanacaktı çünkü İstanbul ve Marmara bölgesinde Türk nüfus bulunmazsa, bir Osmanlı mevcudiyetine de gerek kalmazdı; İngilizler için
Türkler için belirledikleri Anadolu sınırları da muhtemelen 2. Dünya savaşında bir oldu bittiyle ilhak edilir, ya da bizi tekrar katletmeye çalışırlardı. Sonuç olarak Osmanlı Devleti'nin 1960 senesini bile görmesi büyük mucize olurdu.
Anadolu'da Türklerin, Rumların, Ermenilerin, Arapların ve diğer etnik unsurların din ve mezhep ekseninde tutuşacakları kavgayla tıpkı ortadoğu gibi bir yer olarak kalırdı Anadolu.
Bu yüzden Lozan çok kıymetlidir.
Bir çok tarihçi Lozan'ı devletin tapusu olarak nitelendirir ama bence Anadolu Türkleri'nin nefes borusu, Trakya'da Türk varlığının teminatıdır.