Suriye Dosyası- 5
Önceki bölümde Abdullah Gül’ün başında bulunduğu Dışişleri'nin, Türkiye-Suriye ilişkilerinin yeniden iyileştirilmesi yönünde yapılan girişimlere ilişkin yapılan görüşmeleri ABD’nin Ankara konsolosluğuna taşıyarak bilgilendirdiğine değinmiştik.
Dönemin dışişleri Abdullah Gül, gizli görüşmelerin ayrıntılarını taşımakla kalmamış, davet icabı gitmek zorunda kaldığı Suriye’de ABD için istihbarat bilgisi toplayarak dönmüştür. Gül’ün, Suriye’yi ziyaret etmesinin nedeni dönemin başbakanı R. Tayyip Erdoğan’ın, 2004’te Beşşar Esad ile eşine yaptığı davetin diplomatik karşılığıydı. Davet icabı Esad ile eşi, 2005’in yazında eşiyle birlikte Türkiye’ye gelecek ve Erdoğan ailesi ile Esad ailesi birlikte tatil yapacaklardı. Belki de ABD’nin diplomatik manevrası sonucu belki de Hariri suikastının gerçekleşmesi nedeniyle bu davet gerçekleşmiyor fakat Abdullah Gül, gitmemek için türlü bahanelerle iptal etmeye çalıştığı ziyaretini gerçekleştirmek zorunda kalıyor.
Gitmek istememesinin neden ise Türkiye ile Suriye’nin ilişkilerinin güçlendirilmeye çalışıldığı dönemde, Esad ile ABD’nin çıkarlarını konuşmasının veya savunmasının anlamsız hatta imkânsız olmasıydı. Gitmek zorunda kaldığında ise Gül’ün ikinci bir seçeneği vardır ki o da iyileştirilmeye çalışılan iki ülke arasında ilişkiyi sabote etmek için Suriye’nin kabul etmeyeceği düzenlemeleri öne sürmek ve böylece ABD’nin Suriye politikasına sadık kalmaktır. Gül, istemediği halde Suriye ziyaretini yapmak zorunda kalıyor ancak bu ziyaretin amacı Türkiye-Suriye ilişkilerine katkı sunmak değil, ABD’ye istihbarat bilgisi toplamaktır. Gül’ün, ABD’ye getirdiği mesajı okuduğumuzda ise bu ziyaretin gerçekleşmesinde ABD’nin rolünün olduğu anlaşılıyor. Daha net ifade edecek olursak ABD, Esad’a uyarı mesajı göndermek için Gül’ün Suriye ziyaretine bizzat ön ayak olmuş, fırsata çevirmiştir diyebiliriz.
ABD, üçlü görüşmeyi reddediyor
Gül’ün istemediği halde gitmek zorunda kaldığı ziyaret, Cumhurbaşkanı Sezer’in Suriye ziyaretinden 7 ay sonra gerçekleşiyor. O ziyarete ilişkin ayrıntılar, Nancy McEldowney tarafından kaleme alınarak 18 Kasım 2005’te Washington’a rapor edilen ayrıntılarda
“(…) Maslahatgüzar (McEldowney, kendini kastediyor) Türk dışişleri bakanlığı Ortadoğu genel müdürü Çelikkol’la, 18 Kasım’da yeniden ilişki kurdu ve ABD hükümetinin, Türkiye Dışişleri Bakanı Gül’ün, Şam dönüşünde ilettiği üzere kesinlikle Türkiye ve Suriye ile üçlü bir diyaloga girmekle ilgilenmediğini ona bildirdi. Maslahatgüzar; konuşma zamanı geçti dedi ve artık Suriye’nin somut adımlar atması lazım.” deniliyor.
Bu önemli ayrıntı, gitmek istemeyen Gül’ün Suriye ziyaretinin planlayıcısının ABD olduğu anlaşılıyor. Suriye’den getirdiği bilgileri ABD’li diplomatlara ileten ise yine Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu genel müdürü Oğuz Çelikkol’dur. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği ile Gül arasında bir nevi elçilik görevi yapan Çelikkol ile McEldowney arasında yapılan görüşmenin Gül’ün, Suriye dönüşü sonrasında gerçekleşmiş olması da bu tespitimizi doğruluyor.
Suriye’nin bir takım reformlara yönelmesi ve bunun için de biraz zamana ihtiyacının olduğunu söylemesi, McEldowney’in tepkisine neden oluyor. Çünkü zaten Esad’ın yapmayı planladığı reformlar, ABD’nin çıkarlarına ters düşüyordu. Fakat sonuç itibariyle Gül’ün olumsuz ve ABD’nin çıkarlarına hizmet etmeyen mesajlarla döndüğü, McEldowney’in, “artık diyalog kurmanın zamanı geçti” şeklinde son uyarısından da açıkça belli oluyor. Ancak ne var ki Abdullah Gül, bu tür görüşmelerini başta Erdoğan olmak üzere ve belli başlı kişiler dışında AKP’lilerle paylaşmıyor. Türkiye üzerinden Suriye’ye yaptırımlar uygulamada başarısız olan ABD bu defa Kuveyt’i kullanarak Esad’ın, ileriye yönelik program ve amaçları hakkında istihbarat toplamaya çalışıyor. Kuveyt, Esad’a komplo kurarak istihbarat toplamaya çalışırken diğer yandan da reformlardan vazgeçmesi yönünde Esad’a telkinlerde bulunuyor, ABD’nin emir eri gibi dolaylı yollardan tehditler savuruyor.
Kuveyt, Esad’a komplo kuruyor
ABD’nin, Kuveyt Büyükelçisi Richard H. Jones’in, 14 Ekim 2003’te merkeze yazdığı ve “Kişiye Özel” ibaresini eklediği telgrafta, Kuveyt hükümetinin ramazandan sonra Beşşar Esad’ı ağırlayacağına dair şu bilgiler aktarılıyor:
“(…) Kuveyt hükümeti, Beşşar Esed’in müteveffa babasının eski tüfekleri (muhafazakâr kadroyu kastediyor) görevden alacak ve yeni bölgesel realiteye uyum sağlayacak güce sahip olmadığını düşünmektedir. Hükümet, Beşşar’ın ramazan ayından sonra ziyaret etmesini bekliyor ve herhangi bir mesaj iletmekten (ABD’nin vereceği mesaj kastediliyor) memnunluk duyacaktır.”
Bu bilgiler, Kuveyt / Suriye görüşmesini planlayanın yine ABD olduğunu net bir şekilde ortaya koymakla beraber ABD’nin bölge çıkarlarına hizmet eden Kuveyt’in de sözde diplomatik davetmiş gibi Esad’ı, davet ederek komplo kurduğunu görüyoruz. Kuveyt’in amacı Esad’ın planlarını, gücünü, stratejisini öğrenmek ve ABD’ye bu konuda istihbarat bilgisi sağlamaktır. Nitekim Esad, dost sandığı Kuveyt’in davetini kabul ediyor ve gerçekleştirilen görüşmede babasının arkadaşlarını görevden alacağını fakat yine de bölgesel realiteye yani daha önce de bahsettiğimiz gibi reformları uygulamaya koyma gücünün olmadığına dair önemli bilgileri, Kuveyt hükümetine itiraf ediyor. ABD için hayati önem taşıyan bu bilgiler bir raporla Washington’a ulaştırılıyor.
Suriye diplomasisinde Kuveyt’i ajan olarak kullanan ABD’nin, Kuveyt ile olan görüşmelerini ise doğrudan gerçekleştirdiğini, ABD’nin Dışişleri müsteşar yardımcısı James Larocco’nun aynı tarihlerde Kuveyt ulusal güvenlik bürosu başkanı Şeyh Sabah el Halid el Hamad el Sabah’la yaptığı görüşmelerin ayrıntılarından öğreniyoruz. Rapor edilen notlar arasında Irak’ın işgalinden dolaysıyla da Saddam rejiminin yıkılmasından hemen sonra Kuveyt başbakanı Şeyh Sabah el-Ahmed el Cabbar’ın, Beşşar Esad ile görüşmek üzere Şam’a gittiğine ve bu görüşmede hangi konuların konuşulduğuna dair ayrıntılara yer veriliyor. Suriye Dışişleri bakanı Faruk el-Şara’nın da hazır bulunduğu görüşmenin notları arasındaki şu ifadeler, Kuveyt’in dolayısıyla da Arap-Müslümanların birbirilerine olan ihanetini bir kez daha ortaya koyuyor:
“(…) Sabah el-Ahmed, Şara’yı işaret ederek Esed’e dedi ki; - Bütün hatalarımızın mimarı odur. Şimdi kendi istikbalini belirlemek, Suriye’nin ellerindedir. Pencere kapanmadan önce hızla hareket edin.- Sabah el-Ahmed, kendisinin ateşli bir Pan-Arabist olarak Beşşar’ın babasının yanında yer aldığını da söyledi. Ancak o günler bir daha geri gelmemek üzere geride kalmıştı.”
Yapılan bu üçlü görüşmede, Suriye dışişleri bakanı Faruk el-Şara’yı “bütün hatalarımızın mimarı odur” şeklinde suçlamasının nedenine ilişkin bir açıklama yok fakat büyük ihtimalle ABD’nin, Suriye politikalarına karşı çıktığı içindir. Ayrıca Esad’ın babası Hafız Esad’ın ideolojisinin artık Irak işgalinden sonra geride kaldığına dair vurgu yapılması, yani Baas rejiminin yıkılmasından 7 ay sonra yazılan ve Washington’a gönderilen iki ayrı telgraf, Irak’ın işgalinden sonra bölgenin nasıl değiştiğine dair önemli ipuçları da veriyor.
Kaynak: https://www.dr.com.tr/kitap/kemalist-devletle-hesaplasma-emperyalizmin-evrak-cantasindaki-kurt-meselesi/arastirma-tarih/politika-arastirma/turk-politika/urunno=0002143392001?srsltid=AfmBOooUhGeZ9cBUTzUzM77BCJlM_fxW8cMMR_6d0ITXCOYCUzk-gCxa
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.