"Uyum ajanları!"
Prof. Dr. Ümit Özdağ şöyle bir sosyal medya mesajı attı
“Her kim Suriyeli sığınmacıların Suriye'ye dönmesinin mümkün olmadığını söylüyor, bu konuda Türk devleti ve Türk milletine çaresizlik aşılıyorsa Stratejik Göç Mühendisliği şeklinde gerçekleşen emperyalist projenin etki ajanıdır.
Bu etki ajanları bilmelidir ki, Türkiye isteyenin gelip kalacağı tatil köyü değil, vatandır. Vatan topraklarını uyum adı altında pazarlayan etki ajanlarını tarih affetmeyecek. Suriyeliler Suriye'ye DÖNECEK!”
Muhterem Prof’un UYUM konusundaki cümlelerine cevap vermeden önce Türkiye’de neden UYUM çalışmaları yapılması neden mecburi hale gelmiş onu özetleyeyim.
Türkiye coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca göç yollarının üzerinde yer almıştır.
Yanı zamanda bir imparatorluk mirasçısı olan Türkiye Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla anayurda dönen Balkan göçmenleri,
mübadele sonrası gelen Türkler, Afganistan Savaşı ve İran Devriminden kaçanlar, Doğu Bloğunun dağılması sonrasında işsiz kalan binlerce insan için Türkiye hem bir geçiş güzergâhı hem de yeni bir yurt olmuştur.
ABD’nin IRAK’ı işgal sürecinde de göç tercihi yine ülkemiz olmuştur.
Son dış göç dalgası ise Suriyeli göçüdür.
Tarih boyunca göç yaşamış olmasına rağmen Türkiye’de ne literatürde ne de üretilen kamu politikalarında göçmenlerin uyum sorunu pek de hak ettiği ilgili görmemiştir.
İlgi görmesini bir tarafa bırakın göç politikalarında sınıfta kalmışız.
Öyle ki; 100 yıl önce Balkan Savaşları ile Anadolu’ya gelen insanlarımız GÖÇ ve yabancılık konusunda hiç sorun yaşamaz ve ülkenin her alanında etkili olmalarına rağmen, doksanlı yıllarda Bulgar zulmünden ülkemiz göç etmek zorunda kalen kardeşlerimize “BULGARCI” demişiz ve onları sanki başka bir milletmiş gibi görmüşüz.
Olay o kadar dramatik ki, birinci göçte gelenler yanı yerden gelenlere “BULGARCI” demişler.
Bugün TÜRKMEN dediğimiz kardeşlerimiz aslında Osmanlı parçalanıp Türkiye kurulurken diğer tarafta kalmış öz ve öz kardeşlerimizdir.
Eğer sınırlar MUSUL-KERKÜK olarak çizilseydi biz o bölgede yaşayanlara “TÜRKMEN” mi diyecektik?
Tabii ki hayır.
Karslı, Erzurumlu bugün nasıl diyorsak onlara da MUSULLU –KERKÜKLÜ diyecektik.
Dolayısı ile Türkiye’ye GÖÇ konusu öyle başka ülkelere GÖÇ etmeye benzemez.
Türkiye’ye GÖÇÜN hikâyesi bir İmparatorluk mirasçısı olmasının tezahürüdür.
Ve hatta bu miras o kadar geniş coğrafyaları kapsar ki, Zenci Musa’nın evlatları ile, Osman Batur’un evlatlarını aynı kucaklar.
Dolayısı ile Türkiye’ye GÖÇ sadece ihtiyaç meselesi değil bir kültürel yapıdır.
Tüm bunlara rağmen Türkiye uzun yıllar neyin mirasçısı olduğunu bilmeden hareket etti.
Bu hareket ülkemize göç edenlerin uyumu konusunda daha çok iskân edilmeleri ya da sosyal yardım almaları olarak algılanmış, uyum sorununun karmaşık yapısı gözden kaçmıştır.
Türkiye özellikle Suriyeli göçü ile birlikte milyonlarca insanın göçüne maruz kaldı ve artık iskân Kanunu ve polisiye önlemlerle göçü önlemenin mümkün olmadığı anlayarak Göç İdaresi kurumunu kurdu.
Ve o kurum uzun zamandır UYUM programları düzenlemekte ve önemli sempozyumlara imza atmaktadır.
Bu çalışmalarda göçmenlerin uyum sorununun ne olduğu, sağlıklı bir uyum sürecinin nasıl olması gerektiği sorularına cevaplar arandı.
Bu çalışmalar bir göçmenin başarılı ve üretici, toplumla uyumlu bir birey olması ya da suç işleyen ve dışlanan bir bireye dönüşmesi arasındaki farkı uyum süreçleri bildirilerine imza atmıştır.
Peki onları bu çalışmalara iten neydi?
Suriyeli sığınmacı göçü Türkiye’yi hem yeni tip bir göç dalgasıyla hem de bu göçmenlerin uyum sorunu ile karşı karşıya bırakmıştı.
Bu sorunla baş edebilmenin tek çözüm yolu sağlıklı bir uyum sürecini hayata geçirmekti.
Göçmenlerin uyum süreci karmaşık ve uzun bir süreci ifade etmektedir.
Bu nedenle, birçok konuda adım atılması gerekmekteydi.
İşte Sayın Özdağ’ın ETKİ Ajanları dediği UYUM çalışmaları bu şartlarda ve coğrafi hareketlerle göre mecburi olarak yapılmış çalışmalardır.
Şimdi gelelim Prof’un “her kim ki” cümlesi ile başlayan yorumuna.
-Kim ne der bilmem ama ben o her kimin somut şekli olarak derim ki, Suriyelilerin yüzde doksanı geri dönmeyecek ve 100 yıl sonra bu ülkede onların göçmen olduğunu kimse bilemeyecek. Bunu anlamak için Özdağ etrafındaki 10 kişi ile bir anket çalışması yapsın ve baksın kim nere göçmeni?
-Evet, dönmeyecekler oradaki anlamsız savaş sürecini gören hiç kimse dönmez.
Şimdi ben bu cümleleri kurdum diye “emperyalist” bir etki ajanı mı oldum?
-Vatan toprakları UYUM adı altında pazarlandı mı, yoksa bu vatana yurttaşlar mı kazandırıldı, tarih o “ajan” dedin insanları affetmeyecek mi, alkışlayacak mı yaşayarak hep birlikte göreceğiz.
Tarih kimin neyin ajanı olduğunu da acı acı yüzümüze vuracaktır.
Özdağ, UYUM konusunda çalışmaları eleştireceğine gitsin o insanlara Türkiye de yaşamanın ağır yükünü anlatsın.
UYUM çalışmalarını yapanlara aynayla kavga yapar gibi “etki ajanı” yakıştırması yapacağına, “UYUM öyle olmaz böyle olur” diyerek bilimsel makaleler yazsın.
Milli olana bu yakışmaz mı?
Milli olan kapılar açıldığında zalimlik yapan Yunanistan’a “komşu bu ne medeniyetsizlik?” diye iki cümle kuramaz mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.