Ülkücüleri Germeyin
MHP’de herkes kılıcı çekmiş birbirine sallıyor.
15 Mayıs tarihi yaklaştıkça yaşanan gelişmeler, milliyetçi-ülkücü kamuoyunda tedirginlikleri de artırıyor. Adana ve Mersin’de yaşanan toplantı ve otel basma olayları bunun en açık delili.
Bir taraftan “Çağrı heyeti de kim” diyen Devlet Bahçeli, bir taraftan “15 Mayıs’ta o kongre yapılacak. Ben eski İçişleri Bakanıyım. Jandarma, polis karışamaz” diyen Meral Akşener.
Gerginlik siyasetinin kimseye bir faydası yok.
MHP üzerinden büyük bir iktidar kavgası veriliyor. Gerçek bu. Ve bu kavgada ülkücülerin inançları, ümitleri istismar edilmek isteniyor.
Dün, çözüm süreci için “Biz bu yola kefenlerimizle çıktık, her türlü bedeli ödemeye hazırız” diyenler, bugün hangi bedeli ödüyorlar.
Bedeli ödeyen, kefeni giyen bu aziz milletin çocukları. Her gün üç-beş şehidimiz geliyor. Artık neredeyse toplumca kabullendik.
MHP’de yaşanan 1 Kasım hezimetinin tabanda meydana getirdiği infiali görmek istemeyen bir Genel Merkez yönetimi var.
Bir anda iktidarın ve ona yakın tüm merkezlerin gözdesi oluverdiler.
Yaşanan bu hezimetin hesabını sormak isteyenler de muhalefetin gözdesi oluverdiler.
Köşk ile Pensilvanya arasındaki güç kavgasının piyonları durumuna düşmek, tüm milliyetçi-ülkücü camianın ortak korkusu.
Onlar için hava hoş. Dün, milliyetçiliği ayaklar altına almaktan çekinmeyenlerin bugün, milliyetçilerin kavga görüntüleriyle “ayağa düşmesinden” rahatsız olacaklarını hiç zannetmiyorum.
Adana ve Mersin’de yaşanan nahoş gelişmeler karşısında MHP Genel Merkezi’nden sağduyu ve itidal tavsiye eden, sorumlularını susturacak bir açıklama beklerdim. Ama MHP Genel Merkezi reflekslerini iyice yitirmiş anlaşılan. Ya da Türk Milliyetçilerini, ülkücüleri hala bostanındaki marul zannediyor. Yapılan en son açıklamada neredeyse parti yetkililerinin dışında amblem, rozet, bayrak taşımayı bile yasaklamışlar. Durum o kadar vahim yani.
Peki Genel Merkezi “metal yorgunluk” ile itham eden Meral Akşener niye birden eline körüğü aldı? Anlamak mümkün değil! Türk Milliyetçilerini, ülkücüleri; hala “demir topuklarla” ya da “pantolon kemeriyle” hizaya getireceklerini mi düşünüyorlar?
Yeteri kadar mağdur edilip kendisine yeni siyasi yol haritaları çizmek hevesinde olanlar olabilir.
Kendi ikbal ve arzularını -tüm bu hengame içerisinde- “dava” adına kullanmaya çalışan, teşkilatçılığı, bir önceki ocak başkanını tasfiye etmekten ibaret olan teflon tavalar bulunabilir.
İktidar mücadelesini “meydana çıkmadan” ülkücüler üzerinden yapmaya çalışanların heveslerini kursaklarında bırakmak, bugün Türk Milliyetçilerinin ve ülkücülerin asli vazifedir.
Milliyetçi ülkücü kadroların iktidar yürüyüşü azim ve arzularına gem vurmaya çalışan, umut ve ufuk vermeyenler, geç de olsa; tüm bu uğraş ve çabalarının kendilerine bir fayda getirmeyeceğini göreceklerdir.
Aynı zamanda, Milliyetçi, ülkücü kadroların iktidar olmaya yönelik azim ve arzularının istismara açık olduğunu düşünenler de yanılıyorlar.
Gerginlik siyasetiyle konumlarını korumak isteyenler veyahut bu gerginlik siyasetiyle kendilerine yeni konumlar sağlamak isteyenler, ülkücüleri dünkü çocuk zannediyorlar.
Ama yanılıyorlar.
Tüm bu toz ve duman elbet dağılacak.
Sağduyu ve aklıselim hakim olacak.
Su akacak, yatağını bulacak.
Son söz; yaşanan bu hengameye, oluşabilecek tüm kavga ve çekişmelere set çekmesi adına, 15 Mayıs’ta gerçekleşmesi planlanan Tüzük Kurultayı’na az bir zaman kala Yargıtay’ın dosyayı öne alarak olumlu-olumsuz bir sonuç vermesini bekliyorum. Umarım bir müdahale olmaz bu konuda.
Hakan Sönmez siyasetcafe.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.