Türkiye Venezuela’da seçimlere yardım ediyor
Venezuela Ulusal Seçim Konseyi (CNE) 6 Aralık’ta gerçekleşecek milletvekilliği (Asamblea Nacional-AN) seçimlerini ilan etti. ABD’nin “geçici devlet başkanı” olarak tanıdığı Juan Guaido’nun başkanı olduğu ve Maduro ile ona bağlı devlet kurumlarını –bu arada CNE’yi de- tanımayan muhalefetin elindeki meclisin seçimlerinden bahsediyoruz.
Guaido 2018’deki devlet başkanlığı seçimlerinde olduğu gibi buna da katılmayacaklarını ilan etti. Fakat gelişmeler muhalefetin blok olarak Guaido ile aynı fikirde olmadığını gösteriyor.
31 Ağustos gece yarısı Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro 110 muhalifi kapsayan bir af kararnamesi yayınladı. Milletvekilleri, politikacılar, gazeteciler ve hatta taksi şoförlerini kapsayan bu af bir süredir kesintiye uğrayan muhalefetle “Diyalog Masası”nın da başlıklarından biriydi. Muhalefetin 360 politik tutuklu listesinden 50’si af kararnamesinde yer aldı.
2 Eylülde Venezuela’daki siyasi trafik uluslararası aktörlerin katılımıyla hızlandı. Önce Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bazı muhalefet liderleriyle Maduro yönetimi arasında yaptıkları arabuluculuğun başarıya ulaştığını açıkladı. Bahsettiği muhalefet liderlerinin Henrique Capriles’le Stalin Gonzales olduğu tahmin ediliyordu. Capriles, Trump ile Erdoğan’ın el sıkıştığı bir fotoğrafı tivitleyerek bunu onayladı.
Türkiye bir süredir Kafkaslardan Latin Amerika’ya, Afrika’dan Yakın Doğu’ya sorunlu bölgelerde aktif bir aktör. Bu Türkiye’nin AB, ABD ve Rusya ile sorunlarını başka bölgelerde ortaklık yaratarak çözme stratejisinin bir parçası. Erdoğan yönetiminin artık gelenekselleşen uluslararası dengeler içinde yer alma siyasetinin bir ayağının da Venezuela’da olduğu biliniyor.
Kuşkusuz Çavuşoğlu Dominik’teki başkanlık töreninde bir araya geldiği Mike Pompeo’ya Maduro ile muhalefet arasındaki çabalarından bahsetmiştir. Muhtemelen Pompeo yüzünde taşıdığı zoraki gülümsemesiyle bir şey demeden ona bakmıştır. Zira ABD kendi arka bahçesindeki sorunlarda kimsenin müdahil olmasından hoşlanmaz.
Bunun tek istisnası Rusya. Sovyetler Birliği Soğuk Savaş döneminde Küba’yı nükleer gücüne dayanarak korumasına almıştı. Eski Sovyet politikalarını taklit etmeyi seven Putin de Venezuela’yı ABD ile fazla gerginlik yaşamadan himayesine almayı başardı.
Türk Dışişlerinin seçime katılmaya “ikna ettiği” iki muhalif politikacı önceki seçimlerde de boykota karşıydı. Stalin Gonzales halen Guaido’nun yönettiği meclisin bir üyesi. Muhalefette belirleyici bir konumu yok. Ama Henrique Capriles muhalefetin iki defa devlet başkanı adayı olmuş önemli bir politikacı. Ancak Guaido’nun ABD tarafından “başkan” atanmasından bu yana pek sesi soluğu çıkmıyordu. Fakat ekleyelim Partisi “Primero Justicia”nın tek başına Capriles’i muhalefetin adayı yapacak gücü yok.
Bu arada ABD geçen yıl John Bolton’un Ulusal Güvenlik Konseyi danışmanlığından atılmasından bu yana Venezuela meselesinde mesafeyi korumaya özen gösteriyor. 2 Eylülde ABD Dışişlerinin Venezuela Özel Temsilcisi Elliott Abrams’ın, uluslararası askeri müdahale talebinde bulunan radikal Amerikancı kanadın temsilcisi bayan Maria Corina Machado’ya verdiği cevap bunu kanıtlıyor. Abrams Machado’nun gerçekçi olmadığını ve dışarıdan gelecek sihirli bir kurtarış beklentisi içinde olduğunu söyledi.
Aslında muhalefetin Amerikancı olmayanı yok ama ABD’nin Venezuela’da muhalefete nizam verme çabası büyük memnuniyetsizlikler ortaya çıkarmış durumda. Hem ılımlı kanatta (Capriles) hem de radikal kanatta (Machado) bunu açıkça görüyoruz. Yani muhalefeti asıl bölen etken ABD’nin Venezuela siyasetindeki baskısı.
Bolivarcı Cephede de Maduro’dan yana olağanüstü bir memnuniyetsizlik var. Fakat muhalefetin bu bölünmüşlüğü ve lidersizliği karşısında Maduro daha kararlı bir duruş sergilediği için ayakta kalabiliyor. Günümüzde iktidar değişikliği için tamamen çökmüş bir ekonomi ve sefalet bile yeterli olmuyor.
Türk Dışişleri Maduro’yu 6 Aralık seçimlerinde uluslararası gözlemcilere izin vermesi konusunda da ikna etmiş. Bugün Venezuela Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’ne mektup göndererek seçimlere gözlemci göndermesi çağrısında bulundu.
Diğer yandan daha seçim açıklanmadan Venezuela Yüksek Mahkemesi (TSJ) üç sağ iki sol partiye kayyum atandı. Yani bu partiler Maduro’nun güvendiği kişilerin eline geçti.
Maduro yeni meclisin kendi kontrolünde olmasını garanti etmeye yönelik adımlar atıyor. Bununla beraber bir normalleşme için muhalefetin sisteme katılmasının zaruri olduğunu da biliyor. Muhalefet de kısa yoldan Maduro’yu devirmenin mümkün olmadığının farkında. Üstelik ABD ambargosu nedeniyle duran petrol üretimi sadece iktidara değil muhalefetin de temsil ettiği sermaye kesimlerine zarar veriyor.
Bakalım siyaseten uzlaşmayı başaramayanlar iktisaden bir orta yol bulamayı becerebilecekler mi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.