Türkiye her mazluma kucak açacak kadar büyüktür..!
Cumhurbaşkanının “Suriyelileri Vatandaş Yapacağız” söylemi almış başını gidiyor… Önüne gelen belden aşağı, belden yukarı cümleler kurup duruyor.
Bu işe karşı olanların tezlerini kısaca şu 3 maddede özetleyebiliriz;
-Cumhurbaşkanı sığınmacı oylar peşinde mi?
Bu çok yavan bir düşünce. Zira Cumhurbaşkanının mevcut siyasi tabloda her hangi bir oya ihtiyacı yok. Karşısında rakip yok çünkü. En önemlisi Türkiye Devleti kısa oy hesaplarına bu işi bırakılmayacak kadar ciddi ve köklü bir devlettir. Dolayısı ile bu meseleden karşı çıkılması bence anlamsızdır.
-Başka bir tez “Türkmenler –Ahıskalılar “ varken neden Suriyeliler?
Bu tezi savunan milli olan arkadaşlara tavsiyem Türk`ün kuvvet ve kudretini iyi anlamalarıdır. Ayrıca Türk Milletin`de mülteci sorunu yoktur. Türk`ten Mülteci olmaz. Türk bulunduğu toprağın sahibidir, orada görevi vardır ve orada kalmalıdır. Gerekirse ölmelidir. Türk toplumuna mülteci muamelesi yapmak ona hakarettir.
Bu düşünceye sahip insanların duygusal reflekslerini yeniden gözden geçirmeleri lazımdır.
-Bir başka tez gelen Suriye`lilerin uygunsuz toplum oluşturacakları savunmasıdır.
Bu da çok ucuz bir mantık. Zira milli kültürü sağlam olan topluluklar misafirlerinden etkilenmez, onları etkilerler. Dolayısı ile sorunu önce kendimizde aramalıyız.
Türkiye’de bugün 2,7 milyon sığınmacı olduğu söyleniyor.
Bu rakam daha yüksek olabilir. Suriye’de iç savaş sürerse, rakamın 4 milyona ulaşma ihtimali yüksek.
Ezici çoğunluğu 35 yaş altı, yüzde 40 gibi bir bölümü 15 yaş altı bir sosyal gurup var karşımızda.
Suriye’de savaşından ülkemize en az 5 yıl önce mülteci geldiğini düşünürsek ogün ülkemize gelen mülteciler tam 5 yıldır bizimle yiyor, bizimle içiyor ve artık bizimle Türkçe konuşuyorlar.
Büyük çoğunluğunun 12 yaş altı çocuk olduğunu düşündüğünüz de ve savaşın daha uzun yıllar süreceğini düşündüğünüzde mültecilerin artık Türkiye`li oldukları oradadır.
5 yıl sonra 20 yaşında bir gence “Sen Suriyelisin, ülkene dön!” diyemeyiz. Desek de bir şey değişmez. Dönmez, dönemez. O artık bu ülkenin bir parçası, Suriye’ye yabancı.
Ona “Sığınmacı” diyerek bir ezilmişlikte yükleyemeyiz, zira Taliban, Pakistan’daki Afgan kamplarında doğdu büyüdü.
Ozaman ortada tek bir çözüm yolu kalıyor, onları bu ülkenin vatandaşı yapıp kanun önünde her birini bizlerle eşit haklara sahip yapmak.
Bunu yapmasak, hiçbir şeylerinden hesap soramayız.
Özelikle çocukları kazanma, topluma yararlı bireyler haline getirmek lazımdır.
Mültecilik kolay bir hayat tarzı değildir.
Turist olarak gittiğiniz yerde bile bir süre sonra “vatanımda, vatanım” demeye başlarsınız.
Suriyeliler zor durumda savaştan kaçıp Türkiye’ye geldi. Bunun sorumlusu, hiç kuşku yok Suriyelilerin göç etmesine neden olan koşulları yaratanlardır.
Suriye’yi silah ve çete deposuna çevirip her gün onlarca insanın ölümünden sorumlu olanlar, hâlâ onları gayriinsani emellerine alet etmek için çabalıyorlar.
Hal bu iken aslolan Suriyelilere düşman gibi yaklaşmak değil, onlara kucak açıp yüz yıl sonrasının toplumunu yatarmaktır.
Unutmayın biz onları ne kadar da vatandaş yaparsak yapalım savaş bitiminde %90`ı geri dönecektir.
Bu geri dönüşte ise ülkemizden aldıkları, yaşadıkları, yedikleri, içtikleri onlara vefa olarak kalacaktır.
O vefayı hak etmemiz için, misafir perverliğimizi asla “ama-fakat-lakin` gibi cümlelerle heba etmemeliyiz.
Türkiye’ye kaçan Suriyeliler, misafir mi, göçmen mi, yoksa mülteci olarak mı isimlendirilmeli? Gibi bir soruya ben hukuki süreçleri dolanlara derhal vatandaşlık verilmeli diyerek cevap veriyorum.
Ne ülkemden, ne milletimden, ne devletimden asla bir korkum yok.
Türkiye Cumhuriyet`inin vatandaşı çoktur, ama vatanın sahibi tekdir.
Bu ülkenin ekmeğini yiyen, suyunu içen meclisinde oturan teröristlerden daha çok onlar vatandaşlığı hak ediyordur.
….
Ayrıca mültecileri kabul etme konusunda bir başka mantıkta var “En zekilerini seçip alalım, insan seçelim” diye…
Ben bu ` mantığa ` tükürürüm.
Zira bu mantık Hitlerin temiz toplum yaratmak için, hastalıklı tipleri yakmasına benzer.
Bu mantık, hasta olarak doğacak çocuğunu ana karnında aldıran ahlaksız bir mantıktır.
Benim milletimde zerre kadar bu mantık yoktur, biz her canlıyı yaşatma arzusunda olan çok köklü bir medeniyetin evlatlarız.
Kapımız, ekmeğimiz, aşımız herkese açık.
Öyle doğduk, öyle ölmeye de yol alıyoruz…
Kısaca: TÜRKİYE HER MAZLUMA KUCAK AÇACAK KADAR BÜYÜKTÜR.
HER HAİNE DE DERSİNİ VERECEK KADAR GÜÇLÜDÜR.
HER İKİSİDE BUYURSUNLAR BİRİNE KALBİMİZ, DİĞERİNE KİNİMİZ CANLIDIR…
vesselam
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.