Özgür UYANIK

Özgür UYANIK

Politikanın geleceği: Ekostrateji

Politikanın geleceği: Ekostrateji

Siyasetcafe.com’da çıkan son iki yazım “Kanadalı ne getiriyor?” ve “Amazonları kim yakıyor?” üzerine birçok soru ve yorum aldım. Her iki yazının ortak noktası da çevre ve politikaydı. Bu konu henüz popüler olmadı ama yine de insanlar yerkürenin geleceğiyle bağını sezebiliyorlar. İklim değişikliğinin hızı ve bundan doğan sorunlar önümüzdeki yüzyıl boyunca tüm dünyanın kaderine etki edecek. Doğal olarak politikanın merkezine “çevre” konusu oturacak.

Batılı merkezlerde “Yeşiller”in öne çıkarılması da gösteriyor ki enerji merkezli emperyalist politikanın yerini “iklim ve çevre” öncelikli enerji politikaları alacak(Örneğin Almanya 2021’de tüm nükleer santralleri kapatıyor). Stratejiler buna göre belirlenecek. Çünkü önümüzdeki elli yıl içinde suların yükselmesi sebebiyle ülkeler büyük toprak kayıpları yaşayacak. Daha şimdiden dünyanın en kalabalık kentlerinden biri olan Endonezya’nın başkenti Jacarta bu nedenle terk edilmeye başlandı.

Kanadalı ne getiriyor?” yazımda ekonomik gelişmişlikle toprağı verimli kullanma arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştim. Günümüz teknolojilerinin doğayla uyumlu üretimi esas aldıklarını görüyoruz. Zira bugün doğaya verilen zararların maliyetinin toplumsal ve ekonomik karşılığı olağanüstü boyutlarda. Gerçek şu ki insanlık belki şu son kırk yıl içinde su, hava ve toprağı önceki çağlarla karşılaştırılmayacak ölçüde kirletti. 

Konunun Kanada ile ilgisi malum Kirazlı’daki altın madeninin işletmesini bu ülkenin almasından geliyor. Küresel ölçekte maden şirketlerinin %57’si Toronto borsasına kayıtlı ve Kanada GSYİH’nın %4’ünü yabancı ülkelerde işlettiği madenlerden elde ediyor. Benim uzmanlık alanım olan Latin Amerika ise madencilik konusunda Kanada’nın egemenliği altında. Bu konuda Bilim ve Ütopya dergisinin Eylül sayısında yayımlanan “Kanadalı şirketlerin Latin Amerika’daki maden faaliyetleri” başlıklı çalışmamı okumanızı tavsiye ediyorum.  Kanadalı şirketlerin Latin Amerika’da sadece çevreye değil topluma ve hatta politikaya nasıl zarar verdiklerini raporlarla ve doğrudan tanıklıklarla kanıtlıyorum. Ayrıca siyasetcafe.com’da yer alan yazımda olduğu gibi Türkiye’nin doğal kaynakları kıt bir ülke olarak sermaye birikimi için madenciliği seçmeli mi sorusunu ortaya atıyorum.

Bu yazılar yayımlandığı sırada Amazon yangınları gündeme oturmuştu. Amazonlar dokuz ülkenin sınırları içinde yer alıyor. Fakat yalnızca Brezilya hedef alınıyordu. Konu ilginç biçimde Brezilya devlet başkanının Fransa devlet başkanı Macron’un eşine hakaret etmesine kadar vardı. Kişisel görünen bu tartışmanın arka planında kısa ve uzun vadeli egemenlik politikaları olduğunu “Amazonları kim yakıyor?” başlıklı yazımda anlatmaya çalıştım. 

AB ile güçlü ticari ilişkisi olan Güney Amerika Ortak Pazarı MERCOSUR’un Brezilya’daki mevcut iktidar tarafından tasfiye edilmesi güncel bir meseledir. Dinci Evangelist(Pentakostal) ve ırkçı görüşlere sahip Brezilya devlet başkanı aşırı ABD’ci politikalarından Avrupa rahatsızdır. İşin gerçeği İngiltere ve ABD, sendikal bir mücadeleden gelen İşçi Partisi lideri Lula da Silva’yı iktidardan düşürüp hapsettikten sonra, bir tür Orta Çağ Haçlı ideolojisiyle donanmış Bolsonaro ve ekibini Brezilya’da iktidara getirmiştir. Bunun temelinde ABD’nin dogmatik dış politika anlayışı yatmaktadır. ABD her ne pahasına olursa olsun Latin Amerika’da “milli ve halkçı” yönetimleri yıkmayı arzulamaktadır. İngiltere ise giderek zayıflayan ve küçülen bir imparatorluk olarak Latin Amerika’daki her türden karmaşadan faydalanmaktadır. 

Uzun vadede ise ABD, İngiltere ve AB’nin küresel emperyalist stratejisi Brezilya’yı parçalama üzerine kuruludur. Türkiye’nin dokuz katı büyüklükte ve gevşek bir konfederasyon niteliğindeki Brezilya Birleşik Devletleri, Latin Amerika’da parçalanmaya en müsait ülke durumundadır. Üstelik bu parçalanmadan birçok devlet oluşumuna yetecek kadar doğa ve insan kaynağı çıkarılabilir. Bu proje iki asırdır yürürlüktedir. Bolsonaro ve ekibi planlanan parçalanma için gerekli koşulları oluşturup emperyalizmin ihtiyacı olan politik müdahale zeminini yaratmaktadır. İşte Amazonların yanması örneğinde olduğu gibi gelecek dönemde emperyalist müdahaleler yalnızca “insani kriz” durumunda değil doğayı korumak adına da yapılır hale gelecektir.

Doğal kaynakların yabancı maden şirketleri tarafından yağmalanmasının toplumsal krizlere yol açtığını biliyoruz. Şimdi hızlanan küresel ısınma olgusuyla beraber bu etki birkaç katına çıkacaktır. Güney Afrika başkenti Cape Town’da geçen yıl su karneye bağlanmıştı. Öyle ki insanlar su kaybı olmasın diye tuvalet sifonunu çekemiyor. Su ve toprak gelecekte altından daha kıymetli hale gelecek. Ekostrateji emperyalist politikaların merkezine şimdiden oturduğuna göre artık çevre konusu Milli Güvenlik Politikaları içinde değerlendirilmelidir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özgür UYANIK Arşivi