Mah-ı Matem Muharrem
Aziz kardeşlerim!
Mah-ı Matem Muharrem meclislerinin başlama zamanı geldi. Bu meclisler çok zor şartlarda korunmuş ve bu günlere kadar devam etmiştir. Devletler/hükümetler bu meclisleri yok etmek, yozlaştırıp tahrif etmek için çok uğraşmışlardır.
Bu meclisleri yok etmek için Emevi, Abbasi hükümetleri emirler, genelgeler çıkardı ama Ehlibeyt aşıkları yılmadı. Bu meclislerde başı çekenler zindanlara atıldı, işkenceler yapıldı ama yılmadılar.
Bu meclislere katılanlarla dalga geçildi, alay edildi ama yılmadılar. Yok etmek isteyen güruhun alimleri Aşura'yı yozlaştırmak için hadis adı altında sözde Aşura günü vüku bulan on hadise yalanını yıllarca yazdılar, anlattılar ama Ehlibeyt camiası inanmadı, yozlaşmadı, yılmadı.
Bizler Şialığın ne olduğunu ders sınıflarında değil Muharrem ve Ehlibeyt meclislerinde öğrendik.
Ayetullah Tabatabai ve Ayetullah Behçet gibi büyük alimlerin ve müçtehitlerin üstadı olan Ayetullah Muhammed Hüseyin Ğerevi Necef'de kendi evinde mersiye meclisleri düzenliyordu. Daima ayakkabılığın yanında oturuyor ve meclise gelenlerin ayakkabılarını düzenliyordu. Semaveri de yanına bırakarak meclise gelenlere kendi eliyle çay dağıtıyordu.
Bu meclislerin sahibi Ehlibeyt İmamlarının kendileridir. Bundan dolayı bu meclisler konusunda çok dikkatli ve hassas olmalıyız. Bizler inançlarımızı korumak adına Muharrem ayına çok ihtimam göstermeliyiz. Bizler toplum olarak bir çok şeyi Muharrem ve Aşura meclislerinde öğrenen bir toplumuz.
Yaklaşık yetmiş sene önce Kaşan şehrinde Mirza Habibullah Kaşani adında bir alim yaşıyordu. Alim ve fakih olmasının yanı sıra İmam Hüseyin'e mersiyede okuyordu.
Bir sene Muharrem ayında altı yedi mecliste sohbet edip ve mersiye okumayı kabullenir. Muharremin birinci günü yaşlı bir bayan Mirza Habibullah'ın yanına gelerek; onunda evinde mersiye okuması için ricada bulunur.
Mirza Habibullah kabul etmez ve annecan benim vaktim yok diye cevap verir. Yaşlı kadın mahzun bir halde ısrar edince, kabul eder ve öğle sonrası saat ikide okuyabileceğini söyler. Bunun üzerine yaşlı kadın sevinerek teşekkür eder.
O günün sabahında Aşura gününe kadar her gün o meclise gitti. Aşura günü şam'ı gariban meclislerini iyi düzenlemek için öğleden sonra olan bütün meclislerini öğle öncesine aldı. Ancak yaşlı kadının evindeki meclisi önemsemedi ve böylelikle aklından çıkardı.
Aşura günü öğle namazından sonra çok yorulduğu için evine dinlenmeye gitti. Dinlenirken uykuya daldı. Rüya aleminde Hz. Fatıma'yı gördü. Hz. Fatıma ona şöyle buyurdular; Mirza neden o yaşlı kadının meclisine gitmedin? Ona haber de vermedin. Oysa o şu anda düşünceli bir halde sizi beklemektedir.
Mirza Habibullah uykudan sıçrayarak uyandı, acelece elbisesini giyindi ve yaşlı kadının evine doğru koşmaya başladı.
Eve yetiştiği zaman yaşlı kadın Mirza Habibullaha dedi; Hacı ağa neden gelmediniz! Hz. Fatıma mecliste oturuyor. Mirza bunu duyunca başına vurdu ve dedi; Benim rüyada gördüğümü bu kadın uyanıkken gördü. Bu meclislerin sahibi Hz. Fatıma'dır.
Mirza Habibullah mah-ı matem Muharrem ayında altı yedi meclise gitmeyip sadece bir meclise gidebilir ve o bir meclis bittikten sonra evine çekilebilirdi. Ama bunu yapmamış İmam Hüseyin Aleyhisselamın musibetleri için davet aldığı altı yedi matem meclisine katılmış ve daha fazla hizmetin niyetini taşımıştır.
Hz. Fatıma Aleyhisselam ona neden altı yedi meclise katılıyorsun diyerek onu kınamamış aksine neden o yaşlı kadının meclisine katılmadın diye onu uyarmıştır. Hz. Fatıma Aleyhisselamın zaviyesinden meseleye bakanlar kendi rahatlıklarından feragat ederek üç beş meclise katılan alimleri, meddahları taktir ederler.
Ama bakış zaviyesi Hz. Fatıma Aleyhisselam gibi olmayanlar oturanlar hakkında tek kelam etmezler ama yürüyenler veya koşanlar hakkında neden yürüyor, neden koşuyor diye konuşup dururlar. Suizan edildiği gibi birkaç meclise katılan alimlerin, meddahların niyeti dünyevi çıkar ise böyleleri hesaplarını Allah'a vereceklerdir elbet.
Ama bazıları bu tür alimlerin niyetlerini bilmeden Allah'ın yargılama meleğiymiş gibi daha fazla hizmetlere koşanları insafsızca yargılayıp dururlar ama kendi nefislerini asla hesaba çekmezler! Aslında böylelerinin niyeti sözlerinden gayet iyi anlaşılmaktadır.
Mümin ve muhlis olanlar Ehlibeyt yolunun ihyası doğrultusunda meclislerden meclislere giden alimleri, meddahları taktir ederler. Ama niyeti faklı olanlar yapılan hizmetlerin altında farklı şeyler ararlar. Böyleleri açılan ziyafet sofrasında sevmedikleri bir yemeyi gördükleri zaman ziyafeti veren kişinin zahmetlerinin tamamına şaşı olarak bakan ve sergilediği tavır ile niyetini açığa vuran insana benzer.
Oysa mümin ve muhlis bir Ehlibeyt dostu şöyle düşünür: Matem meclisi bittikten sonra ben (icabında) gidip evimde oturacağım. Bu alimde veya bu meddah da gidip evinde oturabilir ve evinde otururken de kimselerin ona "neden evine gidip oturuyorsun" diyerek hesap sorma hakkı yoktur. Hal böyle iken bu alim veya meddah benim gibi evine gidip oturmuyor ve başka bir mecliste benim gibi İmam Hüseyin Aleyhisselamın matem meclisine toplananlara hizmet etmeye gidiyor ve Ehlibeytin yolunun ihyası doğrultusunda daha fazla zahmet çekiyor. Bu tarz bir düşünce Hz. Fatıma Aleyhisselamın düşüncesidir.
Ayetullah Hüseyin Vehid Horasani şöyle buyurmuştur; "Kim İmam Hüseyin'in aşura merasimleri hakkında ileri geri konuşursa , bilin ki Allah Resulünün belini kırmıştır."
NE MUTLU HZ. FATIMA ALEYHASSELAMIN ZAVİYESİNE SAHİP OLANLARA!
Selam ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.