LAMBADAKİ CİN, DÜRBÜNÜNDEKİ FİL
ABD’nin başkanlık seçimlerini Joe Biden’in kazanmasından hemen sonra beş yıldan beridir Maliye ile Hazinenin teslim edildiği Berat Albayrak’ın görevinden ayrılmasını veya alınmasını “istifa” şeklinde yüzeysel polemikten öteye götürememek, meselenin arka planındaki olasılıkları daha da karartacaktır. Çünkü Joe Biden’in başkanlığının kesinleşmesiyle Berat Albayrak’ın ayrılması sıradan bir tesadüf değildir. Bu basit diyalektiği dahi kavrayamayan, analizden ve stratejiden yoksun en değeme yazarlarımız bile her konuda olduğu yine dürbünün tersinden bakmakla meşgul. Dürbünün tersinden bakarsanız fili bile sığdırmanız mümkün ancak ayrıntılarıyla birlikte net göremezseniz. İstifa mı etti yoksa görevinden mi ayrıldı? Gibi benzer sorularla meselenin özünü anlamak, doğru bir neden-sonuç ilişkisi kurmak mümkün değildir. Çünkü istifa etmesinin, görevden alınmasının ve hatta kovulmasının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan eğer varsa ayrılmasını gerektiren dış ve iç faktörlerin neler olduğudur.
Berat Albayrak’ın başarısızlığını yalnızca beş önce 2. 7830’den devraldığı doları, 8. 1429’a yani dört katı yükseltmesine bağlamak da son derece yanlış olacaktır. İflasın eşiğine gelmiş Türk ekonomisine bütünsel olarak baktığınızda, Joe Biden’in gelmesiyle Berat Albayrak’ın gitmesi arasında doğal bir ilişkinin olduğu görülecektir. AKP, Joe Biden’in kendilerini dibe vurmuş ekonomisiyle vuracağını tahmin ettiği için tedbir olarak ilk önce Albayrak’ı göndermiştir ki sebep de budur. Fakat burada yanıtını bulmamız gereken sorular bununla da sınırlı değil, ABD / Türkiye ilişkilerinin bundan sonra nasıl seyredeceğidir. İşte bu ve benzer soruların yanıtlarını bulabilmek için de tarihin makarasını fazla değil, biraz geri çevirmek yeterli olacaktır.
Buzdolabında unutulan emanet
Konuyu bir de Amerikan bakış açısıyla değerlendirdiğimizde AKP’nin, ekonomide tedbir alma telaşı daha net anlaşılacaktır. Hatırlanacağı üzere Barack Obama döneminde Irak’ın işgaliyle fiilen uygulamaya konulan proje (BOP) 2015’te gerçekleştirilen Dolmabahçe mutabakatında uzlaşma sağlanamadığı için rafa kaldırılmıştı. Barack Obama’dan sonraki başkan Donald Trump ise bu konuda aynı stratejiyi devam ettiremediği gibi herhangi bir ciddi adım da atmamıştı. Trump’ın başkanlık dönemi Amerikan bakış açısıyla ciddi zaman kaybı anlamına geldiği için de yeni başkan Joe Biden henüz seçilmeden evvel AKP ile hareket etmeyeceğine dair beyanatlarda bulunmuş, Türkiye’de yeni partner arayışına işaret etmişti Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan gibi isimlerin parti kurma çalışmaları, HDP ile CHP’nin seçim ittifakı yapması gibi gelişimler de bu arayışların somut işaretleridir. Joe Biden’in seçilmesi de buzdolabına kaldırılan “Açılım”ın yeniden müzakereye açılması için ABD açısından gerekli şartlar oluşmuştur fakat devam edilebilmesi için Türkiye şartlarının da olgunlaştırılması gerekmektedir.
Türkiye şartlarını oluşturulabilmek için de öncelikle AKP’ye, ekonomi ve yargı üzerinden baskı uygularken diğer yandan da birlikte hareket edebilecekleri yeni partner arayışlarını sürdürecektir. Bu durumda AKP, baskılara direnebilmek için dışarıda Rusya’nın desteğine daha çok ihtiyaç duyarken içeride ise tıpkı Berat Albayrak örneğinde olduğu gibi tedbirlere yönelerek baskıyı asgariye indirmeyi deneyecektir. Ancak dışarıya karşı alınan tedbirlerin milliyetçilikle köpürtülerek sunulmasının dahi kamuoyunu ikna etmeye yeterli olacağının çok düşük bir ihtimal olduğunu söyleyebilirim. Çünkü AKP önceliğini iktidarlığını sağlamlaştırmaktan yana kullanacağı için tedbire yönelik bu girişimlerin sonuç vermemesi durumunda ABD çizgisine gelmeyi düşünmesi uzak bir ihtimal değildir. Ancak her iki durumda da değişmeyen tek gerçek ABD’nin, Türkiye’deki muhalefeti destekleyerek AKP’yi zayıflatmak ve hatta iktidardan indirmek için yoğun çaba harcayacağıdır.
ABD’nin yeni partner arayışları
ABD’nin, Türkiye’de yeni yol arkadaşı aramasının başlıca nedeni, AKP’yi önceliğinden çıkartmış olmasıdır. Bundan sonra Türkiye / ABD stratejik ilişkilerinin belirlenmesinde de AKP’nin tavrı önemli rol oynayacaktır. Çünkü ABD’nin önceliği Türkiye’deki Amerikan üslerinin tam olarak kullanılma açılması ve kesintiye uğrayan Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağını oluşturan açılımın yeniden uygulamaya konulmasıdır. Bu konuda uzlaşma sağlayamadığı takdirde diğer seçeneğini yani muhalefeti örgütleyerek demokratik yollardan AKP’den kurtulmayı önceliğine alacaktır. Şimdilik ilişkilerin nasıl olacağına dair tek bir emare olmasa da eğer ABD, önceliğini AKP’den kurtulmaktan yana kullanırsa Türkiye’nin 2023 seçimleri beklemeden erken seçime gitmesi bile söz konusu olabilir. Bu öngörüler doğrultusunda ABD / Türkiye ilişkilerinin Joe Biden’in başkanlığında çok kritik bir döneme gireceğini şimdiden söylemek mümkündür.
ABD başkanı Joe Biden’nin, yukarıda yer verdiğimiz Türkiye’ye yönelik açıklamaları dikkate alındığında AKP veya AKP’siz, Büyük Ortadoğu projesinin kaldığı yerden devam ettirilmesindeki kararlıkları açıkça görülecektir. Zaten gelinen bu aşamada hangi partinin iktidarda olduğu veya olacağı değil, Türkiye’yi dış bağımlılıktan kurtaracak programlardır. Elbetti bunu uygulayacak bir de siyasi oluşuma ihtiyaç vardır ancak bu oluşum Erdoğan kadrosu olmadığı gibi ABD’nin yeni partneri Kılıçdaroğlu kadrosu ile HDP ittifakı hiç değildir. Çünkü ABD ile stratejik ortaklığa girmeyi düşünen her siyasi oluşumun öncelikle Erdoğan’ın buzdolabına kaldırdığı açılımı ısıtarak yeniden kamuoyunun önüne sürmesi gerekmektedir. Aksi durumda günümüz koşullarında ABD stratejik ortaklığı söz konusu dahi olamaz. Elbette ki konuya ilişkin yapmış olduğum analizler öngörülerden, varsayımlardan ibarettir fakat cin’in şişeden çıktığı, filin de dürbüne sığdırılmaya çalışıldığı bir döneme girdiğimizi görmek gerekiyor. Varsayımların, tespit veya analizlerin doğuluğu ya da yanlışlığı da ilerleyen zamanlarda daha net anlaşılacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.