Kılıçdaroğlu'nun konuşması ve Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu dün Meclis bütçe konuşmalarında kürsüye çıktı ve belki de son 10 yılın kendisi açısından en başarılı kürsü performansına imza attı.
Konuşması çok net, nokta atışı eleştiriler ile doluydu ve konuşmasında söylediklerine AKP milletvekilleri de cevap veremediler…
Kılıçdaroğlu konuşmasını CHP’li vekillerin ayakta alkışları ile tamamladı, bu konuşma sosyal medyada da gündem oldu.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında pek çok maddeyi ön plana çıkartıp detayları ile üzerine konuşmak mümkün ancak konuşmasının satır arasında söylediği tek bir cümle önümüzdeki siyasal süreçle ilgili en önemli olanıydı. O cümle ise AKP sıralarından “Aday ol” sesleri yükseldiğinde “Siz benim aday olup olmayacağımı nereden biliyorsunuz?” sözleriydi.
Kılıçdaroğlu bu cümleyi elbette boşa,bir anlık hazırcevaplık yapmak için kurmadı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından telefonla görüştüğüm Türk siyasetinin deneyimli isimlerinden ve benim de fikirlerine değer verdiğim önemli bir siyasetçi bana kısa süre önce Kılıçdaroğlu’nun “Alevi bir adaya Cumhurbaşkanlığı adaylığında oy verir misiniz?” şeklinde bir anket yaptırdığı bilgisini verdi. Bu tartışmalar en son 2018 yılında, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce gündeme gelmiş ve o dönemde SONAR Araştırma Şirketi sahibi Hakan Bayrakçı “Ülke henüz bir Alevi Cumhurbaşkanına hazır değil,bu nedenle Kılıçdaroğlu aday olursa Erdoğan karşısında alabileceği en iyi oyu alamaz” tespitinde bulunmuştu.
Ancak konuştuğum deneyimli siyasetçi bana Kılıçdaroğlu tarafından yaptırılan bu “Alevi adaya oy verir misiniz?” şeklindeki anketten %52 oranında “EVET” yanıtı çıktığı bilgisini verdi ve “Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında bu anketten çıkan sonucun verdiği özgüvenin izleri var” şeklinde bir tespitte bulundu.
Yaklaşık 1 hafta önce Gürsel Tekin “CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı hazır.Herkesin oy verebileceği bir isim” açıklamasını yapmıştı.
Bu açıklamanın hemen ardından görüştüğüm Gürsel Tekin isim veremeyeceğini belirterek “Ama şu kadarını söyleyeyim ki bu aday her bir CHP’linin eli titremeden,gönül rahatlığı ile oy verebileceği bir isim” demiş hatta ben ısrarla “O zaman bu isim Gül-Babacan profilinde bir isim değil?” diye sorunca da “Kesinlikle değil, partinin evladı” cevabını vermiş ve “Ben ismi açıklayamam lakin Genel Başkan uygun görürse açıklar” şeklinde konuşmuştu.
Dünkü bütçe görüşmesi, aldığım “Alevi adaya oy verir misiniz?” anketinin bizzat Kılıçdaroğlu tarafından yaptırılmış olması bilgisi ve Gürsel Tekin ile gerçekleştirdiğim telefon görüşmesindeki bu ifadeler birleştiğinde CHP’de Kılıçdaroğlu’nun bu kez Cumhurbaşkanı adaylığını açıklaması hemen hemen kesin gibi duruyor. (“Hemen hemen” diyoruz zira siyatte 24 saaatin çok uzun olduğu gerçeğini yadsımak,dengelerin bir anda nasıl değişebildiği gerçeğini tamamen bir kenara iteklemek de hata olacaktır.)
Tabii bu gelişme başlı başına detaylıca değerlendirilmesi gereken bir husus…
***
Dün Kılıçdaroğlu bu kadar etkili bir konuşma yaparken bugüne dek kendisinin konuşmalarını,hele hele AKP’ye sert eleştiriler getirmeye başlamışsa anında yarıda kesen NTV,HABERTÜRK başta olmak üzere tüm haber kanallarının baştan sona kesintisiz olarak vermiş olması çok önemli bir detaydı.
Özellikle NTV’nin, hele de sahibi Ferit Şahenk AKP sayesinde Katar ile İstinye AVM satışı konusunda milyonlarca dolarlık sözleşmeye attığı imzanın mürekkebi kurumadan böylesi bir konuşmayı kesintisiz yayınlamasının Erdoğan’ın haberi ve onayı olmadan mümkün olabileceğine inanmak ancak ve ancak safdillik olur.
Zira Erdoğan tarafından bakıldığında Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın karşısında en çok görmek isteyeceği aday durumundadır. Recep Tayyip Erdoğan Türk siyasetinde “POLARİZASYON STRATEJİSİNİ” yani karşılıklı kutuplaştırma stratejisini en başarılı uygulayan siyasetçidir.Yıllarca AKP’nin kazandığı hemen her seçimin ana stratejisi işte bu kutuplaşma stratejisi olmuş ve Erdoğan bu strateji ile hem kendi seçmen kitlesini konsolide ederek dağılmasını önlemiş hem de karşısındaki muhalif bloğun kendi seçmenine hitap edebilmesini imkansız hale getirmiştir.
Bugün gelinen noktada Erdoğan’ın karşısına aday olarak çıkacak Kılıçdaroğlu bu kutuplaşma stratejisi için bulunmaz nimet olacaktır. Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile ülkeyi yeni bir kutuplaşma sürecine sokma ve kendi gevşeyen, tabanında kopuş emareleri ortaya çıkan seçmenini yeniden konsolide etme şansını bulacaktır.
Böylesi bir tabloda Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu’nun şansı (Meydan performanslarını da kıyaslayacak olursakl) daha da azalacaktır.
***
Öte yandan Türk seçmeninin sosyolojik yapısı son derece iyi tahlil edilmelidir. Kılıçdaroğlu aday olduğu takdirde AKP tabanında kopmaya meyilli,bu seçimde AKP’ye oy verip vermemekte kararsız seçmenden oy alamayacağı gibi bu seçmenlerin yeniden Erdoğan ipine sarılmalarına sebep olacaktır.
Keza Kılıçdaroğlu’nun MHP tabanından oy alması da mümkün değildir. Kılıçdaroğlu’nun özellikle Saadet Partisi ve İYİ PARTİ tabanından özellikle 2. Tura kalacak bir seçimde oy alabilmesi yahut bu partilerin tabanlarının tamamının firesiz Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi de çok mümkün gözükmemektedir.
DEVA PARTİSİ ve GELECEK PARTİSİ’nin seçmeni zaten eski AKP seçmenidir ama böylesi kritik bir tercih yapmaları gerektiğinde ağırlıklı olarak çoğunluğu Erdoğan-Kılıçdaroğlu eşleşmesinde yine de son kertede Erdoğan’a destek vereceklerdir.
Öte yandan ortada bir de “PARTİLİ CUMHURBAŞKANI” sorunsalı bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli adı verilen ucube sistemdeki en önemli sıkıntılardan bir tanesi de tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı’nın partili olmasıdır.
“PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI” uygulamasının nasıl sıkıntılar yarattığı, Cumhurbaşkanı’nın bu görevi icra ederken aynı zamanda bir partinin genel başkanı olmasının doğurduğu sorunlar bugün açıkça görülmektedir.
CHP ve Kılıçdaroğlu yıllardır “PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI” modelini eleştirmektedir ve bu eleştiri yerden göğe kadar haklıdır.
Lakin Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olur da CHP Genel Başkanlığı görevinden istifa etmezse yahut adaylığı esnasında “Cumhurbaşkanı seçilirsem,seçildiğim gün CHP Genel Başkanlığı görevimden istifa edeceğim” şeklinde bir taahhüt vermezse yıllardır eleştirdiği PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI konusunda kendisi ile çelişkiye düşmüş olacaktır.
Kaldı ki Kılıçdaroğlu’nun seçilmeyi beklemeden aday olur olmaz CHP Genel Başkanı görevinden istifa etmemesi yaptığı eleştirilerdeki samimiyetinin sorgulanmasına, “Kazanırsam Cumhurbaşkanı olourum, kaybedersem CHP Genel Başkanlığına devam ederim diyor.Düşündüğü kendi siyasi ikbali” şeklinde eleştirilerin gelmesine neden olacaktır.
Kılıçdaroğlu kazansa da kaybetse de adaylığı durumunda CHP Genel Başkanlığı görevinden istifa etmeye hazır mıdır? Açıkçası şahsi fikrim Kılıçdaroğlu’nun böyle bir hazırlığı ve düşüncesi olmadığı yönünde…
Eğer öngörümüz doğru ise ilerleyen süreçte özellikle yandaş medyanın Demirören Medya ayağındaki kanallarda ve HABERTÜRK,NTV gibi haber kanallarında Kılıçdaroğu’nun konuşmalarına daha çok yer verildiğini,ekranlarda programlara davet edildiğini görmemiz mümkün olacaktır.
Erdoğan bizzat kendisi Kılıçdaroğlu’nun bu süreçte biraz daha parlamasını, kendisine olan adaylık güveninin yükselmesini buna doğru orantılı olarak CHP tabanından da “Aday ol” baskısının Kılıçdaroğlu üzerinde yoğunlaşmasını isteyecektir.
O nedenle önümüzdeki süreç oldukça enteresan gelişmelere gebe olabilir zira Erdoğan her ne kadar Kılıçdaroğlu için medyada “Kontrollü bir parlatma” yaparak karşısına aday olarak çıkmasını istese de toplumda oluşan büyük rahatsızlık, baskı ve AKP’nin yıpranmışlığı nedeni ile Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın da beklemediği ve öngöremediği şekilde bir rüzgar yakalayabilir bu süreçte. İşte işler o zaman Erdoğan için zorlaşabilir.
***
Kılıçdaroğlu’nu “Cumhurbaşkanlığı adaylığı” sinyali sadece AKP yahut CUMHUR İTTİFAKI için değil bizatihi CHP içerisindeki dengeler ve MİLLET İTTİFAKI açısından da değerlendirilmesi gereken bir olaydır.
Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olduğu taktirde öncelikle parti içerisinde giderek yükselen muhalif hareketleri en azından bir süre susturmayı başaracaktır zira Kılıçdaroğlu’nun adaylığı bir şekilde partiyi konsolide edecek, Kılıçdaroğlu adeta yağmur gibi üzerine gelen parti içi eleştirilerden bir süre de olsa kurtulacak ve rahat bir nefes alacaktır.
Ve bu rahat nefes alma sürecinde Kılıçdaroğu bir süredir kafasında olan MYK değişikliğini gerçekleştirme planını daha rahat uygulama şansı bulabilecektir.
İkinci olarak Muharrem İnce’nin başlattığı “Memleket Hareketi” boşa düşecektir. Zira Muharrem İnce daha yola çıkarken “CHP Genel Başkanı aday olmalıdır. CHP Genel Başkanı aday olursa destek verir,kapı kapı onun için çalışırım.Yok aday olmayıp Abdullah Gül gibi isimleri dayatırsa o zaman aday olurum” demişti.
Bu tablo içerisinde Muharrem İnce bu sözlerinin karşılığını vermek ve Kılıçdaroğlu kampanyası için çalışmak durumda kalacaktır.
Öte yandan %1’in dahi önem taşıdığı %50+1 sisteminde İnce’nin “Memleket Hareketi”nin partileşmesi halinde en az %3-4 ile başlayacağı ve bunun tamamına yakınını küskün,parti yönetimine tepkili CHP seçmeninden alacağı düşünülürse Kılıçdaroğlu adaylığı ile partisinden yaşanması muhtemel böylesi bir oy kayışının da önüne geçecektir.
***
Bir diğer değerlendirilmesi gereken husus da bu adaylığın MİLLET İTTİFAKI’nı nasıl etkileyeceği hususudur. Zira Meral Akşener’in “Seçimi kazanacak tek aday benim “ şeklinde yakın çevresi ile konuşmaları olduğunu ve adaylıktan vazgeçmediğini biliyoruz.
“Akşener ile Kılıçdaroğlu adaylık konusunda nasıl bir uzlaşmaya varacaktır ya da varabilecek midir?” “Bu anlaşma sağlanamazsa MİLLET İTTİFAKI’nın akıbeti ne olacaktır?” gibi sorular şu an için havada asılı durmaktadır.
Ama Türkiye’de bir iktidar alternatifi olmak için, kendi partilerindeki konumlarını bırakıp sıkıntılı bir partileşme sürecine giren, ilk seçiminde beklediği oyu alamasa da Meclis’e giren, son dönemde de oyları sürekli artış trendinde olan İYİ PARTİ’nin ve bu partinin milliyetçi-muhafazakar tabanının tüm bu sıkıntılı süreci Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapmak için yaşamadıkları açıktır.
Akşener ve Kılıçdaroğlu anlaşsa dahi İYİ PARTİ tabanını bu bağlamda Kılıçdaroğlu’na destek vermek için Akşener’in ikna etmesi çok da kolay olmayacaktır.
Zira yerel seçimlerde CHP ile yapılan ittifakta istediklerini alamayan ve ittifakın “Belirleyici güç” merkezi olarak CHP “Ne verdiyse onu almak” durumunda kalan hatta bu durumdan dolayı parti içerisinde ciddi rahatsızlık yaşayan İYİ PARTİ’de Cumhurbaşkanlığı için de Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi “O zaman biz niye varız? CHP’yi iktiar yapmak için mi,CHP’ye seçim kazandırmak için mi kurulduk?” tepkileri de beraberine gelebilecektir.
***
Ne açıdan bakarsanız bakın dün Kılıçdaroğlu’nun yapmış olduğu konuşma son derece önemli bir konuşmadır.
Ancak Kılıçdaroğlu ne kadar iyi bir konuşma yapmış, ne kadar çarpıcı biçimde Türkiye’nin gerçeklerini anlatmış olursa olsun bu “Tek çiçekle bahar olmaz” gerçeğini de, Kılıçdaroğlu’nun yıllardır sürdürdüğü yetersiz,pasif ve “Mış” gibi muhalif anlayışının ülkede yarattığı “Muhalefet eksikliği ve sorunu” gerçeğini de değiştirmemektedir.
Kılıçdaroğlu’nun “Mış” gibi olan,başarısız muhalefeti bugün yaşadığımız AKP kabusunun en önemli sebeplerinden bir tanesidir.
Tüm bu genel tabloya bakıldığında Kılıçdaroğlu’nun kendi aday olma kararı siyaseten kendisi için parti içindeki dengeler açısından kazançlı bir çıkış olmakla birlikte açıkçası Erdoğan’ın da işine gelen bir durum yaratmaktadır.
Bundan sonraki süreç ve bu sürecin sonuçları ile Türkiye siyasetine etkileri ise Kılıçdaroğlu’nun bu süreci nasıl yöneteceği ile bire bir doğru orantılı olacaktır…
Ve ne yazık ki bundan önceki süreçleri yönetmekte gösterdiği başarısızlıklar bizim güçlü bir umuda kapılmamıza da engel olmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.