KARABAĞ HAREKÂTI: HEDEF, NAHCİVAN İLE BİRLEŞMEK OLMALIDIR
Büyük Selçuklu’dan sonra maâlesef, Kafkasya, Hazar Bölgesi, büyük toplanma bölgemiz Horasan başta olmak üzere, Doğu ve Kuzey Türklüğü ile Batı Türklüğü (Osmanlı) arasındaki ilişkiler zayıfladı.
Bundan en çok mağdur olanlar en yakınımızdaki Azerbaycan Türkleri’dir.
Mezhebî ayrışmaya karşı Avşar Türk Hanedânı’ndan İran Şâhı Nadir Şah, Şia’nın Câferilik Mezhebi’nin ehl-i sünnet içinde sayılmasını teklif etmiş, ancak karşılık bulamamıştır. Ne kadar önemli bir teklif…
Yakın siyasi tarihe bakıldığında;
Azerbaycan, Avrasya'nın Kafkasya bölgesinde bir ülkedir. Doğuda Hazar Denizi, kuzeyde Rusya'nın Dağıstan bölgesi, kuzeybatıda Gürcistan, güneybatıda Ermenistan ve Türkiye ve güneyde İran ile sınırlıdır.
Azerbaycan Cumhuriyeti'nin yaklaşık 11 milyona yaklaşan nüfusunu bir Türk etnik grubu olan Azerbaycan Türkleri ve çeşitli diğer etnik gruplar oluşturmaktadır. Bunların içinde Mûsevî Hazar Türkleri de vardır.
Kafkasya, geçiş bölgesidir. Kavimler ve mikrounsurları en çeşitli bölgelerden biridir. Bu da istismâra açık hâle getirmiştir Kafkasya ve Hazar Bölgesini.
1813 ve 1828 yıllarındaki Rus-Kaçar Türkleri (İran) Savaşları sonrasında, Rus İmparatorluğu'nun baskısıyla Kaçar Türk İmparatorluğu tüm Kafkas topraklarını terk etmek zorunda kaldı ve 1813 yılındaki Gülistan ve 1828 yılındaki Türkmençay Anlaşmaları ile Çarlık Rusyası ve Kaçarlar arasındaki sınır kesinleşmiş oldu.
Aras Nehri'nin kuzeyindeki bölge, aralarında çağdaş Azerbaycan Cumhuriyeti'nin toprakları da dâhil olmak üzere, 19. yüzyılda Rusya tarafından işgal edilene kadar Kaçar Türk topraklarıydı.
Türkmençay Antlaşması sonucunda Kaçar İranı, Erivan Hanlığı, Nahçıvan Hanlığı ve Talış Hanlığı'ndan geri kalan topraklar ve günümüz Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının İran hâkimiyetinde kalan son toprak parçaları üzerindeki Rus egemenliğini tanıdı. Bu toprakların tamamında Türkler yaşamaktaydı.
Kafkasya'da 80 yıldan uzun süren Rus İmparatorluğu egemenliğinden sonra, 1918'de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu.
"Azerbaycan" adı, 1918'de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin kurulmasından önce, yalnızca çağdaş kuzeybatı İran’ına bitişik bölgeyi yani Azerbaycan Türkleri’nin yaşadığı tüm coğrafyayı tanımlamak için kullanılırdı.
Devlet 1920'de Sovyet Kuvvetleri tarafından işgal edildi ve 1991'de Sovyetler Birliği'nin çöküşüne kadar Sovyet egemenliği altında kaldı.
Ermenistan, Gürcistan gibi devletler ve sınırları SSCB bu dönemde kuruldu.
Son 150 yılda medeniyet Coğrafyamızda emperyalizm 700 yıldır Müslüman Türk Milleti’nin himâyesinde özgürce, dili ve töresi ile yaşamış beş milletin tamâmını ya da bir kısmını Büyük Türk Milleti’ne karşı fevkalâde kullanmıştır.
Ermeniler, Rumlar (Yunan), Sırplar, Araplar ve Farslar…
Şimdi Azerbaycan haritasına bakın. Birleşik SSCB döneminde bile Rus, sınır sorunları oluşturmak için, Ermenileri Revan (Şimdiki Erivan şehri) Hanlığı topraklarına doldurmuş, Azerbaycan’ın iç bölgelerine de Ermeni nüfus yerleştirmiştir. Osmanlı’nın ermeni tehcir bölgelerinin neden Arap yarımadası olduğunu da düşününüz.
Ruslar, 1937 yılına kadar “Türk” dedikleri Azerbaycan Türkleri’ne İran ile anlaşarak “Azerî” demiştir.
Azerbaycan sınırlarını da, Nahcivan ve ana Azerbaycan Toprağı’nı, Ermenistan’ı araya hançer gibi sokarak çizmiş. Aslında buradan Rus ve Fars arasındaki derin ittifâk da görülecektir.
Bu gün Ermenistan Millî Güvenlik belgesinde Rus ve Fransız Müttefik, İran dost olarak yazılmıştır. Ukrayna ve Gürcistan kara ve hava sahasını Rus Askeri faaliyetlerine kapattıları için yardımlar Hazar’dan İran’a oradan da karayolu ile Ermenistan’a gitmektedir.
Bu gün Ayetullah Hamaney Azerbaycan Türkü’dür. Dînî Liderdir. Ancak İran derin yapısı Fars’ın karşısında acizdir. İran, Ermenistan’a verdiği desteği maskelemek istemesine rağmen Güney Azerbaycan’da halk durumu tespit etmiş ve sosyal medya aracılığı ile dünyaya da duyurmuştur.
Özetle, Ermenistan hançerinin hayatta kalıp, bağrımızda durmasının temini için İran’la Ermenistan’ı sınır yapmış Rus.
Bu gün Azerbaycan Türkü ile Türkiye Türkü tarihî bir fırsatın eşiğindedir. Kafkas İslâm Ordusu ile yanan meşâle büyütülmelidir. Her iki Türk Boyu da Oğuz Türklüğü’nün merkezindedir ve Müslümandır. Tek sorun mezhepçi ihânettir.
Bu ateşin ortasında bile, Azerbaycan haber Kanallarından birinde muhabir “Bu Kızılbaş Ordusu’dur.” diyor. Hayır! Cahil adam bu Müslüman Türk Ordusu’dur. Muhammed (SAV)’in Ordusu’dur.
Türkiye Ordusu Sultan Selim’in ya da Sünnî’nin değil, Azerbaycan Ordusu, Şah İsmail’in ya da Şia’nın değil, her iki ordu da Türk Milleti’nin ordusudur, Muhammed (SAV)’in Ordusu’dur.
Biz Cumhurbaşkanımız R. Tayyip ERDOĞAN’ın “Ben ne Şiî’yim ne de Sünnî, ben Müslümanım.” sözünü emir ve mefkûre kabul ediyoruz.
Özetle, emperyalizmin son yüzyılda attığı kazık Ermenistan oldubittisini târihî bir gerçeklik olarak kabul ediyoruz. Ancak, ne Karabağ işgâli’ni ne de bölünmüş Azerbaycan’ı kabul edemeyiz.
Azerbaycan birleştirilmelidir.
Birleşmiş Azerbaycan Toprağı ile esâsında Türkiye ile Türk Dünyası’nın yeniden karadan sınırları ve bağı kurulacaktır. Bu gün neden enerji hatları Gürcistan’dan geçiyor? Hiç düşündünüz mü?
Karabağ Harekâtı’nda, Karabağ’ı işgâlden kurtarmaktan çok, aradaki Ermeni hançerini kırarak, Birleşik Azerbaycan’ı kurmak, Birleşik Turan’ı ihyâ etmek daha da önemlidir.
Cumhur İttifâkı küresel oyunları bozmak konusunda büyük bir mücâdelenin içindedir. Biz yurttaşlar olarak oyunları görmeli, göstermeli ve anlatmalıyız. Bilinçli toplumla siyasi birlik daha güçlü sağlanır.