Halil MERT

Halil MERT

Basamaklar: Sakarya, Kıbrıs, Karabağ..

Basamaklar: Sakarya, Kıbrıs, Karabağ..

Uyanış gerek..
Uyanışa vesile olmak gerek…
Uyanmadan ayağa kalkılır mı?
Ayakta kalmak için güçlü olmak gerekmez mi?
Ya güçlü olmak için..
Birlik olmak gerekmez mi?
Birlik için mâziden ders almak gerekmez mi?

Aziz Milletim..
“Girmeden tefrîkâ bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”

Tefrîkâyı yenmeliyiz.
Nasıl mı?
Tarihimize doğru bakarak. Tartışmadan. Kendi basit siyâsî mülâhazalarımıza teslim olmadan. Ders alarak, dersler çıkartarak…

Son 300 yılı düşünün. 
Ne diyor N. Fazıl Merhum 

“Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hâkimiyet...
İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefâlet ve hezîmet...”

Gerisini yersiz tartışmalara neden olduğu için yazmıyorum.. “Sefâlet ve hezîmet” yetmez mi düşünüp idrak etmemiz için?

Sakarya Dönemeci…

Düşünün, İmparatorluğun bir ucu İran’da, diğer ucu, Viyana.. Bir sınır Moskova’ya dayanmış, diğeri orta Afrika’da..

Sonra olanları hiç sormayın. 1. Dünya Savaşı ile “Hasta Adam” dedikleri devletimizi âdeta işkencelerle parçaladılar. Onların buharlı büyük gemileri vardı, bizim ayaklarında çarığı bile olmayan fedâkâr Mehmedimiz…

Onların son sistem silahları vardı, bizim yiğit insanımız. Onlar yedi düveldi, biz içimizden bile vuruluyorduk.

Anayurt, Anadolu dahî, Batı’nın eğit-donat uşağı palikarya Yunanistan Sakarya’ya kadar geldi. Ülkenin Başkenti İstanbul işgâl altındaydı.

Ankara’da kurduğumuz Meclisden düşmanın top sesleri duyuluyordu.

Sakarya kıyılarında, 22 gün 22 gece boğaz boğaza savaşıldı. 

Gazi Mustafa Kemal Paşa, "Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.” emrini verdi.  “...

Rabbim isterse, suIar bükIüm bükIüm buruIur,
Sırtına Sakarya’nın, Türk Tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başIı kartaIı nasıI taşır kanarya?”

Merhum Başkomutan bu savaşa, Melhame-i Kübra demişti. Hani gevurun beklediği büyük savaş var ya Armegedon. İşte o adı verdi Sakarya Savaşı’na hatıralarında…

Melhame-i Kübra idi Sakarya…

13 Eylül 1683 günü Viyana'da başlayan geri çekilme, 238 sene sonra Sakarya'da durdurulmuştu.

Sakarya’dan sonra, 1974 Kıbrıs Barış Hârekâtı’na kadar Türk Ordusu’nun Kore Muharebeleri dışında kendisi varlık gösterdiği bir Millî saha yoktur. Emperyalistler, Kıbrıs Barış Hârekâtı’nı da beklemiyorlardı. 

O zamanda Tıpkı şimdi Ermenistan’ın yaptığı gibi Rumlar sürekli adaya taşınıyor, demografik yapı bozulmuş, yerli Türkler binbir işkence ve katliamla göçe zorlanıyorlardı. 20 yıla yakın bu devâm etti.

Türkiye’den bir hârekât beklenmiyordu.
Ama Türk Milleti, Kıbrıs’a havadan ve denizden çıkıverdi.

Kıbrıs sonrası, ülkemizi ablukaya aldılar, ambargolar uyguladılar. Bu sıkıştırma ilk yerli ve milli çalışmaların da başlamasına vesile oldu. NATO ve Batı bize güvenmiyor ve bizi sâdece, Doğu sınırlarını tutacak lejyon birliği olarak görüyordu.

12 Eylül Öncesi, iç kavgalar, 12 Eylül 1980 Sonrası bölücü terör ile ülkemizi âdeta yıkılma, parçalanma sürecine getirdiler. Sonra 28 Şubatlı baskı yılları…
15 Temmuz Süreci’ni yaşatan büyük ihânet FETÖ…
Milletimiz bunları yendi ve terörü sınırları dışına çıkarttı.

İngilizler El-Bab ve Afrin Hârekâtı’nı yapan ordumuz için; Türkler 100 yılda savaşmayı unutmuşlardır diyorduk, ama tam tersi Türkler savaşmayı özlemiş. dediler. Ruslar ilk Mehmetçik şehid olduğunda Eyvah, Türkler, kanının düştüğü yerde kalır. dediler. Evet, Türk Milleti, genetik kodlarına dönmeye başladığının mesajını veriyordu.

Karabağ…

İlk savaş (1988–1994) tam bir hezîmet olmuştu.
Tıpkı 1. Dünya Savaşı’ndaki gibi Ruslar, Fransızlar ve Batı, Ermenilerin yanında Azerbaycan Türkü’nü vuruyordu.

Maâlesef devrin Türkiye idârecilerinde Kafkas İslâm Orduları’nı yoklukta dahî kurabilen irâde ve İmân, vatanseverlik ve ferâset yoktu. Orada onbinlerce insanımız şehid edildi, milyonlarca insanımız topraklarından kovuldu.

Bu gün Türk Silahlı Kuvvetleri, 15 Temmuz tahribâtına rağmen, çevre coğrafyada eğitim, planlama, yardım vd. konularda etkindir. Aynı şekilde, Millî, yerli harp silah araçlarımız ise, dünya çapında tüm dikkatleri TSK’nin ve başarısı ile Azerbaycan Türk Ordusu’nun kısaca Türk Milleti’nin üzerine çekti.

Geline bu noktada tüm başarılarımızın ve gayretlerimizin arkasında asıl karar verici Siyasi İrâde var. 

Görülen o ki, şu zamana kadar, Siz adam olmazsınız! diyen düşmanlarımızın etkisi ile Biz adam olmayız, biz Batı karşısında ancak onların müsâade ettiği kadar durabiliriz. diyen Batıcı, işbirlikçi kadrolara rağmen, Azîz Türk Milleti, coğrafyasında etkinleşmektedir.

Sakarya, Büyük Dönemeç..
Kıbrıs Barış Hârekâtı…
Karabağ Savaşı…

Âdetâ ardı ardına çıktığımız basamaklar gibi…
1. Dünya Savaşı’nın cephelerindeyiz yeniden. Ama bu kez, geri döndük.

Hem de iki devlet olarak. Bu devletlerin sayısı artacak. Hiç tereddütsüz, Pakistan’ı sayın, Ukrayna’yı sayın, Katar, Somali… 

Daha iyi, daha güçlü günler göreceğiz. İnşâAllah… 

Büyük ve Münevver Milletim…
Bayrak inmez, ezân dinmez! dedin.
Bak, Karabağ’dan Libya’ya, Kazakistan’dan, Fas’a kardeşlerin aynı narayı atıyor.
Turan dedin. Pakistan’dan Macaristan’a kardeşlerin “Haydi!” diyor.
Muhammed SAV’in Ordusu dedin. Hilâl taşıyan tüm ordular, sana da orduna da kucak açtı.

Ferâsetli Milletim…

Şimdi sözde okumuş, münevver geçinen, çok bildikleri ile fitneye sebep olan oğullarına sahip çıkma zamanı. Kafası karışık her evlâdın istikbâline çelmedir.

Fedâkâr Milletim…

Emperyalizm, insanlığa binbir tuzak kuruyor. En son salgın hastalık bunun en acımasızlarından biridir. Dünya ekonomileri ciddi sıkıntı yaşıyor. Sabırla çok çalışıp aşmaktan başka çaremiz yoktur.

Kahraman Milletim.

Taaa 1947’de N. Fazıl ne demişti?
“Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es…”
İşte ruh, cesâret ve sorumluluk alabilme budur.

Şimdi birlik zamanı…

Şimdi, omuz omuza, Ordularımızın yanında durma, Mehmedlerimizle olma zamanı..

Şimdi, Devletimize destek olma, hükümet ve istikrârımıza zarar gelebilecek her türlü fitnenin karşısında durma zamanı.

Şimdi, bize duâ eden, Cumhurbaşkanımızı Ümmet-i Muhammed’in de lideri gören Mazlum insanımızın duâlarına lâyık olma zamanı…

Şimdi, içimizde çıkartmaya çalıştıkları, her türlü bölücülüğe, fitneye hep birlikte karşı durma zamanı. Hepimiz, aynı tarihin, inancın, töre ve terbiyenin, toprakların, ortak mâzinin ve istikbâl hedeflerinin sahibi değil miyiz? 
 
اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ بِسْمِ
     .اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ .وَالْعَصْرِۙ 
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

Asra yemin olsun. İnsan hüsrandadır.
Ancak iman edip güzel işler yapanlar ve birbirlerine hakkı ve sabrı öğütleyenler müstesna.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Halil MERT Arşivi