Hindular ve Müritler
Hinduların inekleri kutsadığını, ineklere taptığını duyan herkes aynı şaşkınlığı yaşamıştır. İnsanın aklı olmayan bir canlıyı kutsaması hepimize komik gelmiştir. Bunun sebebi üzerine hiç kafa yormamıştım. Kültür bilmeceleri üzerine çalışan Marvin Harris tarafından kaleme alınmış olan ‘İnekler, Domuzlar, Savaşlar ve Cadılar’ adlı kitap elime tesadüfen geçti. Kitabı okuyunca Hinduların bu komik gelen inançlarının sebebini biraz anlamaya başladım.
Kitaptan konuya dair birkaç bölüm alıntıladım. Bu bölümleri okuyunca istemeden dilimden o cümle çıktı: Şeyhlerini kutsayan müritler Hindulardan daha akılsızdır.
Öküz Doğuran İnekler
Hasta ya da ölmüş öküzünün yerine yenisini koyamayan Hindistan çiftçisi, bozulmuş traktörünü ne yenileyebilen ne de onarabilen bir Amerikan çiftçisiyle aynı durumdadır. Ama şu önemli ayrım vardır: Traktörler fabrikalarda yapılır, ama öküzleri yapan ineklerdir. Bir ineğe sahip olan bir çiftçi öküzleri yapan bir fabrikaya sahiptir. İnek sevgisi ister olsun ister olmasın, bu durum onun ineğini mezbahaya satmakta pek hevesli olmaması için geçerli bir nedendir. Hindistan çiftçilerinin yılda yalnızca 250 kilo süt veren ineklere katlanmaya neden istekli olabileceklerini insan böylece anlamaya başlıyor. Eğer zebu ineğinin temel işlevi (çiftçilikte kullanılan) erkek çekim hayvanları doğurmak ise, temel işlevi süt üretmek olan özel Amerikan mandıra hayvanlarıyla onu karşılaştırmanın hiçbir anlamı yoktur. Bununla birlikte, zebu ineklerince üretilen süt birçok yoksul ailelerin besin gereksinimlerini karşılamakta önemli bir rol oynamaktadır. Küçük miktarlardaki süt ürünleri bile öldürücü açlığın sınırında yaşamını sürdürmeye zorlanan insanların sağlığını iyileştirebilir. (S.22-23)
Doğal Gaz!
Daha önce gösterdiğim gibi, inekler ve öküzler, traktörlerin ve traktör fabrikalarının yerini tutan düşük enerjili araçlardır. Onların bir petrokimya sanayinin işlevlerini yerine getirmekte oldukları da ciddiye alınmalıdır. Hindistan'ın sığırları her yıl yaklaşık 700 milyon ton miktarında kullanılabilir gübre bırakırlar. Bu toplamın aşağı yukarı yarısı tarımda gübre olarak kullanılır, geri kalanın büyük çoğunluğu ise yemek pişirmek için gerekli ısıyı sağlamak üzere yakılır. Hintli ev kadınının yemek pişirmekte kullandığı başlıca yakıt olan bu gübreden elde edilen yıllık ısı miktarı, 27 milyon ton gaz yağının, 35 milyon ton kömürün ya da 68 milyon ton odunun verdiği ısıya eşdeğerdedir. Hindistan'ın ancak küçük miktarlarda petrol ve kömür rezervlerine sahip olması ve eskiden beri geniş çaplı ormansızlaşmanın kurbanı olması nedeniyle, anılan yakıtların hiçbirinin gerçekte inek dışkısının yerini alabileceği düşünülemez. Mutfakta dışkı gübre kullanılması düşüncesi sıradan Amerikalıya çekici gelmeyebilir, ama Hintli kadınlar ona üstün bir mutfak yakıtı gözüyle bakarlar çünkü o günlük ev işlerine çok iyi uyarlanır. Hint yemeklerinin büyük çoğunluğu ghee olarak bilinen arıtılmış tereyağı ile hazırlanır ve bu iş için ısı kaynağı olarak inek dışkısı yeğlenir çünkü yemeği kavurmayan temiz, yavaş ısıtan, uzun süren bir alevle yanar. Bu durum Hintli ev kadınının yemeklerini pişirmeye başlayınca saatler boyu yemeklerin başında beklemeyip çocuklarıyla ilgilenmesine, tarla işlerinde yardımcı olmasına ya da ufak tefek ev işlerini yürütmesine olanak sağlar. Amerikalı ev kadınları benzer bir sonucu son model fırınların pahalı becerileriyle elektronik kontrolleri kapsayan karmaşık bir düzenekle elde ederler. (S.25-26)
Doğal Sıva!
İnek dışkısının en azından önemli bir işlevi daha vardır. Su ile karıştırılıp hamur haline getirilince evde döşeme malzemesi olarak kullanılır. Bir toprak taban üzerine sürülüp düz bir yüzey halinde sertleşmeye bira kıldığında tozlanmayı önler ve süpürgeyle çok iyi temizlenir.
Sığırların bıraktıkları dışkıların yararlı pek çok özellikleri olduğu için her bir parçası özenle toplanır. Köyün çocuklarına ailenin çevrede dolaşan ineğini izleme ve onun günlük petrokimya ürünlerini eve getirme görevi verilir. Kentlerde, çöpçü kastları başıboş hayvanlarca bırakılan dışkılar üzerinde kurdukları bir tekelden yararlanırlar ve ev kadınlarına dışkı satarak geçimlerini sağlarlar.
Doğal Sigorta!
Tarım işletmesi açısından bakınca, süt vermeyen ve kısır olan bir inek ekonomik bir beladır. Ama köylü açısından bakınca, süt vermeyen ve kısır olan o aynı inek tefecilere karşı elde kalan son umutsuz savunma aracıdır. Elverişli bir muson yağmurunun en bitkin hayvanı bile eski gücüne kavuşturabilme ve ineğin semirme, yavrulama ve süt vermeye yeniden başlama şansı daima vardır. Çiftçinin duaları bunun içindir; bazen de duaları kabul edilir. Bu arada hayvanın dışkılaması sürüp gider. İşte böylece insan sıska yaşlı çirkin bir ineğin kendi sahibinin gözüne hâlâ neden güzel göründüğünü yavaş yavaş anlamaya başlar.
Zebu sığırlarının vücutları küçüktür, sırtlarında enerji depolayan hörgüçleri vardır ve hastalanınca kendilerini toparlama güçleri büyüktür. (S.26-27)
Ara başlıklar kitapta yazılı değil. Buraya aldığım ara başlıkları, Hinduların ineklerden nasıl faydalandığını göstermesi açısından kendim seçtim. Burada yazılı olanları bir arkadaşıma anlatınca ‘Demek ki bizlerde oralarda doğup büyümüş olsaydık, Hindular gibi ineklere kutsiyet atfedecektik’ dedi.
Gönüllü Köle, Mürit
Şeyhlere mürit olanlar, ineklere tapan Hindulardan daha akılsızdır. Hindular kendilerine faydası olan inekleri kutsuyorlar. Müritler şeyhlerine gönüllü olarak hizmet ediyorlar. Onun için müritlerin Hindulardan daha akılsız olduğunu düşünüyorum. Müritler şeyhlerine tapmadıklarını, Allah dostu sandıkları şeyhlerinin kendilerini Allah’a yaklaştıran bir araç olduklarını söylerler. Bu söylemin Müşriklere ait bir söylem olduğunu bilmeyenleri kandırıyorlar. Mekke müşrikleri putları ilah edinmediklerini, kendilerini Allah’a yaklaştıran bir araç olarak putları gördüklerini söylerler.
İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez. (Zümer 3)
Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.”(Yunus 18)
Akılsız İnek Akılsız İnsan
Hindular ineğin sadece sütünden veya doğuracağı hayvandan istifade etmiyor. İneklerin dışkısından bile istifade ediyorlar. Şeyhler müritlerini madden ve manen sömürerek kendilerine hizmet ettiriyorlar. Karşılığında şefaat ederek cennete aldıracaklarını söylüyorlar.
Şeyhler müritlerinin - tabiri caizse - hem etinden hem sütünden istifade ediyor. Akıllarını, paralarını hatta çocuklarını ellerinden alıyorlar. Buna rağmen müritler şeyhlerini yüceltmeye devam ediyor. Kendilerini sömürenleri kutsuyorlar.
Cemaate bir kurs mu açılacak? Hemen müritlerden para toplanıyor. Cemaate bir kolej mi kurulacak? Yine müritlerden para toplanıyor. Kurban gelince Kurban parasını, zamanı gelince zekat parasını hep cemaatine vermeli mürit. Özel hastane açmak için de müritten para toplanır, marketler zinciri kurmak için de. Müritlerin çocukları varsa, onlar üzerinden de para kazanır cemaat.
Müritlerden toplanan paralarla açılan kolejde müritlerin çocukları ücretsiz mi okuyor sanıyorsunuz? Babalarından topladıkları paralarla açılan kolejlerde okuyan çocuklardan, yüksek miktarda eğitim parası da alınıyor. Aynı şey açılan hastaneler için de geçerli. Ne müritler ne de garibanlar ücretsiz olarak muayene veya tedavi edilmez buralarda. Parasını vererek açtırdığı hastanede parasını vererek muayene olur mürit.
Şeyhler tüm bunları müritlerinin kafasına silah dayayarak yaptırmıyor. Önce müritlerin aklı başından alınıyor, sonra istendiği gibi sömürülebiliyorlar. İneklere tapan Hindular, bir şeyhe mürit olan kişilerden daha akıllıdır derken haksız mıyım?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.