Dhimmi Diktoryası: Babayasa
Uygarlaşmış ülkelerde ideolojik görüşü ne olursa olsun, iktidara gelen partiler anayasanın düzenlediği yemini yaparak göreve başlar ve anayasanın yüklediği sorumlulukla hareket eder.
Gelişmemiş, uygarlaşmak için de hiçbir çaba göstermeyen ülkelerde ve özellikle de Türkiye’de ideolojik görüşü ne olursa olsun iktidara gelen her parti, anayasal yeminini yaptıktan sonra ilk işi anayasayı değiştirmektir.
Lafın kuyruğuna düğüm atacak olursak uygar ülkelerde siyasiler anayasaya uyar, bizim gibi turfanda ülkelerde ise siyasiler anayasayı kendilerine göre uydurur. Bu da demek oluyor ki sorunlu olan siyasiler değil, anayasadır fakat bu çıkarım da yine siyasilere göredir. Siyasilerin köklü çözüm üretmek yerine anayasayı delik deşik ederek kalbura çevirmelerine rağmen sonuç ortadadır. Dön bana dönelim, aynı yere gelelim!
Halen de onlara göre anayasa sorunludur ve değiştirilmesi gerekmektedir. Tamam, her şeyi devletten beklemeyelim de anayasa yerine babayasa’yı önersek “ba ba ba zındığa bak!” diyecekler. Çünkü anayasa değil de babayasa olsaydı orasını burasını kurcalamaya, ırzına geçmeye cesaret edemeyeceklerdi. Anayasayı öğlesine iğfal ettiler ki, “değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez” maddelerini bile değiştirmek için kırk derenin suyunu bir dereye bağlayıp önüne değirmeni kuruyorlar.
Gelinen noktanın bir de geçmişi var elbette! Ortadoğu’nun, Arap coğrafyasının çöl ikliminin bol halusinasyonlu, bol illüzyonlu hayat tarzını üzerimize ulusal kostümmüş gibi giydirmeselerdi, erken Hıristiyanlıktan ve dahası Yahudilikten kalma kara çarşafa dolanmayı din emri zanneden kadınlar da örtünerek sokaktaki tehlikeden kurtulduklarını sanmayıp, asıl tehlikenin evlerinin içinde örtünmelerini emreden zihniyet olduğunu anlamış olsalardı, cadde, sokak, apartman, daire dolaşıp kafalarında ki çaputu, sarığı herkesin kafasına dolamaya kalkmasalardı anayasanın da ırzına geçilmezdi. Cami altlarında yuvalanan, müridine cennet vadeden, şükret diyen amma velâkin kendi kıçının altındaki serveti günden güne genişleten, her köşe başında fink atan tarikatların ha bire matkabı laikliğe dayaması boşuna değildir. Çünkü Cumhuriyetin temel ilkesi laiklik olmasa da diğer ilkelerin dayanağıdır laiklik.
Dhimmikrasi Diktoryası
Kutsal kitaplar böyle diyor yalanıyla kadınların başına çaputu bağlayıp, uygarlığa kalkan olarak kullanan İslamcı erkeklerin amacı dindar kadını hem laik rejime hem de evde erkek otoritesine ezdirmektir. Bakın kutsal kitapların tamamına hepsi de erkek yazması, bir tek kadın peygamber yoktur. Doğuşundan tutun da günümüze kadar geçen 1. 400 yıllık süreçte kadına biçilen rol kölelik, hizmetçilik olmuştur. Gerçek şu ki; ne dün ne de bugün hiç kimse İslamiyet’e karşı çıkmadı, doğrusu kendi iradesiyle inanç tercihini yapamadı. Buna rağmen yalan ve inkâr politikalarıyla geçmişte ibadetin yasaklandığını cilalayıp, ağdalayıp koro halinde söylüyorlar. Oysa yasaklanan bir şey yoktur, siyasete malzeme edilmemesi için yalnızca kullanım alanları kısıtlanıyor ki bu da inancın koruma altına alınması demektir. İnanç, siyasetten ayrı tutulursa istedikleri gibi at koşturamayacakları için ha bire Laikliğe yüklenmelerinin nedeni budur. Onlara göre karı, zevce statüsünden başka hiçbir anlam ifade etmeyen kadınları kamusal alanda görmek istemeyen de kendileridir. Erkek çocuklarına kadar tecavüzü meşrulaştıran, 10 yaşındaki kız çocuğuna nikâh kıyan, yalan söyleyen, hırsızlık ve fesatlık yapan, bir diğerinin hakkına tecavüz eden, “bakara, makara”larla İslamiyet ile alay eden, kadınların davranışından tutun da ne söyleyeceğine kadar otoritenin kendilerinde olduğunu alenen söyleyen, aşağılayan, değersizleştiren yine kendileridir. Bunlara benzer birçok şey dinin yasakladığı şeylerdir. Fakat nasıl ki Türk’e Müslüman tarifi yapmaya kalktığınızda karşınızda sırıtarak sigara tellendirmekle kalmayıp rakı şişesi gözünüze sokuldu ise amaç için araç olarak kullandığın İslam’ı militanlaştırmayı türbanlı kadınlar, beş vakitli adamlar anladığında onları da karşınızda bulursunuz. Kafalarını apış arasından çıkartamayan bu zihniyete boşuna penis diktoryası demiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devlet hukuku kurumsallaşmış, mirasını taşıdığı bin yıllık Türk tarihinin seçkin gelenek ve aydınlığını içselleştirerek taşıyan büyük ufuklu bir dünya devletidir. Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 20. ve 21. Yüzyılda kurduğu bu devletin genlerinde, erklerinde taşıdığı ve koruduğu vatandaşlık tarzı bakidir ve böyle de kalacaktır. İşte bu ırkçılığı ve sınıfsal ayrımcılığı ortadan kaldıran, erkek-kadın eşitliğini getirerek uygarlığın temelini oluşturan yaşam tarzının altına her uygar vatandaş gibi ben de imzamı atarım. Halen Arap çöllerinde üç yapraklı yonca arayan Dhimmikrasi diktoryası heveslileri de arzu ediyorlarsa bin dört yüz sene öncesinde ki gibi kıçlarını taşla silmeyi deneyebilirler ama bilimin, sanatın insanı özgürleştirdiği uzay çağında halen bin dört yüz sene öncesinden kalma kendilerini yeryüzünde tanrısının temsilcisiymiş gibi sanrıya kapılarak topluma rol biçmenin nafile bir uğraş olduğunu da hatırlatmış olalım.
Cehalete kırk bir boncuklu maşallah
Cehalet insanlara primatlardan bulaşmıştır ama bize Araplardan bulaştı. Milletvekili sayısının 341 olduğu dönemde 73’ü Arapça biliyordu ki bu sayı günümüzde artmıştır. Emperyalizmin överek bitiremediği, demokratikleşme, reform işte bugün ki Türkiye’dir. Yeşil sermayenin, tarikatların, cemaatlerin genç sivilcelileri, bünye olarak irileşmiş takunyalı, sarıklı ve de sakallı organizmaların en büyük amacı en az üç çocuk üretmektir. Kendi karıları, zevceleri yetersiz kalınca da Afganlı, Suriyeli ve diğer Arap ülkelerinden çocuk kuluçka makineleri ithal etmişlerdir. Artık beş mi yoksa dokuz mu doğurdukları belli değil çünkü bu konuda da rapor yayınlamıyorlar. Cahiliye döneminden devraldıkları erkek egemen ailelerinde çocuğun baba takunyası öpmesi pek de kutsaldır ama üçün üzerinde doğum yapana karının göbeğini es geçip babanın pantolon fermuarına ödül, nişan takılması da naçizane benim önerimdir. Çünkü binlerce yıllık Anadolu’dan günümüze akan ataerkil kültürün yansımalarıdır askerliği baba ocağı, babayı da evin direği olarak isimlendirmemiz. Geriye dönüp baktığınızda Maliye bakanı Kemal Unakıtan’ın bu ülkenin varlıklarını satarken neden “Size ne, maliye bakanıyım satarım” değil de “Babalar gibi satarım” demesi bu kertede daha bir anlam kazanıyor. Demek ki, evde, kamu kurumlarında baba pozisyonunda ki hiç kimseye hiçbir sual sorulmayacak, hiçbir icraatları sorgulanmayacak ve elbette ki koşulsuz itaat edilecek.
Sevgili Tokyolular, takunyalılar, türbanlılar, sarıklılar, burkalalılar, şeyhler ve müritler; her şeyin başına olmadı ortasına ve son çare olarak da kuyruğuna bir inşallah, 41 kere maşallah kuyruğu takıyorsunuz ya gücü elinize aldığınız günden beridir hem toplumun hem de anayasanın ırzına geçmekten vazgeçmiyorsunuz. Fakat “bir kereden bir şey olmaz” diyorsunuz da yalnız alışkanlık yapar haberiniz ola diyorum. Anayasanın anasını bellemeyi alışkanlık haline getireceğinize aşağıda hazırlamış olduğum babalar gibi 41 maddelik “Babayasa”yı referanduma götürün de anayasa tacizden, tecavüzden kurtulsun. İflah olmaz bu millete anayasa değil “babalar gibi bir yasa lazım” diyorum ve burada lafın kuyruğuna düğüm atıyorum. Aşağıdaki “Babayasa”yı görüş ve önerilerinize sunuyorum.
BABAYASA:
1- Anayasa top yekûn ortadan kaldırılmalı, yerine babalar gibi bir Babayasa hazırlanmalı.
2- T.C de tadilat yapılarak T.İ.C olarak yeniden düzenlenmeli, açılımı: “Türkiye İslam Cumhuriyeti” olmalı. Daha da ileriye gidilmeli ve TİC. AŞ kurulmalı.
3- Kılık kıyafet kanununda köklü değişimler yapılmalı. Kadınlar için burka, kara çarşaf, sıkma baş, erkekler için; uzun saç ve sakal, badem bıyık, takke, şalvar ve sarık zorunlu hale getirilmeli. Hatta bu kıyafetlerin “Ulusal Kıyafetler” olması için KHK çıkartılmalı.
4- İçinde devrim geçen tüm sözcükler defedilmeli. Yerine hamdolsun, Allah kerim, evelallah, inşallah, maşallah gibi benzer sözcükler yerleştirilmeli ama mutlaka her maddeye demokrasi eklenmeli.
5- Tüm televizyon kanallarında günde en az üç saat “Hutbe Okuma” programları hazırlanmalı.
6- Okullar kapatılıp, tekke mederese gibi kurumlar açılmalı. Alfabe; elif, lam, cim diye başlamalı.
7- YÖK’e “Yök yahu!” diyerek derhal kapatmalı, yerine tarikat şeyhlerinden oluşan “Ağlama Kurulu” oluşturulmalı.
8- Danıştay yerine “Ulemalar Kurulu” oluşturulmalı, kurula danışılmadan nefes bile alınmamalı.
9- Türk Silahlı Kuvvetleri tasfiye edilmeli. Yerine “Hançerli Mücahitler” adı altında yeni bir birlik kurulmalı. Nöbete hatta savaşa bile abdest alınmadan gidilmemeli. Gideni anında derdest etmeli.
10- Eğlence mekânları derhal kapatılmalı. Yeni eğlence adresi, herkesin kendi evi olmalı.
11- Kadınların çalışması kesinlikle yasaklanmalı. Bunun denetimi için “Ahlaksızlıkla Mücadele Timi” kurulmalı ve bu tim copla, sopayla silahlandırılmalı, cephanede mutlaka biber gazı bulundurulmalı.
12- Demokrasi treninden inip, diktatörlük uçağına binilmeli ve eleştirenlere de “de-sektir!” çekilmeli.
13- Küfür dağarcığı genişletilmeli. Normal dil yerine “Ana-Avrat” dili tercih edilmeli.
14- Domuz gribinden, Covid-19’dan vazgeçilmeli, yerine “kelaynak, devekuşu” gribi benzerleri ithal edilmeli ve aşı olmayı zorunlu hale getirmeli, gerekirse zor kullanılmalı.
15- Tarikatların kümelendiği şehir veya semtlere “özerklik” verilmeli, hazineden de bütçe ayırmalı.
16- Meclis lağvedilerek “Müslüman Patronlar Cemiyeti” kurulmalı. Cemiyeti oluşturacak vekillerin adı “Venivekil” olarak değiştirilmeli. Parlamento yerine Portmanto (demokrasi) tercih edilmeli, venivekiller kostümlerini bunun üzerine asmalı.
17- Hak-hukuk, gak-guk olarak yeniden düzenlenmeli, adalet terazi ile değil cepten ve sağ el ile dağıtılmalı.
18- Her erkeğin üç kadınla evlenmesi zorunlu hale getirilmeli ve evlilik yaşı 14’ün altına düşürülmeli.
19- Haremlik-selamlık kurulmalı, alternatif olarak ta haramlık-salamlık yedekte bulundurulmalı.
20- Sendikaların kapısına kilit vurulmalı, grev lokavt yasaklanmalı. İşçiler, ” taşeron” adı yeniden altında örgütlenmeli.
21- Nerden buldun yasası iptal edilmeli, yerine “Ne kadar çaldın, helal olsun” yasası getirilmeli.
22- Vergiler yeniden düzenlenmeli. Ek olarak; Oruç tutmayanlar, tutup da sonradan yiyenler, Cuma ya gitmeyenler vergisi getirilmeli ama mutlaka “Rızık ile kazık” vergisi de dâhil edilmeli.
23- İhaleler kapalı zarf usulü yapılmalı, böylece kimin kime zarf attığı, zarfladığı anlaşılmamalı.
24- Yüksek Seçim Kurulu, “Alçak Seçim Komisyonu” olarak değiştirilmeli, oylama parmak usulü ile yapılmalı.
25- Tüm sınav sistemleri iptal edilmeli, sadece “Seviye Tespit Sınavı” geçerli olmalı. Böylece seviyesizliğin, düzeysizliğin önüne geçilmeli. 26- Halk etnik kökenine göre itibar görmeli, böylece kimin “ne mal olduğu” ortaya çıkmalı.
27- Tele-kulak istasyonları kurulmalı, herkes birbirini dinleyip ispiyonlamalı.
28- Cezaevi, tutukevi gibi kavramlar çıkartılmalı, yerine “Istırahatgâh, Mesire Yeri, millet bahçesi” gibi kavramlar getirilmeli.
29- Arabesk ile ilahi dışında ki tüm müzik türleri yasaklanmalı. Kütüphaneler, halkevleri, sanat galerileri vb. kapatılmalı.
30- Mustafa ve Kemal isimleri yasaklanmalı, bu iki adın yan yana gelmesine asla müsaade edilmemeli, edeni bertaraf etmeli.
31- Tapu kadastro da düzenlemeler yapılmalı, gecekondular yıkılmalı, gündüz kondular inşa edilmeli. Gecekondu tapusu yerine “Cennet Tapusu” verilmeli.
32- Cuma günleri de resmi tatillere dâhil edilmeli. Kuşluk vaktinden başlayıp ikindiye kadar ibadet edilmeli.
33- Babayasa Mahkemesi kurulmalı. Üyelerini ise ulema, şeyh ve şıhlardan oluşan komisyon seçmeli.
34- Anıtkabir kaldırılmalı, yerine öteki tarafta var olduğuna inanılan, tasvir edilen cennetin tıpkısının, aynısı yapılmalı.
35- Venivekillerin yeminleri, süphaneke ile başlamalı, fatiha ile son bulmalı.
36- Meclis açılışını Ulemalar açmalı, İstiklal Marşı yerine tef çalınıp ilahiler söylenmeli.
37- Dokunulmazlığa ek olarak kürsü zırhı, mülk kalkanı, iman gücü gibi yeni korunma yöntemleri yasalarla sabitleştirilmeli.
38- 49 yılda bir seçim yapılmalı, pusula, parmak izi yerine iman gücüne bakılmalı.
39- Hıristiyan Türkleri oluşturmak için vakıflar yasası dışında ek açılımlar yapılmalı, “Tek tanrı” sloganı altında birleşmeli.
40- Ceza infazları: kulak, kol ve bacak kesme, recm etme, 40 sopa vurma, iğdiş etme, yakma şeklinde hükme bağlanmalı.
41- 40 maddeyi 41’e tamamlayıp, kırk bir kere maşallah demeli, 33 boncuklu tespih üç kere çekilmeli ve sağa, sola selam vererek Babayasa tamamlanarak tez zamanda uygulamaya konulmalı.
Notabene: 41 maddelik “Babayasa”nın tamamı “Mizah Müfettişi Filozof Fahri” adlı kitabımdan alınmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.