Biz, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyeti İbrahimi dinler olarak biliriz ve kutsal vahye inanırız, Hristiyan ve Yahudilerin de inandığına inanırız, bu inancımız bizim İslami öğretilerimizde samimiyetle anlatılır.

Hz. İbrahim'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya gönülden sevgi ve muhabbet besler ve onları üç büyük peygamber olarak kabul ederiz.

Bu peygamberlerin ümmetlerini kutsal veya semavi dinlerin müntesipleri olarak görürüz.

Tarih boyunca onları asla katletmeyip onlarla beraber değişik coğrafyalarda mutluluk içinde yaşamışızdır.

Bunun en iyi örneği Medine sözleşmesi, Endülüs'te üç dinin mensuplarının bir arada ve bilime yaptıkları ortak katkı ve Avrupa rönesansının doğmasında bu bir arada yaşamanın olumlu etkileri vardır.

Ayrıca İspanya ve Polonya Yahudilerinin engizisyona uğrayınca İstanbul'u huzurla yaşayabilecekleri bir yer olarak görüp Osmanlıya sığınmaları ve hatta Hitler'in önünden kaçan Yahudi bilim adamlarının ilk göç yeri olarak İstanbul'u seçmeleri herkesin ibret alacağı örneklerdir.

Anlatılanlar ve vereceğimiz sayısız örnek bizim kültür ve medeniyetimizin huzur ve saadetin kaynağı olduğunun delilidir. Batı emperyalizmi maddeci ve dünyanın zenginliklerini ve birikimlerini haklı haksız demeden talan zihniyetine dayanır.

Özellikle evangelis ve pruten anlayış; dünyanın yeraltı zenginliklerini , kıymetli ekim alanlarını, sendikaları, sosyal organizasyonları ve her türlü altın, borsa ve diğer yatırım araçlarını ele geçirme mantığına dayalıdır.

Bu mantık binlerce yıldan beri dünyada huzur ve güvenlik bırakmamıştır. Bir taraftan yeraltı zenginlikleri elinden alınan Afrika diğer taraftan açlıktan ölen Afrika, sorumlusu batı. Uygarlık ve çağdaşlık numarasıyla Afrika'nın altın, elmas, kobalt ve nitrat yatakları emperyalizmin elindedir. Bugün itibarıyla ; Sudan, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus, Suriye, Suud ve BAE'de dikta yönetimler batıdan aldıkları destekle kendi halklarına zulmediyorlar.

Hatta bazı müslüman ülke yöneticileri kendilerini başta tutan ülkelerin menfaatlerini birinci derecede koruma ile görevlidirler. Ayrıca kendi haklarının istek ve arzularını hiç dikkate almamaktadırlar.

Bazı batının müttefiki olan müslüman ülkelerde seçme ve seçilme hakkı yoktur veya şaibelidir. 28 Şubat döneminde "Bir" ve " Gürüz'ün büyük haksızlıklar yapıp sonrada "Biz Amerika'nın adamlarıyız, bize dokunamazsınız" demeleri ibrete şayandır.