Efendiler Kerkük yeniden gündem olur
“Vatan toprağı kutsaldır. Kendi kaderine terkedilemez.”
M.Kemal ATATÜRK
Kerkük'ten kısaca bahsedecek olursak, çok eski tarihlerde müslümanların eline geçmiş ve Hz. Ömer zamanında feth edilmiştir. Arabistan'a ve Bağdata giden yollar hep bu coğrafyadan geçmiştir, tarihi anlamda da önemli bir ticaret ve yerleşim merkezi olması nedeniyle önemli bir konumdadır. Kerkük’ün ayrı bir ehemmiyeti vardır bizim için, burada öteden beri Türkler yaşar, özellikle Emeviler döneminde buraya Türkler yerleştirilmiş ve Emeviler döneminden beri Musul ve Kerkük Türk memleketleri olarak anılmıştır. Öyle ki Anadolu'ya Türkler gelmeden önce Kerkük'te Türkler mevcuttu, bugün ki Türkler o Türklerin torunlarıdır. Kerkük’ün bizim için bir ehemmiyeti de buradan gelmektedir. Musul Osmanlılar tarafından Yavuz Sultan Selim tarafından, Kerkük ise Kanuni Sultan Sultan Süleyman tarafından feth edilmiş ve 400 sene Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Lakin 19.asrın sonunda petrol çıkmasıyla bir zamanların ticaret merkezi olan bu coğrafya, şimdilerde zengin enerji kaynaklarıyla dikkatleri üstüne çekmeyi başarmıştır. Enerji kaynaklarının günden güne değerlendiği dünyamızda Irakta statüsü bir yana dursun, asıl sorun petrol kenti Musul ve Kerkük’ün statüsünün belirlenmesidir.
Bugün Irak’ın kuzeyinde bulunan kukla devlet için temel sorun petrol coğrafyasında yaşayan Türkmen varlığıdır. Kukla devlet bu konu hakkındaki tavrını yaptığı açıklamalarla (tehditlerle) zaman zaman açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Peki ne olacak Kerkük? Kerkük için hali hazırda görünen üç senaryo mevcut. Anladığım kadarıyla, Iraklı Araplar bu kenti ülkenin bütünlüğünü korumak için bir kilit taşı olarak görüyor, fakat Kürtler bu kenti sözde bağımsızlık mücadelelerinin kapılarını açacak bir altın anahtar olarak görüyor. Tabi birde Türkmenler var işin içinde, bizi ilgilendiren konu Türkmenler zaten. Öyle gözüküyor ki, Türkmenler şimdilik Araplarla aynı safta bölünmeyi ve mevcut bütünü bozmayı istemiyorlar. Kerkük konusunda görünen aktörler temelde üç ile sınırlı olsa da, bölge ülkeler ve kukla devlete açık bir şekilde destek veren İsrail, müttefiği Türkiye'den hiç çekinmeden PYD ve peşmergeye açık açık silah yardımı yapan ABD ve uzantıları şimdiden saflarını açık bir şekilde belirlemiş durumda. Böyle önemli bir mesele konusunda dünya nasıl taraf olmasın? Dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birisine, Hasasu nehrinin iki kıyısına kurulmuş bir kentten bahsediyoruz. Kentin gerçek sahipleri Türkler, Araplar ve Kürtler olsa da kentin akıbeti ile ilgili kararlar 1927 yılından beri hep batı başkentlerinden alınmış, günümüzde de durum değişmemiş gibi gözüküyor. Kukla devleti yönetenler, tıpkı ataları gibi emperyalist güçlerin kucağına oturmuş, adeta kuduz bir köpek gibi tehditlerini savurmaktan geri durmuyor. Kerkük’ün ve Türkmen nüfusun çağrılarına ve çığlıklarına biran önce kulak vermek gerek, gözünü kan ve hırs bürümüş kukla devleti yöneten peşmergelerin ellerine bırakılmayacak kadar değerlidir Kerkük.
Unutulmamalıdır ki Kerkük Ankaradır ve Türkiye’nin geleceğe güvenli adımlar atabilmesi için, Kerkük meselesinin biran önce kalıcı olarak çözülmesi gerekmektedir. 1974 yılının Türkiye'si yokluklar içinde Kıbrıs meselesini nasıl çözdüyse, günümüz Türkiye'si Kerkük meselesini çok rahat bir şekilde çözüme kavuşturabilir. Kerkük’ün alacağı her yara Ankara’nın itibarını ve güvenliğini zedeledeyecektir. Unutmayalım ki, ecdad yadigarı Kerkük konusunda çekimser kalmak yarın ciddi bir güney doğu sorunu ile karşı karşıya kalmamız demektir.