Dimitri Kiçikis’in görüşleri ekseninde Türkiye ve Yunanistan birleşebilir mi? (1) -V-
Dimitri Kiçikis’in (2) şu analizleri çok doğru: Tarih boyunca Yunanlıların-Helenlerin bir devleti olmadı. Devlet yönetmeyi bilmiyorlar .
(3)Türkler tarihleri boyunca büyük devletler kurdu. Teşkilatçı bir millettir…
Türkiye l. Dünya Savaşı’ndan sonra köşeye sıkıştırılmış bir devlettir, bu sınırlara hapsedilemez. Devletlerarası kuvvetler dengesi değişmiştir, Türkiye’yi antlaşmalar böyledir diye sıkıştırmaya devam edemezsiniz, buna gücünüz yetmez. Zaten hukuk/antlaşmalar güç varsa ayakta kalır, gücün olmadığı yerde aciz kalır.
Dimitri Kiçikis Türk-Yunan birliğinin gerekliliğini tarihi ve sosyolojik gerekçelerle istiyor ve savunuyor ancak bunun yol haritasının nasıl olacağını söylemiyor. Bunun için saha çalışmalarının nasıl yapılacağı, karşılıklı güvensizliğin nasıl giderileceği, ideolojik bariyerlerin, husumetlerin nasıl ortadan kaldırılacağını söylemiyor. Bunu sağlamak için hükümetlere tavsiyelerde bulunuyor hatta en üst seviyede görüşmeler sağlıyor, karşılıklı görüşmelerin başlamasına katkıda bulunuyor, neticeye varıcı bir sonuç alamıyor. (4)
Komşularla sıfır sorun politikası ile Dışişleri Bakanı ve Başbakan olan Davutoğlu döneminde bu siyasetin karşılığının var olduğu zannı ile Ermenistan açılımından tutun Oslo görüşmelerine kadar birçok açılım ve saçılım gerçekleştirildi. Netice…
Neticenin ne olduğu herkesçe malum!
Bu kapsamda 2014 yılında ortak Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras'ın altına imza koydukları sonuç bildirgesi beylik laflardan oluşuyor, ta Atatürk-Venizelos arasında imzalanan antlaşmalarla, Celal Bayar’ın Yunanistan ziyaretinde imzalanan protokollarla birebir aynı cümlelerden meydana geliyordu.
Bu bildirgeyi bir iki cümle ile özetleyerek konuya girmek istiyorum(5)
- İki taraf, bölgesel barış, istikrar ve refahı daha da arttıracak ve bölgenin ekonomik büyümesini hızlandıracak, aralarındaki işbirliğinin yapısal çerçevesi için karşılıklı saygı, güven, uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkilerinin temel rolünü kabul etmektedir. Taraflar, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da geliştirilmeye ve aralarındaki ilave işbirliği alanları açmaya kararlıdır.
- Karşılıklı ticaret hacminde gelişme, enerji alanlarında işbirliği, Avrupa’ya Hazar doğalgazının taşınması, turizm alanında işbirliği, adalet, kültür, ulaştırma, altyapı, kırsal kalkınma ve gıda üretimi alanlarında işbirliği, yasadışı göçle mücadele, Vize Serbestîsi Diyalogu'nun başlatılması, terörizme karşı mücadele, Türkiye'nin AB katılım müzakereleri, her iki ülke, Türkiye'nin, AB kriterleri ve ilkelerine uyumlu olarak Birliğe üye olmasını istemektedir.
- Türkiye ve Yunanistan, İstikşafi Temaslar ve Güven Artırıcı Önlemlere ilişkin görüşmelerde ivmenin korunması hususunda mutabık kalmışlardır. (6)
Yukarıda özet olarak, üç başlık altında imzalanmış bulunan protokoller Türkiye ve Yunanistan arasında geçtiğimiz 100 yıl boyunca en az 10 kere tekrar etmiştir. Bu antlaşmalar en az on kere kopyala yapıştır usulü ile imza altına alınmıştır.
Türkiye, Yunan İç Savaşı’nda ve ondan sonra başlayan kıtlıklarda defalarca Yunanistan’a yardım etmiştir. Netice alınabilmiş midir?
Davutoğlu bu protokolü 2014 yılında imzaladı, 2016 yılında Türkiye’de Fethullahçı CİA darbesi oldu, darbeciler, askeri araçlarla Yunanistan’a kaçtılar. Yunanistan yukarıdaki protokol ve terörizmle mücadele antlaşmaları gereği bu şahısları Türkiye’ye teslim etti mi?
Ülkesinden kaçıp AB topraklarına geçmek isteyen mültecilere destek oldu mu? Kendisine sığınan bu insanların gemilerine, botlarına ateş açıp, batırıp binlerce Müslüman kardeşimizin kanına girdi mi girmedi mi?
Bütün bu antlaşmalara rağmen Türkiye’nin AB’ye girişine yüzlerce defa taş koydu mu koymadı mı? Bütün bunları bir tarafa koyalım: Yunanistan İsrail, Mısır, Lübnan ve GKRK (Güney Kıbrıs Rum Kesimi) ile protokol yapıp ortak doğalgaz çıkartma ve askeri işbirliği noktasında Türkiye’ye karşı tavır aldı mı, almadı mı?
Yapılan antlaşmaların mürekkebi kurumadan Türkiye’ye karşı yaptıkları hasmane tutumu hangi iyi niyet defterine yazacağız?
Hayallerini gerçek sanan, gelecek dünyasına vizyon ürettiğini zanneden bizim Davutoğlu çıkıp ne diyor? Artık arada psikolojik bir bariyer yok(!)
Bu kadar cehalet tahsille mümkündür tipi bir sonuç:
Dış politikanın doğrusal bir vektör olduğu, çıkış noktası ve doğrultu istikameti üzerinden ileriye doğru gittiği bilindiği, bir takım hayallere kapılmanın siyaset bilimi ile bağdaşmadığı görüldüğü halde bu hatalar yapılmıştır.
Evet, Dimitri Kiçikis doğru söylüyor, bir Türk-Yunan federasyonu kurulabilir, bu yapı Balkanların yeniden Türk egemenliğine girmesinin yolunu açabilir. Buralarda yaşayan dindaş ve soydaşlarımızın geleceği teminat altına alınabilir. Ancak daha geçen haftalarda Bulgaristan Plevne, Şumnu bölgesinde 800 yerleşim yerinin Türkçe olan adlarını değiştirdi. Buralarda güven artırıcı hangi psikolojik bariyerden söz edilebilir?!
Kiçikis’in şu analizi de doğrudur. Asırlar boyu Rum, Ermeni, Bulgar, Sırp, Makedon, Romen Türklerle iç içe yaşamıştır. Bir asır önce Balkanlarda Türk-Müslüman nüfus %65’ın üstünde çoğunluğa sahipti. Türklerin teşkilatçılığı, yönetim kabiliyeti, sağlam adalet düzeni herkese yaşama hakkı veriyordu. Bu yapıyı kim bozdu? Bizi Balkanlardan atın diye bir talebimiz olmadığına göre bu yapıyı kim bozdu?!
Türkler Anadolu’ya geldiklerinde Anadolu boş değildi, bu geliş 800’lü yıllardan başlayarak 1071’den itibaren hızlanarak 1200 sene sürdüğü hesaplandığında bu zaman zarfında bu topraklarda Rum-Ermeni hiç kimsenin kalmaması gerekirdi.
16. Yüzyılda Hazar Denizi Kuzeyinde başlayan Rus istilası Kırım, Kırım Kuzeyi(Don-Volga Havzası) Astrahan, Hazar Denizi bölgesi ve Kafkaslar’da Türk ve Müslüman nüfusu silip süpürmüştür. Her yıl 18 Mayıs’da üzüntü ile andığımız Kırım Sürgün Kararı’nın mürekkebi kurumamıştır.
Şunu demek istiyorum; halkları önünüze katar sürerseniz, toprakları boşaltırsanız narsist milliyetçiliğe dayalı, zalim bir ulus devlet yaratırsınız, tek düze devletler uzun ömürlü olmazlar.
İç içe geçmiş halklardan oluşan yapılar birlikte yaşama kültürünü geliştirerek evrensel hümanizm ve yaşama kültürü oluşturarak, milli kimliklerinin asırlar boyu ayakta kalmasını sağlar.
Türkler Anadolu’ya geldiklerinde göçebe olmaları, hayvancılık ve askerlikle uğraşmaları sebebiyle yerleşik durumda bulunan Ermeni ve Rumlarla asırlar boyu ticaret yaptılar, iş bölümü neticesinde ortak zenginlik ürettiler. Kurdukları ahilik teşkilatı ile köhnemiş Bizans loncalarını tasfiye ettiler, ekonomiye canlılık ve zenginleşme getirdiler, 1200 yıl boyunca devam eden ortak yaşama kültürü oluşturdular.
Şimdi Kiçikis’in söylediklerinin başarılabilmesi için ne yapılması lazımdır? Toplumsal iç içe geçişin gerçekleştirilmesi lazım. Bu gün Yunanistan’ın yüzölçümü 132 bin Km2 ve nüfusu 8,5-9 milyon civarında ve bu nüfus giderek azalıyor. Aynı durum Bulgaristan’da da yaşanıyor: Yüzölçümü 110 bin Km2 nüfus 7 milyon, bu miktar 2050’de 5 milyonun altına inecek, Yunanistan 7 milyona inecek (7) Anadolu’da Km2 ye 130 kişi düşerken buralarda 50-70 kişinin düşmesi fakirleşmeyi ve beraberinde güçsüzleşmeyi getirecek, kötü yönetim sorununu kemikleştirecektir.
Bu durumda nüfusun nereye akması gerekiyor, Türkiye’den Balkanlara… Peki, hudutları kapatan kim?! İnsanların serbestçe gelip yerleşmesine engel olan kim? Vize uygulayarak uluslar arası nüfus hareketlerine engel olan kim? Dünya tarihi bize şunu gösteriyor: Göç alan ülkeler, nüfusu artan ülkeler büyük devlet olur.
Türkiye 100 seneden beri nüfusu arttığı ve göç aldığı için 11’den 85’e, Yunanistan içe kapandığı için 7’den 9,5 milyona ulaşabildi. (Bu artışta ortalama ömrün artmasından kaynaklıdır.)
Birde meselenin diğer bir boyutu var: Bu günlerde Suriyelilerin Türkiye’de bulunuşunu büyük bir tehlike gören Prof. Ümit Özdağ’ın içine düştüğü hatadır. 2050’ye kadar Suriye’nin nüfusu 40 -45 milyona (yüzölçümü 180 bin Km2’dir.), Irak’ın nüfusu 65-70 milyona yaklaşacaktır.
Bu nüfus patlamasının Balkanlara yönetilmesi gereklidir. Türkiye bunun üs merkezidir. Balkan halkları geleceklerini kurtarmak için bu kararları şimdiden almaları gerekiyor. Şu an bu iç içe geçişi önleyen taraf kim, Yunanistan ve Bulgaristan gelecekte bir ekmeğe muhtaç hale gelecek taraf kim? Onlar. Kiçikis doğru söylüyor; geleceğinizi kurtarın, bu işin kansız yapılması yolunu açın.
Neticede tarih nihai hükmünü verecek, bu sentetik devletler bir zaman sonra tarihten silinecektir, devlet geleneği olmayan, yönetim kabiliyeti geliştiremeyen, taşıma su ile değirmen döndürmeye çalışan milletlerin nihai akıbeti budur.
Aynı şey Yahudiler için de geçerlidir: parayı putlaştırıyorlar ama devlet yönetmeyi bilmiyorlar. Çünkü devlet “devletlü” bir kavramdır, herkese nasip olmaz. Devlet Türk’e has meziyetidir.
Birde meselenin İngiliz boyutu var; bilindiği üzere Kiçikis “Royal Society”in üyesi, bu topluluk kimin kontrolünde? İngiltere’nin. İngiltere ne yapmak istiyor? AB’yi dağıtmak istiyor. Bu nasıl olur? Muhtelif güç merkezleri yaratarak Almanya merkezli çekim gücünü bertaraf etmekle olur.
Almanya ne yapıyor? AB’nin merkezi ve çekim gücünü oluşturuyor. Avrupa’ya gidenler Yunanistan-Bulgaristan-İtalya gibi kenar Avrupa’ya yerleşmiyorlar, doğrudan merkeze gidiyorlar. Bu da kenar kuşakta iç içe yapının oluşmasına mani oluyor, bu yolla Türk-Yunan birliğinin oluşmasının sosyolojik temeli mümkün olmuyor.
Bundan sonra kısa bir makale ile Türkiye ile Yunanistan nasıl birleşebilir, bunun kısa yolu nedir onu değerlendireceğiz. Makale Vl Öteki devletlerdeki Türkoloji faaliyetleri lll. makale olarak bu yazıdan sonra yayınlanacaktır.
Dip Notlar
(1)Alper TAN, Türkiye ile Yunanistan Birleşebilir mi? 22 Ağustos 2019
(2)Kiçikis’in Kitap kapağı resmi, makalenin altında sunulmuştur.
(3)Bu kapsamda bütün Araplar, Balkanlar, Güney Amerikalılar, Afrikalılar, Güneydoğu Asyalılar, İsrail hiç biri devlet yönetmeyi bilmiyor. Gerçek manada devlet değillerdir. Tarih boyunca devlet olarak var olanlar; Çin, Hindistan, Türkler, İngiltere, Fransa, Almanya, Lehistan, Japonlar, İspanyollar, Portekiz gibi sınırlı sayıda devlettir. Ruslar Türk-Tatar tecrübesi üzerine oturmuş bir devlettir.
(4) Ekonomist Ayhan Özhan Bey
(6) (Özgür Altuncu/DHA)
(7) Aynı durum Ermenistan ve Gürcistan’da da yaşanıyor.