Cemaat'in Uluslararası entegrasyonu
Cemaat’in Uluslararası entegrasyonu…
Bilinen, ancak 17 Aralık 2013 Operasyonu ile deşifre olan Cemaat’in Türkiye üzerindeki etkisinin boyutları ortaya çıktıca Devlet içerisinde böyle bir yapılanmanın var oluş sebepleri de aydınlanmaya başlandı.
Aslında bunlar bilinmeyen, saklı –gizli oluşumlar değildi.
Cemaat 1980 yılından beri “Hizmet” adı altında Devlet’in, Sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin içerisinde kadrolaşma başladı.
Başından beri “cemaat” adı altında örgütlenme hesapları yapılmıştı.
Bunun için gerekli kadro çalışmaları çok büyük biri titizlik ve gizlilik içerisinde yürütüldü.
Mevcut olan Nur hareketi ve onun teorisyeni Said-i Nursi’nin kitapları ve fikirleri oluşturulan bu kadro için temel fikir kaynağı olarak benimsetildi.
Aslında görünen masum bir “İslami Hizmet” hareketiydi.
Tabi söz konusu İslam olunca toplumda yer edinmek ve kabul görmek çok kolay olacaktı. Nitekim öyle de oldu.
Kısa sürede her sahada örgütlendiler.
Türkiye içerisinde ki kurumların nerdeyse tamamına yakınının içerisine yerleşip söz sahibi olmak, karar mekanizmalarında bulunmak için: dengeleri gözeterek , farklı yapılanmalar ile işbirliği kurarak Türkiye içerisinde faaliyet gösteren misyonerler dahil, her kişi kurum, vakıf ile ilişkilerini geliştirdiler.
Türkiye’nin Cumhuriyet’ten beri kollayıp korumaya çalıştığı “Laik, Üniter ,Hukuk Devlet”i ni Siyasal İslam ile yönetilen ve adına “Ilımlı İslam” dedikleri bir düzen ile değiştirme planları ABD ve Batı tarafından desteklendi. Şimdi Cemaat’i Türkiye üzerinde projeler üreten Uluslararası Örgütler ile entegre etmek gerekirdi.
Bu destek kamuoyunda tepki görmesin diye “Dinler arası diyalog” projesi devreye kondu.
Kiliseler, Kilise Vakıfları, Tapınak Şövalyeleri ile yürütülecek projelerin kılıfı hazırdı. “Dinler arası diyalog”
İçinde “DİN” kelimesi geçtiği için de hizmet erlerinin ne yanlış anlaması, ne de sorgulaması mümkün değil di.
Kilisenin desteğini almak ve Lobi oluşturmak için Cemaat’in Yurt dışında ki okullara gönderilen yardım paraları Kilisenin Papaz okullarına bir nevi rüşvet olarak bağışlandı. Kilise gazetesine açıklama yapan David S. Barrett, "Müslümanların yaptığı 2 milyon dolarlık bağış tamamen İslami kurallarla toplanan paralardır. Bu para kumar, alkollü içki ve sigara satışından elde edilmedi." Diyerek bu bağışların yapıldığını onayladı.
Tabi bu yapılan bağışların miktarının basına yansıyan kısmı. Seminary Papaz Okulu ile FBI gibi kuruluşlara verilen paralar ve ödüller bir lobi oluşturmak, Cemaat’in Uluslararası entegrasyonunu sağlamak için di.
Uzun yıllardır Cemaat’i yakından inceleyen ve merkezi ABD'de bulunan Orta Asya Medya Araştırma Enstitüsü ( MEMRI ) nin hazırladığı raporda Cemaat’ten “Dini Tarikat” diye bahsediliyor.
Raporda bir ABD mahkemesinin verdiği kararda : " Gülen ABD için olağanüstü yeteneklere sahip bir göçmen "dir diye yazıyor.
Yine aynı raporda Gülen'in kontrolünde 25 milyar doların olduğu iddia ediliyor.
Toplam 20 sayfalık raporda, öncelikle “Fethullah Gülen'in” Türkiye'nin siyasi arenasını dizayn etmeye çalışan bir figür olduğu belirtiliyor ve şöyle devam ediyor.
''Bu rolü ile hem İktidar Partisi içindeki taraftarlarını kullanıyor hem de hareketin fantastik derecede büyük medya İmparatorluğunu, finans kuruluşlarını, bankalarını, kurumlarını, binlerce okul ve üniversite, ışık evleri ( Nurcu gençlerin kaldığı evler ) ve benzer kurum ve kuruluşlardan oluşan uluslararası ağını harekete geçiriyor. Fethullah Gülen bir finans imparatoru. En zayıf olasılıklara göre 25 milyar dolarlık esrarengiz bir bütçesi var "
''Fethullah hareketi" nin lobi oluşturmak için büyük maddi kaynaklar kullandığını ifade eden raporda şu ifadelere yer veriliyor.
''Emrindeki tüm kurumlar ve Üniversiteler ( büyük paralar akıtmaya devam ettiği ''Georgetown " Üniversitesi de dahil ) ABD'de ve Avrupa'da Gülen'in konferanslarını oluşturuyor.
ABD'de bir Federal Mahkeme Amerikan Ulusal Güvenlik Bakanlığı ve Göç İdaresi'nin Gülen'in yeşil kart başvurusunu " eğitim alanında olağanüstü becerilere sahip olan kişi " kriterine uymadığı gerekçesi ile geri çevirmişti. . Amerikan Ulusal Güvenlik Bürosu Fethullah Gülen'in eğitim alanında bir uzman ya da eğitimci olarak değil , " Çok büyük ve etkili Dini ve Siyasi Lider , Holdingleri olan bir İşadamı" olarak sunmuştu . İşte bundan sonra CIA’nın eski ajanları George Fidas ve Graham Fuller , Amerika'nın Türkiye'deki eski büyükelçisi Morton Abramoviç Gülen için destek mektubu yazdı .
Sonuçta Mahkeme Gülen'in Amerika'da yaşamak isteyen kişilerde görmek istediği " ABD'nin çıkarınadır " zorunluluğunu yerine getirildiği kararını verdi .
“MEMRİ” raporu şu cümleler ile bitiyor.
“Türkiye tarihinde şimdiye kadar hiç kimsenin Fethullah Gülen kadar Türkiye toplumunu kökünden değiştirmeye çalışan bir siyasi hareketi olmamıştı “
Cemmat’in Uluslararası entegrasyonunu da tamamlandıktan sonra ki hedefi : Siyasal İktidarı tamamen kontrolüne almak ve hedeflenen, Ilımlı İslam adı altında Emevi Saltanat Dinciliğinin 21. Yüzyıl modelini hayata geçirmek.
Cemmat’in İslami bir hareket değil, İslam adı altında dışarı ile entegre olmuş Siyasal bir hareket olduğunu toplumun ve Cemaate’e inanan samimi Müslüman’ların artık anlaması lazım.
10.01.2013
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.