3 Mayıs ve Türk Milliyetçiliği
Yüzlerce yıl ismi ve benliği unutturulan, hor görülen Türk ırkı Ulu Başbuğ Atatürk’ün kurduğu milli devlet ile yeniden tarih sahnesinde yerini aldı. Atatürk’ün Türk ismiyle kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği fikir sistemi vardır. Bunu, Atatürk’ün konuşmalarından, veciz sözlerinden dahası da yaptığı icraatlardan, kurduğu kurum ve kuruluşlardan ve bunlara verdiği isimlerden anlamak mümkün.
Türklerin Anadolu’da, özgür ve bağımsız olarak kendi kimliği ve Türklük bilinci ile yaşaması ancak 15 yıl sürebildi.
Atatürk’ün vefatından hemen sonra başlayan karşı devrim, kısa sürede Türk karşıtlığına dönüştü. Olaylar o hale geldi ki, Türkçülük (Irkçılık ve Turancılık) suçlamasıyla yargılanarak mahkûm edilmeye çalışıldı.
İşte, 3 Mayıs 1944 olaylarını temelinde yatan aslında Atatürk’ün yeniden filizlendirdiği ve devletin kuruluş felsefesi yaptığı Türkçülüğün yaşatılması mücadelesidir. Bu mücadeleyi mevcut idarenin baskı ve şiddet ile durdurmaya çalışması sonucunda verilen onurlu kavganın adıdır 3 Mayıs 1944.
3 Mayıs’ta her türlü baskı, zulüm ve işkenceye rağmen Türkçülük davasından vaz geçmeyen 23 şerefli, yüksek karakterli ve ahlaklı Türk milliyetçisi, milyonlarca Türk gencine ilham olmuştur.
3 Mayıs 1944’ten günümüz kadar geçen 77 yıl içerisinde, o mücadeleyi veren 23 kahraman Türk milliyetçisi ile kurucu liderimiz Atatürk’ün fikirleri ve Türkçülük mücadelesi (çok azınlık diyebileceğimiz bir grup tarafından da olsa) devam ediyor.
Cumhuriyetin 100. Yılına yaklaşıyoruz. 3 Mayıs’tan 77 yıl geçti ancak biz daha yüz yıl önceki fikri olgunlukta değiliz. Bir asır önce devletin temelini oluşturan Türk Milliyetçiliğinin bugün hala anlaşılamamış ve uygulanmıyor olmasının nedeni ne Atatürk’ü ne de 3 Mayıs ruhunu anlamamış ve benimsememiş olmamızdır.
Bir taraftan, slogan milliyetçiliği, siyasete malzeme olan milliyetçilik, Arap kültürü ile karışmış sentezciler, Türklüğün önüne arkasına eklenmiş sıfatlar, ama, fakat ile başlayan Türkçülük anlayışı…
Diğer taraftan, Atatürk’ü rozet takmaktan ibaret gören, Atatürkçülük ile Türk Milliyetçiliğini aynı cümle içerisinde dahi kullanmaktan imtina eden sözde ulusalcı, özde gardırop Atatürkçüleri…
Bir diğer taraftan da indirilen değil uydurulan nakil dininin sözde tarikat ve cemaat şeyhlerinin Atatürk’e karşı yüz yıldır devam eden karalama ve iftira dolu kara propagandaları…
İşte bütün bu olumsuz etkenlere rağmen Türk milliyetçilileri varlığını sürdürmeye devam ediyor.
Atatürk’ün Türk milleti ile ilgili, kaygısını, sevgisini, bağlılığını anladığımız zaman ancak Atatürk’ü ve Türk milliyetçiliğini anlamış oluruz.
Atatürk’ü anlamadan, “Atatürkçüyüm” “Milliyetçiyim” Ülkücüyüm” “Ulusalcıyım” demenin ne bize ne bu millete bir faydası yoktur.
Çünkü; Atatürkçülük eşittir, Türk milliyetçiliğidir.
Türk milliyetçiliği;
Türk Milletinin yüksek menfaatleri için çalışmaktır, dürüstlüktür, kamu malı yememektir, adaletli olmaktır, çevreciliktir, yeşili, doğayı korumaktır, üretmektir…
Milliyetçilik veya vatanseverlik cephede savaşmaktan ibaret değildir. İçeride de hırsıza, talana, adam kayırmaya, rüşvete, kamu kurumlarındaki israfa ve yolsuzluğa karşı da savaşmaktır.
15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunanlar dışarıdan gelmediler, içimizden çıktılar.
Atatürk’e düşmanlık besleyen tarikatların içinden yetiştiler. Çünkü o tarikatlar Atatürk’ün fikrini, felsefesini çok iyi biliyorlar.
Eğer biz de en az tarikatçılar kadar Atatürk’ü tanırsak, Türk milliyetçiliğini de anlar ve yaşarız.
3 Mayıs kahramanlarını saygı ile anıyorum.
Türkçülük gününüz kutlu olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.