Bağımsızlığın bedeli KAN!
Herkes o geceye Kanlı Yanvar diyor. Ama ben o geceye özüne dönüş gecesi, yeniden diriliş günü ve yeni bir çağın başlangıcı diyorum. O kara gecede kan vardı her yerde. Ama döktüğümüz her damla kan aslında bize o gece yazdığımız tarihi anlatıyordu. O gece akıttığımız kanlar, Rus işgaline ve zulmüne karşı, silahımız olmasa da çelik yumruklarımızla nasıl direndiğimizi ifade ediyordu.
Rus'un ölüm makineleri Bakü caddelerinde katliam yaparken tüm halk birlik olmuş adeta bu katillere meydan okuyordu. O gece sadece Rus tanklarını değil zamanı durdurmuştuk. Tarihin seyrini değiştirmiştik. O gece evet bir zalim vardı tankları ile bizi ezmeye çalışan ama karsısında hem Rus'u hem de tarihi durduran bir halk vardı. O kara gecede, halkımız Türk’ün adi sanı yok olmasın diye, Azerbaycan ebedi Türk yurdu kalsın diye bir ölüm kalım savaşı vermişti. Akıtılan her damla kan ile aslında gecenin karanlığına AZERBAYCAN yazılmıştı. O gece doğum bekleyen bebekler bile bir an önce doğulmak için acele ediyordu sanki azatlığı görebilmek için, o gece ben de oradaydım diyebilmek için.
O gece, bir ananın doğum sancıları kadar kutsaldı çünkü o gecenin sabahında yep yeni bir Azerbaycan doğacaktı dünyaya. Caddeleri kırmızı karanfiller kokan, semalarında Türklüğün simgesi Peygamber Efendimizin emaneti ve şehidimin kani dalgalanan bir Azerbaycan. Ve o Azerbaycan kendi bağımsızlığı ve özgürlüğü beraberinde, zulüm gören, ezilen pek çok devlete de kıpkırmızı bir tepside bağımsızlık armağan edecekti. ( Bakü’de yaşanan o katliamdan sonra Sovyet’ler yıkılmış ve Sovyet'lerin esaretinde olan birçok devlet de özgürlüğüne kavuşmuştu.)
Ben bu gün sizlere her bitişi bir başlangıç, her ölümü bir hayat vaat eden o gecenin iki en büyük kahramanını anlatacağım. O Kahramanlar ki yasanmış gerçek ve destansı öyküleriyle bütün kahramanlık destanlarını, bütün ask hikâyelerini tuzla buz etmişlerdir. Bakü'de iki komşu gencin yasadığı mahallede hayat bulan,1990 yılının o kanlı Ocak gecesinde Rus tanklarının paletleri altında ölümsüzlüğe ulaşan bitmeyen bir sevdanın yasanmış destanidir bu...
İlham ve Ferize
Onları ölümsüzlük yoluna yolcu salan ve bütün dünyayı hayrete düşüren hikâyeleri rüzgârların, sevdaların ve kanlı direnişlerin şehri Bakü’de yaşanmıştır. Düğünleri 30 Haziran 1989 tarihinde yapılmıştı... Güzel başlayan her şey, güzel de devam etmekte iken, bütün büyük askların hazin finali gibi bu bitmez sevdanın da sonu mutlu bitmeyecekti ne yazık ki...
Bağımsızlığımızı kanımızla elde ettiğimiz o kanlı ve şanlı Ocak gecesinde İlham, şehadet şerbeti içer ve sonsuzluğa intikal eder. Ferize bir an bile ayrılmaz sevdiğinin başından ve orada bir söz verir sevgili esine ‘’Sana kavuşacağım ‘’ diye....
O gece üzerine benzin dökerek kendini yakmak ister ama ailesi engel olur bu sevgi ve sadakat simgesi Türk kadınına... Sen bize Şehidimizin emanetisin. Kendini düşünmüyorsan karnındaki bebeği düşün ve kıyma canına diyerek avutmaya çalışırlar ama nafile... O kafaya koymuştu bir kere dünyada ve ahirette beraberliği...
Rus Askerleri, Bakü’nün her tarafında olum saçarken, İlhamın ailesi, araba farlarının fersiz ışıkları altında gömmek istemiş Şehitlerini.... Kader iki Sevdalıyı olumun bile ayırmasına razı gelmemiş sanki... Yetkililer gelmiş ve bütün şehitlerin, Düğüştü parkta salınacak olan şehitlikte toprağa verileceğini söylemiş... Ferize adeta sevinmiş bu habere... Sevdiğiyle bir gece daha ve üstelik bu defa uğurlamak değil beraber yolculuk ihtimali...’’Bu son şans bu defa beraber çıkacağız evden sevdiğim ‘’ diye fısıldar.
Ferize'nin, İlham’ı söyleyen dudakları. Kaç gündür acıdan, ıstıraptan yorgun düşen gözler teslim olur uykuya... Bir tek onun gözleri kapanmaz İlham’sın geceye ve rüyaya... İçeceği olum şerbetinde sevdiği ile vuslatı var. Uyur mu hiç İlham’ın Ferize’si? Bir mektup yazar sadece iki cümle: Benim için ağlamayın, onsuz yasayamazdım.. O gün 20 Yanvar ( Ocak) da Devletimizin Bağımsızlığı, Milletimizin Azatlığı için kahramanca Ruslara karşı direnen ve şehadet şerbeti içen diğer Azerbaycan Türk’leri ile birlikte, olumsuzluk yolcularını takip eden kortejin en önünde beyazlar içinde, sevdası masum gözlerinden,
İlk Bahar yağmurları gibi damlayan, Melekler kadar güzel bir gelin ve Yiğit bir Damat fotoğrafı gidiyordu... Vatan için yardan da, serden de vazgeçen İlham’ın, Yar için candan da, hayattan da vazgeçen Ferize’nin düğün fotoğrafları şehitlikte. İlk mezar Ferize’nin ahde vefa böyle olur, bir Türk kadını böyle sadakatle sever. Biz vatan için de, sevdiğimiz içinde ölmesini iyi bilen bir milletiz diyerek haykırırsan ki dünyaya …Ferize ki henüz daha çiçeği burnunda taze gelin..
Böylece 70 sene esarette olan bir ülke yeniden bağımsızlığını kazanmış oldu.1920 senesinde Kızıl Ordu tarafından işgal edilen Azerbaycan, 7-den 77-ye herkesin, taze gelinlerin, çocukların bile kanı pahasına bağımsızlığına kavuştu. Bir bağımsızlık bir bayrak bir vatan ancak kanla alınır ve kanla verilir..
20 yanvar gecesi şehit olan herkese Yüce Allahtan rahmet diler ve Azerbaycan’ımızın da bağımsızlığının ebedi olmasını niyaz ederim….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.