Amerikan sonbaharı
Afganistan, Irak, Gezi, Suriye, Arap Baharı derken, dünya yeni bir bahar daha yaşıyor. ABD'de, siyahî genç George Floyd'u öldüren güvenlik görevlisinin serbest bırakılması üzerine başlayan ırkçılık karşıtı protestolar büyüyor. Amerikan sonbaharı yayılıyor, birleşik devletler çatırdıyor. George Floyd Murder olayı ile Amerikan sonbaharı başladı.
İsrail’in genişlemesi esas olmak üzere para ve petrol için Afganistan, Irak olmak üzere, "Arap Baharı" diye, Suriye, Irak, Libya, Mısır, Yemen'i ateşe verdiler. Milyonlarca insanı katledip, sokakları ateşe verip yuvasını başına yıktılar, insanları mülteci durumuna düşürüp ülkesini terk etmeye zorladılar, çocukların cesetleri Akdeniz kıyılarına vurdu. Irak'ı işgal edip iki milyon insanı katlettiler.
Afganistan, Irak, Sudan, Yemen ve Suriye'yi ateşe verenlerin, Yemen'de çocukları açlıktan öldürenlerin, bugün kendi ülkesi alev alev yanıyor. Venezuela'da darbeyi başaramadıkları için, OPEC'i kullanarak petrol ihracına engel olundu. Parası ödendiği halde ülkeye ilaç girmesine izin verilmiyor. Gelişmekte olan ülkeleri darbe, terör, virüs, faiz ve döviz ile krize ve istikrarsızlığa sürüklüyor.
Amerika’da olaylar durulmuyor. Amiralin ordusunu ilk defa Amerika da görüyoruz. Küresel terörizmin babası, İsrail'in hamisi, emperyalizmin ve Siyonizmin jandarması ABD'de Trump karşıtı gösteriler çok sayıda eyalete yayıldı. Göstericilere karşı çok sert müdahale de bulunuldu. Özgürlük, demokratik haklar ve insan haklarına uyulmadı. Uluslararası medya ve insan hakları savunucuları bunları görmezden geldi.
Ulusal Muhafızlar, Deniz Piyadeleri, Polis, FBI, CİA, NSA, ABD Ordusu kontrolü sağlamak için sokaklara indi. Özellikle California merkezli başlayan protestolar da, ABD bayrakları yakılıyor, Göstericiler polis arabalarını yakıyor, federal polis gösterilerin uzaması halinde bunu "isyan" olarak değerlendirileceği uyarılarında bulunuyor.
Birleşik devletler, 1861-1865 yılları arası kanlı bir iç savaş yaşamıştı. Kuzey-Güney Savaşı adı verilen bu savaştan beri ilk defa ABD bu çapta büyük bir kriz ile karşı karşıya. Bir taraftan iç olaylar, diğer taraftan Çin ile ticari savaş devam ediyor. Trump’ın işi zor. Kasım da başkanlık seçimi var. Bir iç hesaplaşma yaşanıyor, ulusalcılar, küreselciler, cumhuriyetçiler, demokratlar, evangelistler, pentagon, CİA, FBİ, beyaz ev arasında görüş ayrılığı var.
Kıbrıs barış harekatında ambargo uygulamış, kenevir ekimi yasaklanmazsa Sultan Ahmet Camii vurulmakla tehdit edilmiş, darbeler ve terör desteklenmiş, muavenet muhabirimiz vurulmuş, körfez savaşı zararları karşılanmamış, F-35 teslim edilmemiş, DAİŞ, PYD, YPG ve PKK'yı desteklemiş, dahası da var. Sözde dost ve müttefik bir stratejik ortak'tan ABD'den bahsediyorum.
Gezi olayları sırasında, ABD'li düşünce kuruluşu Rand, 15 Temmuz olaylarında CIA'nın düşünce kuruluşu Stratfor anlık bilgi paylaşımında bulunmuştu. Moody's, Fitch ve Standard & Poor's gibi Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'yi riskli ve yatırım yapılamaz ülkeler listesine almışlardı. The Economist, Time, AP, Financial Times, Newyork Times ve Washingtan Post gibi uluslararası medya kuruluşları olumsuz yayın yapmışlardı.
Kimse, ABD, AB, Rusya ve Çin'den medet ummasın. Biz bize yeteriz. Devlet, Millet ve Medeniyet geleneğimiz var. Stratejik davranıp, iç çekişmeleri bir kenara bırakalım. İnovasyon ile bilim ve tekniğe yatırım yaparak, bilişim vadileri, organize sanayi ve teknoloji bölgeleri kuralım. Tarım, hayvancılık, madenlerimiz, denizlerimiz, turizm, Ahi Teşkilatı ve Kooperatif sistemini geliştirip, ABD ve Çin'de ayrılan sermayeyi ülkemize çekip, Avrupa’nın ve Dünya'nın ihtiyacı olan uygun üretim koşullarını sağlayabilirsek bu süreçten çok güçlü çıkarız.