TÜRKÇÜLER GÖREVE!
TÜRKÇÜLER GÖREVE!
Şimdi herkes terör uzmanı kesildi.
Şimdi herkes vatanperver oldu.
Ve şimdi herkes çok akıllı…
Özellikle beş on cümleyi geviş getirir gibi tekrarlayıp, her olumsuz olayın arkasına bir FETÖ ibaresi vurdun mu, sen Türkiye`yi kurtaran adam oldun valla...
Oysa en çok FETÖ diye bağıranlara bir bakıyorsun, en çok ona dua edenler olmuşlar zamanında.
Tarihimizde hiçbir ihanetin bu kadar net göründüğü zamanlar yoktur.
Ve tarihimizde hiçbir ihanet karşısında bu kadar çaresiz kalındığı bir zaman da yoktur.
Hele hele hainliğini TBMM`de gözümüzün içine baka baka söyleyip de yine de “özgürlük yok” diye bağıran siyaset palyaçolarının bu kadar gösteri yaptığı zamanlarımız hiç yoktur.
Bu manzarayı izledikçe milletimizi için kıyametin yaşandığı zamanları görmemek elde değil.
Geçmişiz TV karşısına her gün, heybesine yalanı doldurmuş sözüm ona düşünce adamlarını izleyip duruyoruz...
TV karşınsa bir şey ispat edecekler ya,
Biri “ak” derse öteki mutlaka “kara” diyor.
Biri “kalkınıyoruz” diyor, beriki “batıyoruz” diye bağırıyor.
Biri “terör” diyor, diğeri “barış” diye salya akıtıyor.
Hele hele TV ekranlarında kendisini herkesten akıllı ve ileri gören manyaklar, yabancıların soytarılığını yaptığı halde milliyetçilikten dem vuran utanmazlar, Türk topraklarından taviz vermeyi öğütleyen asker kökenli hayâsız danışmanlar meydanı bir sirke çevirmişler.
Sirke davet edilen toplum ise inanılmaz bir alıklığın içinde onlara alkışlıyor…
Bir taraftan da bilimsel düşünceyi milleti adına harekete geçirmek isteyen, olayları izledikçe kusma derecesine gelen fakat kaleminden başka silahı olmayan çok az diyebileceğim Türkçüler yalnızlığa itilmiş bir şekilde memleket aşkı ile çırpınıyorlar…
Onlar topluma yıllardır iyi, insanca, erdemli bir hayat verilmemesinin derdindeler.
Zira biliyorlar ki, bu millet rezaleti, kepazeliği hak etmiyor.
Bu millet yalana, dolana, talana layık değil.
Sandığa giden millete “koyun” adı takarak aşağılayan sözde aydınları hak etmiyor.
Cemaat-tarikat-siyaset üçgeninde yaşadığı bir ortaçağ karanlığını hak etmiyor.
“Türkiye halkları” diye bağırıp hainlik yapan geri zekâlı anarşistleri mecliste görmeyi hak etmiyor.
Atatürkçülükten başka hiçbir prensip tanımadıklarını söyleyenlerin, Atatürk`ü nasıl öldürdüklerini görmeyi hak etmiyor.
“din-siyaset-ticaret” üçgenindeki ahlaksızlığı hak etmiyor.
“ocu-bucu-şucu” diye hücrelerine kadar işletilen fitne virüslerini vücudunda hastalık olarak görmeyi hak etmiyor..
Sahi nedir ocu-bucu?
Bir adam ya odur, ya budur.
İnsan aynı zamanda hem Türk, hem etnik; hem barışsever hem elinde silah taşıyan olamazya.
Oldum diyen şerefsizdir, adidir, haindir, ikiyüzlüdür.
İşte tüm bu olumsuzlukların toplumdan kaldırılması ve toplumun, devletin yeniden dizayn edilmesinin tek reçetesi Türkçülük Mefkûresidir.
Yani Türkiye yeniden yapılanıyorken, Türk Devleti yeniden dizayn ediliyorken bu işin merkezine konulması gereken ana düşünce Türkçülük olmalıdır.
Bütün ihanet virüslerine karşı Türkçülük tam bir panzehirdir.
Peki Neden?
-Türkçü her şeyden evvel milli çıkarları siyasetin üstünde tutan, milleti için haksızlıklarla savaşan korkusuz bir insandır.
-Türkçü, milleti için yaşar, gününü gün eden bir anlayışa kapalıdır. Devletin ve milletin mukaddesatını yıkanı asla bağışlamaz ve bunları bağışlayanları düşman sayar. Hafızası asla milletine yapılanları unutmaz, milli kini bakidir.
- Türkçülükte vazife şuuru kutsaldır. Bireysel nefsini ayakların altına almak için çabalar. Amacı şahsiyetini yükselmek değil, devletini yükseltmektir.
Kısacası: Türkçülüğün en büyük görevi vatana hizmettir.
Bunun için o hiçbir ideolojiye ve siyasi akıma biat etmez, hiçbir siyasi partiye menfaat için bakmaz, hiçbir çıkar ilişkisi onu yolunda çeviremez.
Doğru bildiğini tek kalsa da korkmadan, cesurca haykırır.
Yanlış yapınca da o yanlıştan dönmeyi erdem bilir.
Tüm bunlar ortada iken ülkemizdeki vatan hainlerini en iyi ve herkesten önce anlayan Türkçülerdir.
Onun için devlet yeniden yapılanırken bu insanlara görev vermelidir.
Bunu da yapamazsa Türk milleti ve devleti tarih yapraklarında kalacaktır.
Şartlar, zorluklar her ne olursa olsun bizler Türk milletinin fedakârları olmaya devam edeceğiz.
Son olarak Ey Türkçü!
Atsız`ın dediği gibi; sen de artık vakit kaybetmeden bir baltaya sap olmaya çalış. Bir baltaya sap olmak demek, millete hizmet edecek bir yer, bir su başına geçmek demektir.
Makamlar, mevkiler ancak Türk milletine yararlı olabilmek içindir.
Hadi ne duruyorsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.