Tunç Soyer’e mektup
Sevgili Tunç Soyer,
Bin bir vaat ve umutlarla geldiğiniz makamlarda, başarılarınız ve sorumluklarınızdan konuşmak yerine, dertlere derman, insanlara ışık olmayı bir kenara bırakıp, talihsiz açıklamaların kurbanı oluşunuzu hayretler içinde izliyorum. Özellikle son günlerde seçilerek geldiğiniz bölgede özerklik, ayrı bir bayrak ve para imalarınıza bir anlam veremiyorum. Çok sevdiğiniz ve güvendiğiniz İngilizlerden tarihçi Carr’ın çok güzel bir tespiti vardır. Carr “Tarih bugünü anlamanın anahtarıdır” der. O vakit Kanuni Sultan Süleyman devrine uzanarak güzel bir kıssadan hisse yapalım size.
“1553 yılında Şehzade Mustafa 38 yaşındaydı.
Amasya’da sancak beyiydi.
Taht için sabırsızlandığı açıktı.
Şehzade taht için yanıp tutuşurken,
Dünya imparatorluğu garptaki ve şarktaki düşmanlarına darbe üstüne darbe indiriyordu,
Bir yandan da içerideki düşmanlarıyla baş etmeye gayret ediyordu.
Bütün bu dengeler ve mücadeleler sürerken,
Şehzade iç düşmanı yanına,
Şark düşmanını arkasına alarak,
Sakal bırakmış ve tuğ dikmişti,
Yönetim benim hakkım,
Devlet benim diyordu.
En sonunda çeşitli padişahlık alametleri sergilemesi şehzadenin talihsizliği oldu.
O dönemde dünya imparatorluğuydu Osmanlı,
Her alanda mücadele ediyor ve dıştan yıkılmıyordu,
O nedenle içten yıkılması vacipti.
Eee nasıl yıkacaklardı Osmanlıyı?
Ancak baba ile oğlunu vuruşturdukları zaman düşmanları bayram edebildi.”
Kıssadan hisse adeta günümüze ışık tutarcasına size ve temsil ettiğiniz zihniyete de önemli bir ders verir, kulağınıza küpe olsun diye.
Tarihte olduğu gibi, günümüzde de büyük Türk milleti bütün varlığıyla şarkta, garpta; şimalde ve cenupta gövde gösterisi yaparken Türkiye ile baş edemeyenler, iç düşman vesilesi ile kirli emellerine ulaşmaya çalışıyor. Bizi dıştan yıkamayanlar, şimdi içten yıkmaya çalışıyor. Bu yüzden bizden korkanlar, karşımıza yiğitçe çıkamayanlar; PKK, FETÖ, CHP, HDP kılıfıyla içimize nifak tohumları ekmeye çalışıyor. Belli ki düşman; Anadolu insanını, Türk milletini unutmamış, hafızasına iyi kazımış.
Bizi arkasına alan bizden bir lider olduğu sürece, tarih tekerrür edecek ve tıpkı Çanakkale’de, Kosova’da, Mohaç’ta, Preveze’de olduğu gibi, Türk milleti zümrüdü Anka kuşu misali küllerinden doğarak yedi düvele feleğin sillesini tersten vuracaktır. Planları ne olursa olsun asla unutmasınlar ki, bu büyük millet her zaman bağrından Metehanlar, Atillalar, Kürşatlar, Alparslanlar, Atatürkler çıkarır. Bu nedenle bugün ki liderin etrafında iyi kümelenmek ve ona her zamankinden daha fazla sahip çıkmak icap eder. Zira ne içerideki, ne dışarıdaki düşman en ufak zaafı değerlendirmekten geri durmamakta, tıpkı ataları gibi fırsat kollamaktadır. Düşmana fırsat vermemek adına liderimize sahip çıkmak, onu desteklemek, her daim yanında olmak ve nifak tohumu ekmeye çalışanlara fırsat vermemek bizim boynumuzun borcudur.