Seviyor, seviyor, seviyor…
Mike kardeşler (Pence ve Pompeo) Ankara’ya geldiler ve herkesin beklediği mutabakatı gerçekleştirdiler. Adını da “ateşkes” koydular. Buraya kadar güzel ama benim bildiğim ateşkes savaşan taraflar arasında imzalanır. Sahi biz Amerika’yla mı savaşıyorduk ki ABD başkan yardımcısı ayağımıza kadar gelip “ateşkes anlaşması” imzaladı?
Aslında bu da tarihin bir tekrarı. İstiklal Harbinde Yunanlılarla muharebe ettik. Türk topçuları Yunan mevzilerini vurdu. Türk süvarileri Yunan ordusunu önüne katıp Ege’ye döktü. İçlerinde İngiliz üniforması giyen yoktu ama 9 Eylülde İzmir’in alınmasından on gün sonra Mudanya’da toplanan Mütareke masasında İngiliz, Fransız ve İtalyan komutanlar vardı, Yunanlılar değil.
Tarih iki kere tekrar eder diyor usta “ilkinde trajedi ikincisinde komedi olarak”. Trump’un diplomasi tarihine geçecek mektubundan tutun da yıllardır Suriye ile anlaşmaya yanaşmayanların telaşla Suriye ordusuna kucak açmalarına kadar gülecek çok şey var. Fakat her şeyden önce Yunanlılarla savaştığımızda bir asırlık devletleri vardı. Osmanlıyı balkanlardan, Mora’dan kovmuş orduları, donanmaları vardı. Şimdi ise Türkiye’nin karşısında tırlarla taşınan bir uydu devletçik var. Bundan daha komik bir şey olabilir mi?
Hatırlarsanız Erdoğan, Gezi’den sonra Batıyla ilgili bir şey fark etmişti: “Bizi sevmiyorlar” diyordu. İnsan sevilmediğini hissetmez mi? Mesela Trump, Mike kardeşleri Ankaraya anlaşmaya göndermeden önce SDG/YPG/PKK bilimum örgütlerin Suriye’deki şefi Mazlum Abdi’yi telefonla aramış. Ne demiş biliyor musunuz? “Next to me there are people who love you more than their homeland”. Yani diyor ki “yanımda seni vatanından(yani ABD’den) daha çok seven insanlar var”.
Danışmanları, Pentagon’u, yardımcıları, bakanları Trump’u “ara, ara” diye o kadar bunaltmışlar ki adam artık onların Mazlum’u Amerika’dan bile daha çok sevdiğini düşünmeye başlamış. Vatanlarından daha çok mu seviyorlar bilmiyorum ama gerçekten de seviyorlar. Harekatın başladığı hafta CNN, NBC, BBC gibi önemli medya ajanslarına konuşan Amerikalı askerler bu sevgiyi açıkça ifade ettiler. Hatta DAEŞ’e karşı mücadelede yardımlarından dolayı minnettarlıklarını anlata anlata bitiremeyen bu askerler Trump’un YPG’yi Türkiye’ye karşı savunmamasından utanç duyduklarını söylediler. Kore şehitlerimizin kemikleri sızlamıştır. Dünyanın öteki ucuna ABD’ye yardım için giden Türkler için bugüne dek hiçbir ABD askerinden böyle sözler duymadık. Bunca yıldır NATO’da onlarla omuz omuza vermiş Türk askerlerini bir türlü sevemeyen Amerikalıların şunun şurasında birkaç yıllık DAEŞ çatışmasında YPG ile bu kadar derin bir duygusal bağ kurmuş olmaları hayret verici.
Bu meselenin neresinden tutsak elimizde kalıyor: Hadi diyelim Trump ülkesindeki baskılara dayanamadı. ABD, YPG’nin hamisi olduğundan –ki başkan yardımcısı Pence basın açıklamasında “PYD/YPG ile ilişkimiz sürecek” dedi- geldi ve onları kurtarmak adına harekata ara veren mutabakat imzalandı. İyi de ABD askerleri o bölgeden çekilmedi mi? Zaten bin civarı asker vardı, onlar çıktı Suriye Arap Ordusu girdi. Gözümüzle gördük. Kim gidip de PYD’nin silahlarını toplayacak? Daha şu ana kadar hiçbir askeri yetkili çıkıp da bu mutabakatın nasıl uygulanacağını açıklayamadı.
Hem hoş Trump üzerindeki baskılardan kurtulmak için Erdoğan’la anlaştı da durum daha mı hafifledi? ABD Kongresi’ne gelen Türkiye karşıtı ağır yaptırımlar çöpe gitmiş değil ki. Aksine Trump’u köşeye sıkıştırmanın bir aracı olarak daha da güçlü bir şekilde bekliyor. Hiçbir geçici mutabakat Türkiye-ABD ilişkilerini düzeltemez. Bundan sonra Türkiye ABD ile sürekli ve her alanda karşı karşıya gelmeye devam edecektir. Ve bu konunun Suriye meselesiyle ilgisi yoktur.
Beş günlük mutabakat çaresiz biçimde sorunu Rusya’ya havale etmektedir. Suudiler ve İsrail bile Orta Doğu’nun yeni patronunun Putin olduğunu kabul ediyor. Rusya bölgede sadece Suriye’yi değil PYD/YPG’yi ve hatta ABD kuvvetlerini bile koordine ediyor. Açıkçası Erdoğan’ın Putin’den isteyebileceği fazlaca bir şey de yok. Zira “Rojova kantonları” arasındaki bağlantı “Barış Harekatı”yla koparıldı. Ama İdilib halen çözülmemiş bir sorun olarak ortada duruyor. Savaşın bir aşamasına kadar Türkiye’nin elinde koz olan cihatçı gruplar artık bir yük. Ve Putin kesinlikle bu diyeti Erdoğan’dan isteyecektir.
Anlaşılan Ruslar Amerikalılar gibi duygularıyla hareket etmiyor
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.