SEÇMENİ YÖNLENDİRMEDE ŞİDDETİN VE KORKUNUN ETKİSİ
Önümüzdeki yıl yapılacak olan 2023 seçimleri, gerek iktidar gerekse muhalefet için kritik bir seçim olacağından her iki cenahın da gündeminde doğal olarak seçim vardır. Mesele iktidarlığını sağlama almaktan veya iktidar koltuğuna oturmaktan ibaret olunca da parti ilkesi, disiplini ve hatta ideolojisinin hiçbir önemi kalmıyor. Pratikte uygulanan bu ve benzer yöntemler, partilerin ideoloji ve programlarının kâğıt üzerinde kaldığını göstermekle kalmıyor, mevcut siyasetin ne denli güvensiz, omurgasız, disiplinsiz, ideolojisiz olduğunu da gösteriyor. Gösteriyor da toplumun hangi kesiminden ne kadarı bu gerçeği görüyor veya kavrıyor? İşte temel sorunda buradan kaynaklanıyor. Yıllardan beridir kendisini dinle afyonlanıp, vaatle yemleyen, seçim bittikten sonra da unutan siyasetin gerçeğini görmüyorsa veya görmek istemiyorsa sorunun kaynağı, iktidara taşıdığı parti değil, toplumun kendisidir. Çünkü bir partiyi iktidara taşıyan da oradan indirecek olan da yine kendisidir.
Seçim tartışmalarının yapıldığı şu günlerde yukarıda da kısaca değindiğim üzere gerek iktidar gerekse muhalefet aynı şablonları kullanarak oy devşirmeye çalışıyorlar. AKP’nin birinci meseleleri arasında gördüğü başörtüyü, anayasal hükümler altına almayı CHP, AKP’den daha çok isterken, AKP ise PKK’nın mecliste ki siyasi uzantısı olarak nitelediği HDP ile görüşerek destek isteyebiliyor. Tezatlık, çizgisizlik, tutarsızlık, iki yüzlülük, samimiyetsizlik vb. adına ne denilirse denilsin topluma yansıyan sonucu değiştirmiyor. Terör ve şiddet olaylarının seçim öncesinde yaşanması da AKP ile başlayan bir süreçtir. AKP’nin HDP ile görüştüğü 02 Kasım’dan yaklaşık bir hafta sonra 13 Kasım’da Taksim de düzenlenen bombalı saldırı, geçmişte yaşanan benzer olayları hatırlatması bakımından önemlidir ve üzerinde durulması gereken bir konudur. Çünkü resmi makamlarca yapılan açıklamaların çelişkili olmasının yanı sıra HDP’nin soru önergesi verdiği ama AKP / MHP tarafından reddedildiği gibi suni tartışmalar, şüpheleri daha da derinleştirmektedir. AKP / HDP görüşmesinden sonra bombalı saldırının yapılması belki tesadüf olabilir ancak geçmişte yaşanan terör olaylarının seçimle ilişkilendirilmesi ve hatta resmi olarak itiraf niteliğinde açıklamaların yapılması, şimdiki hadise ile geçmiş arasında makul şüphelerin derinleşmesine neden oluyor.
Palazlandırdıkları HDP’ye muhtaç oldular
PKK ile emperyalist uzantılı Kürt milliyetçiliği ilk defa 1990’da HEP adıyla siyasi çatı altında örgütlenmeye başladı. Kurulduğu yıldan beridir adeta matruşka gibi birbirinin içinden çıkarak en son HDP adını alan Kürt milliyetçiliği, o tarihten beridir de kimi zaman ittifak kimi zaman da bağımsız milletvekili ile meclise girmeye çalıştılar. Fakat onlar için en büyük dönüm noktası, parti olarak ilk defa katıldıkları 2015 genel seçimleridir. Çünkü kurulduğu 32 yıldan beridir baraja takılan Kürt milliyetçiliği bu seçimde ilk defa karşıtı sözde Türk milliyetçisi MHP ile aynı oranda (80 milletvekili) çıkartarak mecliste grup oluşturmuş, söz sahibi olmuştur. Burada üzerinde durulması, yanıtının aranması gereken soru da; Kürt milliyetçisi HDP’nin böylesine büyük bir oy potansiyeliyle barajı aşmasına sebep olan faktörlerin neler olduğudur ki bu da şiddet eylemlerinin yarattığı korkudur diyebiliriz. Daha net ifadeyle; HDP’nin de tıpkı uzantısı PKK gibi şiddet eylemlerinden beslendiğine, AKP’nin de geçmiş dönemlerde benzer taktiğe başvurduğuna, dolaylı da olsa itiraf niteliğinde açıklamalarda bulunduklarına tanık olmuştuk. Emperyalizmin projelendirdiği açılım ile başlayan bu tür olaylar, geçmiş seçimlerde “Bize oy verirseniz terörü bitireceğiz” gibi benzer söylemlerle AKP tarafından seçim propagandası haline getirilmiştir. Örneğin; 2016’da 102 kişinin ölümüyle sonuçlanan Ankara da ki bombalı saldırı sonucunda açıklama yapan dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu; bunun bir anket denemesi olduğunu söyledikten sonra “patlatılan bombadan sonra anket sonuçlarına baktık, oylarımızda yükselme var.” diyerek itirafta bulunmuştu.
Kuşkusuz şiddet eylemlerinin yanı sıra 2009’da uygulamaya konulan “Kürt Açılımı”nın da büyük katkısı vardır. Bu projeyle gerek PKK gerekse siyasi çatısı HDP’ye geniş bir alan açılmış olsa da açılımın rafa kaldırılmasından, dolayısıyla da HDP / AKP ittifakının sona ermesinden itibaren başlayan şiddet eylemleri yalnız HDP’nin değil AKP’nin de puanını arttırmıştır. Açılımın rafa kaldırıldığı 2015 itibariyle de eş zamanlı olarak İstanbul, Ceylanpınar, Doğubeyazıt ve Ankara’da terör örgütlerince düzenlenen bombalı eylemler başlamış, seçimlerden sonra da bir süre devam etmiştir. Şiddet eylemlerinin başlamasıyla AKP, 2019’da olağan yapılması gereken seçimleri erkene almak istese de YSK, seçim tarihini 1 Kasım 2015 olarak belirlemiştir. İşte bu tarihte yapılan seçimde Kürt milliyetçiliği ilk defa HDP adı altında barajı aşarak meclise girerken AKP’de 258 sandalye sayısı ile birinci parti olma özelliğini korumuştur. HDP’ye barajı atlatan da yukarıda da belirttiğim üzere seçimlerin yapılacağı 2015’te başlayan şiddet eylemleriydi. Farklı yol ve yöntemler denemesine rağmen baraja takılan HDP, seçim sonrasında kendisini meclise taşıyanın şiddet eylemleri olduğunu “bombanın patlaması, sandıkta etkili oldu” sözleriyle fütursuzca itiraf etmişti. Bu da demek oluyor ki; AKP, anket denemelerini bombalı saldırılarla test ederken HDP’nin meclise taşınması için de yüzlerce asker ve sivilden oluşan insanlar katledilerek kurban edilmişti.
HDP’ye baraj atlatan o saldırıda ki kurgu da şöyleydi; bombalar patlatılacak ve hükümet yaptı (AKP) propagandası yapılarak kararsız seçmenler, HDP sandığına yönlendirilecekti. PKK / HDP planı, kararsız seçmenler üzerinde etkili olurken diğer yandan da CHP “emanet oy” adı altında HDP’ye destek vererek, seçmenini HDP’ye yönlendirmişti. Gelinen noktada AKP’nin palazlandırdığı ve açılım ile de şımarttığı, CHP’nin ise destek vererek el birliğiyle meclise taşıdıkları HDP’ye bugün her ikisi de muhtaç duruma gelmişlerdir. Fakat bu gerçeği de kayıkçı kavgası yaparak örtbas etmeye çalışmaktadırlar.
Dibi kırık testiye su emanet edilir mi?
Sanırım bu alt başlığı hatırlamayanız yoktur. Gözünü AKP iktidarıyla açıp, Türkiye’yi de AKP’den ibaret zanneden genç kuşak için de hatırlatmada bulunayım. R. Tayyip Erdoğan’ı yetiştiren ve sonrasında Refah Partisi’nden ayrılarak milli görüş gömleğini çıkartıp, AKP’yi kuran kadronun birçoğunun hocası Necmettin Erbakan, yıllar önce sarf ettiği bu sözüyle rejim değişikliğini kastediyordu. Yirmi yıllık AKP iktidarlığı dönemine baktığımızda, hocaları Erbakan’ın bu sorusunun olumlu yanıtını görmek mümkündür. Ancak Erbakan’ın koşul olarak öne sürdüğü “kanlı mı?” yoksa “kansız mı?” kıstasında değil de rejim değişikliği altyapısının duruma göre yani kimi zaman kanlı, kimi zamanda kansız hazırlandığını göstermektedir. Vermiş olduğum birkaç somut örnek ki geçmişte daha birçok benzer örnekleri var; AKP ile HDP’nin beslenme kaynaklarının başında şiddet ile beraberinde yarattığı korku gelmektedir. Uzun bir aradan sonra Taksim’de yapılan bombalı eylem de geçmişte ki tipik olayları hatırlatmaktadır.
Taksim saldırınsa ilişkin HDP’nin meclise verdiği “Taksim saldırısı araştırılsın” önergesinin AKP ile MHP tarafından “terörü aklama” maksatlı olduğu gerekçe gösterilerek reddedilmesi de karmaşıktır. Çünkü HDP bu yönde önerge verdiğini iddia ederken AKP ise terörü aklama maksadı taşıdığını ve bu sebeple reddettiğini ileri sürmektedir. Kimin doğru kimin yalan söylediği belli olmasa da geçmişte yaşanan buna benzer hadiselerden hareketle kesin olmasa da sonuçlar çıkartmak mümkündür. Örneğin; 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında CHP tarafından darbenin bağımsız komisyon kurularak araştırılması yönünde meclise verdiği önerge, mağdur olduğunu ileri süren AKP tarafından yine reddedilmişti. Burada ki en kritik soru da “madem mağdur oldun o halde darbe girişiminin araştırılmasını neden istemiyorsun?” sorusuydu. Bu soru da askıda kaldı, doğru yanıtını bulmadı. Taksim hadisesinde HDP’nin benzer soru önergesi vermesi, düşündürücü olduğu kadar da manidardır. Çünkü saldırının PKK uzantılı olduğunun resmi makamlarca açıklanması, HDP’yi zor durumda bırakmıştır. Dolayısıyla da böyle bir önerge vererek kendini aklama niyetinde olabilir ancak asıl yanıtını arayan kritik soru; AKP, MHP tarafından reddedilme sebebinin ne derece doğru olduğudur. Eğer gerçekten de HDP böyle bir önerge verdiyse ve AKP / MHP tarafından da ret edildiyse, bunun bir tek mantıklı açıklaması olabilir ki o da şudur; HDP, özellikle de terör ve şiddet olaylarında AKP için önemli bir enstrüman olduğundan HDP’nin bu girişimini reddederek elindeki enstrümanı kaybetmek istememiş olabilir. Bazı örneklerle açıklamaya çalıştığım, varsayım ve olasılıklara dayalı bu analizin ne kadar yanlış veya doğru olduğunu da ilerleyen zamanlarda göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.