Önce insan, önce kadın
ÖNCE İNSAN, ÖNCE KADIN…
Bir şeyler yanlış yapılıyor. Üstelik sadece ülkemizde değil, başta çevre ülkeler olmak üzere dünyanın birçok yerinde büyük yanlışlıklar yapılıyor.
İnsanı, insanî değerleri ayaklar altına alan, ekonomik çıkarların tek amaç hâline geldiği politikalar uygulanmakta… Güçlü olan, hiçbir kural tanımadan, hiçbir şeyden çekinmeden, korkmadan istediği gibi hareket ediyor.
Gözünü kırpmadan masum insanlara bin bir türlü işkenceyi reva görüyor. Öldürüyor, kesiyor, biçiyor, katlediyor…
Binlerce masum insan, vahşice öldürülürken, insan hakları savunucusu olduğunu iddia eden onlarca büyük kurum, birden üç maymunu oynuyor. Ne görüyor, ne duyuyor ne de sesini çıkarıyor.
Dünyada her şey yolundaymış gibi herkes barış içinde, karnı tok, sırtı pekmiş gibi börtü böcekle ilgileniyor. Hayvan hakları diyerek dünyayı ayağa kaldırmaya çalışıyor. Televizyonlar, gazeteler günlerce bu haberlerle doluyor.
Bizim de televizyon başlarında gözlerimiz doluyor, duygusallaşıyoruz. Zavallı hayvancıklara üzülüyoruz. Yüreklerimiz pare pare oluyor. Dayanamıyoruz. Kutuplarda sıkışıp kalan balinalara, sayıları azalan kutup ayılarına, nesli tükenen bilmem ne kertenkelesine üzülüyor, kahroluyoruz, sokaklara dökülüyoruz. Ama yuvalarımızda, gözümüzün nuru olan kadınlarımıza sokak ortasında kıyıyor, öldürüyoruz.
Üstelik bunu televizyonlardan neredeyse canlı yayında izliyoruz ama birkaç cılız sesin dışında bunu gündeme bile almıyoruz. Çünkü, kadınlarımız, börtü böcek değil. O yüzden, hiçbir kıymet-i harbiyesi yok.
Namus davası diyor öldürüyoruz, ekonomik sıkıntı diyor vuruyor, kırıyoruz, cinnet geçirdim deyip kesip parçalıyoruz.
Sonuçta kadın olmanın dışında hiçbir suçu olmayan savunmasız, maddî ve manevî olarak çaresiz binlerce insanımıza her türlü ezayı, cefayı reva görüyoruz.
Hiç düşünmüyoruz ki Türk kültüründe, İslâm inancında kadının yeri çok üstün, çok farklıdır. Dinimizde kadına verilen değer o kadar fazladır ki sevgili Peygamber’imiz, “Cennet, anaların ayakları altındadır.” cümlesiyle analarımızı, kızlarımızı, kız kardeşlerimizi, eşlerimizi, teyzelerimizi, halalarımızı yüceler yücesi bir makama lâyık olduğunu vurgulamıştır.
Peki, biz Müslümanlar olarak ne yapıyoruz? Kadınlarımıza gereken değeri verebiliyor muyuz? Hak ettikleri sevgiyi ve saygıyı gösterebiliyor muyuz?
Yüce Rabb’imizin emirlerine uygun hareket edebilmek için gereken gayreti gösterip kadınlarımızı onurlandırmalı, kadınlarımızın bizlerden razı olmasını sağlamalıyız.
Böylece belki de Allah’ın da rızasına mazhar olup hem bu dünyayı hem de öbür dünyayı kazanabiliriz.
Ondan sonra da dünyadaki tabiî dengeyi sağlamak için börtü böceğe gereken değeri verip onları korumaya çalışmalıyız.
Belki bu sayede, zalimlerin mazlumlara yapmış olduğu eziyetlere de dünya çapında karşı koyacak bir ruha, manevî güce ulaşabiliriz. Şu an itibariyle gerçekleşmesi hayal olarak görülse bile gelecekte niçin olmasın? Yeter ki insana, kadınlarımıza gereken önemi verelim.
“Görelim Mevlam ne eyler? Ne eylerse güzel eyler.” Temennisiyle bir yanlışı bile düzeltebilirsek ne mutlu bize diyerek yazıma son veriyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.